Yardım - Arama - Üyeler - Takvim
Tam Forum Görünümü: SİNE-İ SÜRURUMDAN KOPAN YAPRAKLAR...
www.gumushane.gen.tr - Forum > Şiirlerimiz > Şairlerimiz
Sayfalar: 1, 2, 3, 4, 5, 6
Mustafa CİLASUN



1957 yılın da Kayseri doğumlu Mustafa Cilasun
İşletme fakültesini 2ci sınıfta,
okul heyecanı kaybolduğu için bırakmak zorunda kalır. Daha sonra ticarete başlayarak
On yıl kadar ticaretle iştigalini sürdürür.


Ulusal bir gazetenin bölge temsilciliğini yaparak yorum yapmak fiiline başlamıştır.
Aldığı olumlu bir davet ile kamuda görev yapmaya başlayan Sayın Cilasun
yönetici sıfatıyla çalışmalarını sürdürmektedir.


Yaptığı görevler itibariyle Otobüs İşletme Müdürlüğü, İtfaiye Müdürlüğü,
Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü, Sivil Savunma Müdürlüğü görevlerini yaptıktan sonra
hâlihazırda İdari İşler Müdürlüğü görevini sürdürmektedir.


İzedebiyat, antoloji, edebi defter, Sanat âlemi, Edebi meclis, Şiir ve şair dünyası,
Türkiye şairler birliği, Hikâyeler net, Aşk medresesi, İslamiyet gen, Bilginin efendisi,
Muttaki, Net forumlar, Es selam, Kalb-i mecruh, Umut yolcusu, Şiir ve şair dünyası,
şiirreal, Yazıhane, Felsefe, Anlamak, Cemaat ve benzeri olan, edebiyat-şiir ağırlıklı sitelerde yazmaya devam etmektedir…



Sırası ile bugüne kadar;
1 anı roman(Nakşeden izler),hikâye, makale, deneme ve
bir çok şiir çalışması bahsi geçen sitelerde okuyucuların ilgisine sunulmuştur.



Diyor ki Sayın Cilasun;


”Yazmaktan maksadım şimdiye kadar gönül hücremde hapsolan duygularımın,
dostlarla paylaşım esasına dayanmaktadır.”



Mutlu bir evliliği olan Sayın Cilasunun dört erkek ve iki kız çocuğu bulunmaktadır.



Üç çocuğunun mürüvvetini gören Mustafa Cilasun’un halen Kayseri de ikamet etmektedir.
Mustafa CİLASUN
B i l i r m i s i n!



Bilir misin neler vardır bakışlarında!
Gözlerin bir başka konuşur bilir misin?

Sana seni anlatırım,
Sana; kendimi anlatırım.

Sana söylemediğimi anlatır bakışlarım…

Bir şarkı mırıldanırım dudaklarımda
İstersen haykırırım sana duygularımı

Yalnızca bizim dünyamızı istiyorum!

Ama uzak çok uzak!
Birde sen tutman ellerimden
Düşerim boşluğa…

Sen ve diğerleri birliktesiniz!
Hep ellerinden tutarsın onların,
Sözlerin hep onlardan yanadır.

Bakamam sana…

Bakarım; haykırır bakışlarım
Gelmeyin üstüme
Bütün bakışlarım okunacaktır.

Okunması anlaşılması lazımdır.
Gözlerim bambaşka konuşur sana
Sana seni
Sana; kendimi

Sana söyleyemediğimi anlatır bakışlarım…


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Bir gönül naçar içinde ömür!


Çalma ne olur
Bir daha
Gönül kapımı yar

Ben
Çaresiz kalsam
Yapayalnız olsam da

Sen
Hiç aldırma

Gözünü
Uyku tutmasa da
Gecenin serinliğinde
Şu yıldızların eşliğinde

Sana
Çok dil döktüm
Halimi perişan ettin
Kederlerle erittin
Dağlarda yeşertin

Sen
Adeta bir settin

Sevdaya kapalı olan
Haşmeti salan
Korkuyu yaşatan
Hazin bir benttin

Sen
Nasıl illettin
Nağmelerde dolaşan
Eşiz bir nefestin
Sen
Çok hoş bir esintiydin

Sen
Güya bir maslahat
Gözetmekte direndin
Azimeti seçtin gittin

Ruhsata
Hiçbir geçit vermedin
Sen hanif miydin

Yoksa
Bir yaren miydin
Sen kimin nesiydin
Bilinmezlerde gezen
Yoksa sen
Bir derviş miydin

Sen ah
Sen var ya sen

Beni
Hasrete serdin
Sanki bir çileydin
Sabrı anlamlaştıran
Güzel bir neferdin

Sırlarıyla kaim olan
bir serhaddın
****nettin feyziydin

Sen bir ezgiydin
Ağıttın gazeldin
Sen
Müstesna bir aşktın

Dilim varsa da
Gönlüm el vermiyor işte
Bir sitem etsem
Kaldırımda
Sabahlara kadar
Gözyaşlarım
Durmaksızın aksa da

Sen
Rıhtımla yapayalnız kalsan da
Ben Martılara
Yem olsam da
Güneşte kavrulsam da

Sen
Yeter ki
Hiç bizar olma
Kal kendi tercihinle
Hasret çektiğin güzellikte

Nağmelerin
Hissiyat derinliğinin
Melalin izlerinin
Sessiz şiirlerin
Hüzün içinde meşkin
Umut için gayretin
Sen adeta
Cihanı arzda
Nakşeden bir güzelliktin


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Bir sevdalı gözlerden dökülürken!



Umudun
Semadan yağmur damlaları misali
Kokuları yağdırırken
Sevda tüter hüzünler diner
Her damlanın
Sesinde ki nağmeler bir şarkıdır
Hayalin inkişafında
Notaların ritmini hatırlatır


Yol
Dayanmaz bir seyridir
Sevdalanan gözlerin
Aranırken
Kanat çırpan kuşların
Aşiyan bakışların
Dinmeyen cıvıltıların
Hicranın engin pınarlarının
Akustik
Senfonisini yaşatırlar
Şakıyan melalleriyle


Karanlıklarda
Yaşadığım gecelerin
Sessizliğinde
Bir bade
İçmesem de saatlerce
Karaladığım yazı
Nihayetin habercisiydi,
Dilemesem de bir ayrılığı
Bir çırpıda
Aniden bitirmişti
Bir yudumluk çay gibi


Unutulmuşluğun acısını
Silinmezlere gönderdim
Her bir katresinde acıyı
Terennüm ettim eridim
Okumaydı gözlerim
Senden zuhur eden mısraları
Filizlenip
Aşka kapı aralamasaydı
Odur nedametim


Kurak çöllerinde
Kalbimin
Yeşeren filiziydin bir anda
Pişmanlılığın
Her merhalesini yaşatan
Dinmeyen halin


Bir vadinin sakinlerini
Her an celp ediyordu
Esrarlı tahayyülün
Bir davadır ahengin
Sen ona sevdalısın
Aşktır hakikatin


Pişmanlığın
Zirvesini yaşatırken
Halinden süzülenler
Sukunetin
İnce çizgilerinde
Sana sabrı önceletiyordu
Ama bu kadar
Amcasız olamazdın
Çırpınan kalbinle
Aldığın nefeste
Uyamadığın gecelerde
Yazdığın bir şiirle


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Gözlerin boşalırken!



Bir bir geçiyor bak günler
Ey gözleri yaşlı olan dilber
Senden zuhur eden haller
Bir naifliktir pak güzellikler

Sevgiyi nakşeden asude dilin
Halinin içinde raks eden elin
Karakalem yazdığın şiirlerin
Tuval içinde gizlenen gizemin

Nü gün ve ne güneşteyim ayaz
Sensiz elerimde kaldı her niyaz
Ah yaşlı gözlüm gecende biraz
Sanki durma artık bir name yaz

Bak bir kez ne olur şu pervazlar ki
Uzaklığından nedamet kusuyorlardı
Sessiz ve yumuşak olan akan sular
Buz oldu mızraklaştı geçit vermiyor

Sen bir kez melalinle bile olda dahi
Bir tebessüm bahşetmen ısıtacaktı
Hal içinde bana ne âlemler yaşatarak
Seni anlatacak senden şiirler sunacaktı

Kalan şu ömrümün hazanında yeşeren
Filizlenerek bir şevki ihsan bahşedensin
Kalan hücrelerimde haz yumağım oldun
Melalimi seninle doldurdum onu kokladım


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Kuşatan esrarın nefesleriyle!



Bir kasvet var
Derinliğimin sessizliğinde
Şevki baharımın umutsuzluğunun hazanında

Yüreğim daralıyor
Gözlerim mecalsiz bakıyor
Zihnim bir abluka altında hürriyeti bekliyor

Ne su ve nede aş
Oysaki midem bomboş
Başım ağrı içinde, sancıların derdinde nahoş

Kalbim şevksiz
Ruhum acizliğinde fersiz
İzanım dirliksiz, dilim muhabbetsiz ve hissiz

Zaman yoruyor
An kendi derdinde akıyor
Can bizarlık içinde şefkatsiz hederliği içinde

Temaşa edenler
Nedense merak içinde sual ederler
Devasız derdin halimi kuşattığından habersizler

Gözler nöbette
Kalb vaaz edilen süreyi beklemekte
Ruhum bezginliğin sahifelerinde şevksiz nefesle

Ömrüm halinde
Ruhum lekelerin hengâmesinde
Nefsim ürpertileri hissetmeden hüküm vermekte

Aşk nura amade
Sevda hakkın yolunda asude
Ülfet kendi sahnesinde, hak eden canı gözlemekte

Ölüm uykuyla
Hakikat kitabı celil sayfalarında
Gül dikeniyle anlaşılmayınca haysiyetim çok fukara

Anlaşılmadan yaşamaksa
Hezeyanlarım halin kayıtlarıysa
Vuslat umutların damlasında, yamaçlar dik olsa da



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Şimdi sana ne diyeyim!



Ben senden aksedenleri
Anlaşılmaya muhtaç melalini
Nazarlarından gizlediğin nişaneni
Dert etmekten bizar oldum, yoruldum

Hayatı baharında kuruttun
Umutların yosmalığında unuttun
Zevklerin çardağında solgun bıraktın
Ömrün devranında kahırları yüreğime ektin

Ne seni, senden gelecekleri
Kalbin yalnızlığındaki sefilliğimi
Beyhude nefeslerin sinemde ki izlerini
Sana olan hasretin hicrana kattığı şahitliğini

Korkar oldum ben sevmekten
Yüreğin şevksiz nefeslenmesinden
Gözleri fersizliğe müptela eden kederden
İstemem artık seni, halsiz bıraktığın sevgini

Ne hayatlar baharlar yaşadılar
Sensizlikte hazanlaşıyor tüm nazarlar
Ruhumu yâd ediyorlar topraktaki mezarlar
İhsandan yoksun niyazlar, neye hasret duyarlar

Hak teslim edilecek vaattir
Hakk ise zerrenin sahibi mutlak olandır
Hakikat gün gibi aşikâr olan yolun felahıdır
Vuslat ruhun kalbi nizam etmesinde ki sanattadır

Kalbi boşluk akide yozluğudur
Avuntularla arkadaşlık ihsandan arîdir
Hevesler, nefsin sürümünde nefeslenirler
Nefs terbiyesiz sefilliğinde iradene hükmedecektir

Zalim, âlimden maada halin
Hukuksuz bilginin, var olan cehaletin
Teslimiyetteki adavetin, hiddet içindedir o kalbin
Sevgiyi hak etmeyen, beyhudelikte geçirdiğin bir halin

Ana, hilkatin gereğince hissetmezse
Baba, geçim derdiyle canından da bezerse
Hoca, tegannilerle bidatlerin derdiyle nefes tüketirse
Nefesler, hissiz yürekler ve sevgiyi terennüm edemeyenlerdir


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Umudun fakirliği hissedilince!



Söylemeyeceğim
Artık sana bir kelam etmeyeceğim
Senin hissiyatının serencamında serinleyeceğim

Kendi kendime
Yetmeyi bir şekilde öğreneceğim
Hicranımla gecelerin üzerinde düşleri göreceğim

Yüreğimin ahını
Kalbimin hüzün içinde hıçkırıklarını
Senden gizleyeceğim, hülyalarında yeşereceğim

Ne baharı ne ayazı
Sensizlikte nazar edilen her ayanı
Nağmelerde meşk edilen hüzzamı, hicazı, sabayı

Güftelere ram eden
Bestelerle cihana salınan hissiyatı
Mısraların rengârenk dalgalarını kalbin sancısını

Arzı mekânlar yasta
Sevdalarda ki duyarsızlar narada
Aşkın ülfeti ruhun hiç silinmeyen zarif diyarında

Yağmur yağsa da
Güneş çekilerek günü karatsa da
Umutlarım salkım saçak yüreğimle hep ağlasa da

Senin nazarında
Kalbinin duyarsız kaldığı hazanda
Atimiz zemheride ömür sessizliğin demi hicranında

Ne söylense kar etmeyecek
Ömrüm sensizlikte çürüyüp tükenecek
Aşkın sahillerinde, yalnızlığın kadriyle asudeleşecek

Nazlı çiçeğin güzelliğinde
Serabın hal iklimde ki sessizliğinde
Hasretin demiyle, ölümün güzelliğinde aşkın çilesiyle

Gam değil artık
Mezarlar içinde yok bir farklılık
Topraktır muhabbette tek saydamlık hesaptadır darlık


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Hicran kuşatırken!



Dinmiyor
Zaman geçit vermiyor
Ruhum hicran içinde seni bekliyor

Sensiz
Ne sevgiyi anlıyor
Ne de sevilmenin kadrine erişiyor

Mahzunluk
Halime nüfus ediyor
Özlem bir başkalaşıyor seni diliyor

Halim
Yıllara direnip geçiyor
Çilem melalimden feveran eğliyor

Anlamayı
Aşkın nurlaşmasını
Gül kokusunun cihanı kuşatmasını

Sevginin
Nefrette ki hissin
Kalbin damarlarını kurutan sahnesi

Ruhum
Muvazene için
Akılım bahanelerimde şimdi seçim

İradem
Nefsimi ipe götüren
Bir sicim olarak yastığın yanı başında

Uykumda
Hal pencerem düşlerimle
Ne kadar artık düşünmeliyim desem de

Sensizlikte
Unutulmaya yüz tutan
Recep Şaban Ramazanla anlamlaşan an

Her gün
Nefesi tükenen insan
Ölümle raks eden zavallı candan usanan

Seni bana
Henüz doğmadan anlatan
Zamandan kaçan, iradesiyle uzaklaşan can


Ne kadar
Okusam da seni anlamak
Halime kifayet etmiyor hicranım sürse de

Kitabı celili
Mütemadiyen okusam da
Seni asırların sayfasından hissetmek zor

Seni senin
Hükmünde ki güzelliğin
Sosyal gerekçelerde ki sebebi neticenin

Vefada ki akabenin
Teslimiyette ki kardeşliğin
Husumette ki tükenen sefilliğin muştusuyla

Şefkatinle
Hamiyetinde ki sivilliğin
Ayyuka çıkan şimdilerde ki okur cahillikle

Edebin
Yaşadığı hüznün diliyle
Kuruyan dillin, ağlayan yüreğin nefesiyle

Halin bizarlığı
Ruhun seyrinde ki arzı
Ölümün insan kimliğinde anlaşılmayan acısı

Diyarların
Tasallut altında ki melalin
Hezeyanlar içinde süregelen nakaratların

Umudu
Müstekbirlere hasreden sızının
Her gün içselliğinde tarumar edilen aynanın

Senaryolar
Diziliminde ki yarışın
Mütemadiyen tebaa kalan tevekkel halkın

Duyulmayan
Haykırışı, can için kaçışı
Ölümü hiç anlamadan törenlerde ağlayışını

Nasıl anlayım
Kimden murat için meşki sorayım
Derinlerin dirliğinde, acizliğin hiçliğinde
Ben takvayı, ihsanı, ihlâsı, şahadeti kime sorayım


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Baktın hale yansıdın!





Hazin
Bir aşkın hikâyesi gibi
Dertlerin hışmında kalmış can misali

Hayatın
Getirdikleri nasipti
Temaşa etmiştim sende ki asudeliği

Yoksa
Neme lazımdı hazin
Sararan yapraklardan bulurum halimi

Bir baktın
Çok uzaklardan tanıdıktın
Yüreğimin derinliklerinde çok sadıktın

Elimden
Ne gelirdi ki hislerim
Beni alıyordu ötelerin verdiği şevkten

Anlatılmaz
Müşahhas olmayan
Gerçeklerin düşündürdükleri o halden

Vaktin
Tecellisi olan yarenken
Aşk iksirinde anlam bulduğu yegânelikten

Beni benden
Halimin sakin dirliğinden
Resmedilen hikâyelerde ki aşk güzelliğinden

Almıştım
Senin sayende bir dem
İçselliğimde sökün ediyor durmayan payem

Yılara sâri
Bir yalnızlık halinden
Bir hışımla çıkarı verdin sen şimdi sevginden


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Aşk içinde gizlenen ölüm!




Seherin ilk ışıkları o kadar sessiz ve asude
bir şekilde inkişaf ediyor ki yeni bir güne başlamanın
sancısını, heyecanın sunduğu yelpazeyle sinelere doluyordu.

Bir muammanın Ummanlaştığı sır perdeleri
her bir ışığın umut aşılamasıyla bir bir berraklaşıyordu adeta.

Umutlarımız var olduğu sürece,
sürükleyen bir aşkın seyri âleminde, nasibin
her katresinde nedamet halimize nüfus ediyorsa
akide merhalemizde muhakkak bir yozlaşma vardır.

Bir sabinin teslimiyetinde ki berraklık,
ruhi dirliğimizde kalbin sahibine karşı her an var olmasıyla kaimdir.

Gönül bir cezbeye muttali olduğu vakit
neyi görür, kimi dinler, neleri arzular, nelerden vazgeçer…

Aşkın namütenahi esrarı karşısında,
nefsin perişanlığı yaşamasındaki gerçeklik gibi…

Suyun dalgalar halinde seyretmesi,
sahilin sessizliğinde bir umut aralaması, martıların
durmak bilmeyen nidası karşısında, kemaninin hicran şarkısı olacaktır.

Dallar üzerinde şakıyan kuşlar,
hazanın kokusunu alan yapraklar, ayın ışığında
can hıraş serencamlar, hissiyatın yelpazesinde nükseden
nazarlarla sanki daha da anlamlılar.

Akan gözyaşları ne çok şey anlatıyor
meğerse anlama özürlü olmayanlar için.

Hislerin tanınma sürecinde melal içinde
var olan itminanlık o denli kuvvetlidir ki idrak edene!

Gelinen yaşın bıraktığı izlerde
gizlenen sırlar, ahir için elde kalan tek vesikalardır.

Ruhun vuzuha ermesini bekleyen bir güzellik,
bilinmesine rağmen bazen hoyratça, bazen bir titreşimle,
bazen alaca karanlıkta ve bazen de aşkın umutlarında kapımızı aniden aralar.

Kasların kuvveti ve kudreti nasıl bir
göstermelik ve işin gereği lüzumu hasletse,
kalbin yağlanması sağlık bakımından tehlikeliyse…

Vicdanın berraklığında ki isteklerde düşüncenin mefkûreye
dönüşmesiyle ancak mümkün olan bir değerdir.

Aşk kalbin, ölüm ruhun vazgeçilmezidir.

Zevkler bireyin kültüre göre
anlamlı kazanacağından, hevesler nedenli önemlidir.

Korkularımız ölüme bu kadar yakınken
neden gereğinden çok daha fazla önemli olan değerdir…

Karıncada, kanatlıda, sürünen güzelde,
sinede ki enenle bir muhasebe her vakit yapılınca…

Kefen senin en yakınında ki aşka
selam gönderdiğin en nadide olan güzelliktedir…

Yaşarken ölmek ve öyle çürümek,
ön yargılarla mevcut bağnazlığı öncelemektir.

O vakitler sevgi o mekânı terk eder,
şekliyet melalleri ihata ederek nefsi önceler.

Sadece lisanı aşk avuntular içinde
fırsatçılığa ve tatminliğe doğru hızla seyreder.

Ruh aldığı yarayla, kalbin karalıyla,
destanlar yazsa da sadece kadehlerin içindir.

Aşk ölümle iç içe olan bir güzelliktir,
çünkü o en yüce olan Cenabı Hakkın emridir.

Bu güzelliği bilen bilir zira bilmek bir erdemdir.
Bilmediğini bildiği halde onu gizleyen bir hederdir.

Aşk insan içindir. Nisa güzelliğin en kadim değeridir.
Onu anlamayan insani değerlerden yoksun olan biçaredir.

Toprağın özünde buluna aşka yabancı olan,
yaprağın sunduğu senfoniyi asla anlayamaz.

Kuşu kafese hapsederek,
Hürriyetten ne anladığını ayanı beyan eder.

Hak olan bir dil, sevgiyle gül, güzellikte tefekkür,
İnsan için arz edilen teşekkür aslolan bir değerken
bundan sarfı nazar etmek insan için en büyük kötülüktür...


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Seni anmak halinde anlaşmak!



Seni anınca, neden içim içimi yiyor,
Yüreğim kanatlanıyor sessiz uçuyor,
Ürpertiler davet alıp seni anlatıyor,
Sürur ruhumla şevkin aşkını yaşıyor.

Şimdilerde keyifliyim cazip haldeyim,
Düşüncelerimle bereketin iklimindeyim,
Çiçeklerin adresi düşlerin seyrindeyim,
Senin aşkınla kelebeğin hafifliğindeyim.

Ne uykum kaldı nede iştahım ben aşığım,
Nesilleri hasret çektiği hazzın baharıyım,
Yıldızların uzandığı, mahın selamla andığı,
Gecelerin aydınlığı, umutlar sakağı oldum.

Yıllarca halime refakat eden hüzün gitti,
Ruhumun hicranında haykırışlar terk etti,
Kalbim ahenkleşti, sinem serinliğine erdi,
Senin aşkınla yaşamak ziyadesiyle güzeldi.

Ne kadar zamandır dilim sukut nöbetinde,
Yüreğim şarkıların nağmesinden aksedendi,
Sokakların melül yaprağı, halimin resmiydi,
Artık mevsim değişti baharın seninle şakıdı.

Hani dile gelirde beyanda taaccüp edilir ya,
Ölsem de gam değil diye sineden sökülür ya,
Aşk kendi ikliminde vuslatı insana anlatır ya,
Ruhun serencamında hevesin renkleri var ya.

Artık ne anlatayım ki sana kemani çalıyor ya,
Udun perdesinde şairin meramı anlatılıyor ya,
Aşk kıtaların ortak dilinde terennüm edilir ya,
Ölümün güzelliğinde tefekkür hali kuşatıyor ya.

Zaman belli, mekânlar ne kadar farklıda olsa,
İnsan adamlık babında hasletlere vakıf olmasa,
Nisanın toprağı şefkatin damarı anlaşılmayınca,
Aşk teranesi ayyuka çıksa sema ağlıyor bakınca.

Onun için sen sev lakin öncelikle bilincine güven,
Hamiyetin haysiyetini ötelemeden azimete gelen,
Sadakatin itminanlığında sürurunla kalbi kuşatan,
Sev dağlarıyla anlamlaşan, aşkı ruhuyla yaşayan.



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Kurşuni sokaklarda!







Londra sokaklarında
Olanlardan habersiz şekilde
Dertli sineler, yol almaya devam ederler

Bunlardan ikisi
Karar almışlardır kendi aralarında

Atlamayacaklardır hiçbir
Kapıyı ve her eve sokacaklardır
Ellerindeki mukaddes davetiyeyi

Bu niyetle
Çalarlar her bir kapıyı
Ve yaparlar çağrılarını
Mütebbessim bir çehre
İle yaparlar gerekli olanı

Dedikleri gibi
Atlamazlar hiçbir haneyi
Aynen karar aldıkları gibi

Kimisinden o anda
Alırlar tepkilerini, kimisinden ise
Sonradan gelecektir davetin neticesi

Kimi için
Bu davet bir mekân beraberliği
Manasını taşırken,
Kimi gönül için de

Âhiret
Beraberliğine vesile olan
Bir tanışmanın başlangıcı olacaktır.

Küçücük davetiye
Belki de bazı sinelerin
Yamaçlarında bir kartopu
Gibi yuvarlanmaya başlamıştır bile

Çığa ne zaman
İnkılâp edeceğini kestirmek
O esnada imkânsızdır

Neyse onlar
Tohumlarını atarlar toprağa

Bakalım kaçı boy
Verip de selâma duracak
Kaçı sinesinde
Nice başağı barındıracaktır



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Meftunum!






Zarafetine
Gizlediğin nefesine
Nisa kimliğinde ki edebi haline

Sabrın
Dirliğinde ki çilene
Seni sende alan zalimin çarkına

Çıkar
Uğruna solgunluğa
Çaresiz kalışına sessiz soluğuna

Naifsin
Sen payeler şevkisin
Özelsin, hususen yetiştirişmişsin

Annenin
Dilinde özlemsin
Babanın en müstesna varlığısın

Sakinsiz
Hiddet nedir bilmezsin
Hükmün sahibine iltica edensin

Anlamazlar
Senin halinden
Annesi dibindeyken vehimlerden

Doğan
Bebek ikliminden
Edebin derinliğinde ki tefekkürden

Hilkattir
Senin varlığın aşktır
Lafügüzaflar içinde ibretlik sanattır

Ak aktır
Kara beyazın aksıdır
Kebir günah için taliplisini bulacaktır

Maslahat
Kimlerin işidir
Müçtehit nefesleri çok derilerdedir

Fukaha
Şekliyet için midir
Mizan düşünen için hükmü verecektir


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Vasıl olmak sabrı anlamaktır!






Evvel ahirde dil sukuta gebeydi,
Konuşmak melalin bir hasretiydi,
Sevda iklimine şevkin asudesiydi,
Aşk henüz zadeyi an’ı bekleyendi.

Kalbi serencam, aşk için bahardı,
Ruhi inkişaf bereket sağanağıydı,
Sevgi renkler asudeliğinde akandı,
Kan, hevesleri coşturan damlaydı.

Nisa, yaratılış olarak çok zarifti,
Halin dilinde edebin kanaat eliydi,
Sessiz hıçkırıklar, niyaz davetiydi,
Ağlayan gözler varlığın hamiyetiydi.

Sürekli çığırtkanlık edebin değildir,
Kanaat ikliminde habersiz solmaktır,
Nedamet aşkı kurutan bir bühtandır,
Ruh vuzuhunda istikbal anlaşılacaktır.

Mütemadiyen eksiği aramak yanılgıdır,
Şefkati anmayan kalp aşka yabancıdır,
Sevda sağanağına yağan yağmur vardır,
Toprak, en bariz yardır seni anlatandır.

Kıskançlıktan o güzel gözlerini köreltme,
Dirliğin birlik için şart olduğunu önemse,
Güveni bir kez vehimlere emanet edince,
Kanaat kaybolacaktır aşkın dile gelse de.

Ruhun özgürlüğü, kalbin sahibinde birliği,
Sadakat iklimine şart olan vefa şahitliği,
Yanılgıların lekeleri hamiyet için suhuleti,
Niyaz için sabrın seferber edilen zarureti.

Rahmet devam ediyorsa mühleti nefeslen,
Yapılan tercihlerde sen kalbinde temizlen,
Hükmün sahibinde serinle, vehme yönelme,
Sana tevdi edilmeyen yargıçlığa hiç özenme.


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Ruhumun lekelerinde kaybolma!





Ne olursun artık sen bana hiç aldırma,
Kalbimin darlığında güzelliğinle boğulma,
Aşkın salkımlarında hüzne maruz kalma,
Umutların sürurunda renklerini anlasana.

Ben ruhumun lekelerinde kayboldum anla,
O nezih kalbine layık değilim ağlasam da,
Çiçekler açmaz fakir halimin hurdalığında,
Yüreğim serabın hükmüyle suyu anlasa da.

Dağların yamaçlarında naçarlığım tutunca,
Vadilerin güllerinde aşk hiç anlaşılmayınca,
Kalp sahibinden ruh ikliminden uzaklaşınca,
Üflediğim kaval nağmesi yüreğimi sardıkça.

Dilim suskunluğun sevdasında hazzı tadınca,
Kelam eğlemenin manasında Hakk solununca,
Sevda devranında hevesleri aşktan ayırınca,
Ten için uzletin, aşk için hikmeti anlaşılınca.

Biliyorum cezbe tutulmuş misali çekiyorsun,
Zahirimde husule gelen illetleri bilmiyorsun,
Nefsimin hederliğinde adamlığımı arıyorsun,
Ruhumu sefilliğinde sen bana aşk sunuyorsun.

Hasretim nizam edilecek nefsin değerlerine,
Kalbimin kurtuluşuna vesile olacak hamiyete,
Takiyyeden azade, azimetle hilm enginliğine,
Ötelerin hali kuşatan serinliğinde ki yüceliğe.

Hiç saltanatla tevazuu birlikte yaşar mı anla,
Tebasına ulufeler dağıtanla ruhsata yaslanma,
Ezberle anlamanın o farkını düşünerek sorgula,
Ruhi karmaşalık yozluğuna boğularak koşturma.

En çok bilmediklerine teslim oluyorsun sorsana,
Akıl bunun için sana tevdi edilen anlak baksana,
Gülün kokusunda deşifreyi bekleyen değeri anla,
Semadan sana nazar eden hakikatle yoğrulsana.


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Siz sormakta haklısınız!





“Neden kalbimin hurdalığı,
Ruhumun lekelerden arınma umudu” diye
Merakınıza mucip olarak sual ediyorsunuz.

Bilmiyorsunuz ki bu can,
Bir zamanlar ne kadar çaresizdi,
İsyan içinde nefeslenen bir zavallı hederdi.

Kanaati hiç bilmeden söylenen,
Heveslerinin renklerinde serinleyen,
Maksadına ulaşmak için bahaneler üretendi.

Ne kıble bilirdi ne de sebebini,
İnsan kimliğinde elzem olan hilkatini,
Aidiyet zenginliğinde hissiz fakirliğin sahibiydi.

Zahir kişiliğin cazibe nedeniydi,
Suhuletin adresinden habersiz bir nefesti,
Hamiyetin çardağında bilenmeyen hissiz kefendi.

Ne bulursa yer, gününü gün edendi,
Ülfetin vuzuhunda gizlenen hikmeti bilmezdi,
Edebin fakirliğinde sırnaşık kepazeydi güler geçerdi.

Nisanın toprağından anlamayandı,
Sadece zevkinin cezbesinde soluyan kandı,
Hiddeti, şiddeti davet eden kuraklığın şakıyanıydı.

Nitelik konusunda duyarsızca bağıran,
Varlık noktasında ruhundan habersiz olandı,
Kalbi sadece kan pompalayan bir uzuv telakki ederdi.

Aşkı naralarda yâd eden bağnazdı,
Nağmelerin şevkini kaçıran ahenksiz konuşandı,
Gözyaşlarını zül addeden bir perişanlığın kollarındaydı.

Muhabbeti şamata sayan bühtandı,
Dostluğu menfaatle ilişkilendiren feverandı,
Ölümün güzelliğinden ibretin dersini almayan zavallıydı.


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Ruhun dinlenmesinden sual!




Öncelikle
Hilkatini zorlayan
Marazlardan uzaklaşırdım.

Kuvvetin
Sahibine anlık kaygılarımı
Teslim ederek daha yakınlaşırdım.

Yozluğun
Veya rekabete muhalif
Solgunluğu kalbimde tutmazdım.

Halimi kuşatan
Dertleri, ziyadesine gark
Ederek hamdın kapısını aralardım.

Nebatat
Ve hayvanatın devranında
Aklın vuzuhunda ötelere doğru uzanırdım.

Dağların,
Ovaların, akan coşkulu suların
Dirliğinde nefeslenmeyi çok arzulardım.

Musikide
Sazların perdelerinden sudur
Eden tambur ve neyi bağrıma yatırırdım.

Umudun
Pençesinden düşlerin perdesini
Açarak, yalın havanın kanatlarında uçardım.

Sol yanımı bağlar
Sağ yanımdan akan gözyaşlarımın
Serencamını sayfalara anlatarak yazardım.

Aşkı kanaatle,
Sabrı dirayetle, azmi hilmin
Yumuşaklığıyla yoğurur ölümde yaşardım…


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Razıyım!



Yarınların
Özlemini yaşarken
Tükenmişliğim önüme seriliyor

Görmediğim
Sevgili uzaklarda beliriyor

Yüreğime
Bir şeyler oluyor

İçim doluyor
Sakin kalbim kükrüyor

Onda bulduğum
Manalar bir sevda oluyor

Sevdiğim şarkı
Kucakladığım en son
Arzum olmasıydı tek dileğim

Yarınımın
Sanki ütopyası
Süzülerek uçan bir martıydı

İlhamımdı
Sürurla akan pınarım

Onu
Dinlediğim anlar
Hüzzam şarkının izleriydi

Elbette
Hislerimi biliyor
Sevgilidir yüreği titriyor

Kalbi
Bir nebze süzülse
Vereceğim her gülü

Her adım da
Bülbülü dünü, bugünü

Hatırladıkça
Yaşanamayan yarınları

İstiyorum ki
Bilsin
Bir sarfı nazar etmesin

Dilesin
Ve dillensin
Bir kelam etsin gülsün

Yarınların
Bırakacağı esrarını
Hiç değilse benimle çözsün

Bende görsün
Artık üzülmesin
Enginliğinde süzülsün

Sen
Solmayan
Bir gülün benzersizisin

Ne olur
Bu kez bana kızma
Anlatamam sensiz bu cana

Ürperen
Şu encamıma
Hafızanda ki canana

Ne acı,
Ne de hayıflan
Razıyım ben her cezaya

Her yanım
Dağlansa da,
Kanım durmadan aksa da


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Yalnızlığın adımlarıyla!






Düşlerimin
Şafağında adımlarken

Gönlümün
Hüznün esintisinde
Yol almasına engel olamıyorum

Sahile vuran
Dalgalar sanki ötelerin
Dilinden bir şeyler anlatıyordu

Gözlerimin
Mahzun bir şekilde
Seyrettiği yıldızlar
Yüreğimdeki yanmaları artırırken

Haşmetiyle
Bir itminanlığın
Keyfini çıkartan ay

Nispet
Yaparcasına
Halime acıyarak
Hislerime umudu bahşediyordu

Adımlamaya
Devam etmeliydim

Zira
Yalnız halimden
Müteşekkil değildim ki

Bekleyenlerimin
Sinelerinde yeşerttiğim
Filizler varsa

Merak içinde
Kaybolmaları istemezdim

Alaca bir karanlığın
Hüküm sürdüğü ıssızlığın

Çardağında
Husule gelen yalnızlığımın

Her aşmasını
Acımasızca yaşıyordum

Kulaklarımı
Yumuşak dokunuşlarıyla
Okşayan

Esintinin kuşattığı
Serinlikte çok hoş bir
Keman sesi yükseliyordu

Sanki zahirin
Hükmettiği çok kalın
Avuntularından sıyrılarak

Nice aşılması
Gereken duvarların

Hiçbir
Anlam ifade
Etmeyeceğini muştuluyordu

İliklerde hissedilen
Sinelerde filizlenen bir aşkın
Ötelerden bahşedilen kudretiyle



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
İçimi Sızlatan Ne Acıydı!






Sendelediğim yıllardı!
Sevgili babam, takatinin son demlerini yaşıyordu!

Kolay değil, yorulmuştu!
İhtiyaç sahibi, olmamıza rağmen, emekli olacağım diyordu!

Konu komşu, akraba ve her bir dost, sakın ha!
Emekli olma diyorlardı!

Henüz neyi düşüneceğimi! Bilmediğimden!
Sadece bakıyor ve dinliyordum!

Zavallı babam, öyle hiddetleniyordu ki, ağzından çıkanı kulağı duymuyordu!

Haklıydı belki.

Günlerden bir gün, sefertasıyla! Yemek götürmüştüm.
Babamı, kan ter içinde görmüştüm!

Sümer bez fabrikasında çalıştığından ve çok saf bulunduğundan!

En ağır işi, samimiyetin ve sadakatin anıtı durumunda bulunan babama vermişlerdi!

O yıllarda sürekli bir iş,
Aslanın, midesindeymiş!

Canım babamda, bir vasıf yok!
Cevvallik, asla bulunmuyordu.

Hamiyet ve hakkaniyete düşkünlüğü bilinmiyordu!
Hak ve hukukun! Ne olduğunu kestiremiyor!
Zavallı babam, her ne derlerse, öylece inanıyor ve yapıyordu.

Acıma hissi bulunmayanlar!
Uyanıklığı marifet sayanlar!
Kendi işlerini dahi, fütursuzca!
Gariban babama, yaptırıyorlardı!

Zavallı babam,
Kan ter içinde kalmaz mı?
İşten geldiğinde,
Kahvaltı dahi yapamazdı!

Gelir gelmez uyur ve yatardı!
Oturduğumuz ev, bir odadan müteşekkildi!
Abdesthane, bahçenin en sonundaydı!

Bir zaman sonra dolan, fosseptik çukuruna!
Bir temizlik yapmak gerekmekteydi!

Çatık kaşlı büyük babam, belediye yerine! Zavallı babama talimat yağdırırdı!

Naçar kalan babam, Yarı uykulu kalkardı!
Bir bizlere bakardı! Ve birde fosseptik çukuruna!

Başı önüne düşerdi!
Öylece kalakalırdı!
Annem, haydi efendi, babam kızar derdi!

Babam, sana da, babana da diyerek, bazen sallardı! Dayanamazdı.

Sendeleyerek kalkardı! Ağır ve aksak, Çukurun yanına varırdı!

Eline verilen bir teneke, doldur ve boşalt komutundaydı!

Çilekeş babam, naçardı! Çocuklarının hatırına, hep yapardı!

Bir gün abdest haneye gittiğimde, kömürlüğün önünde bir miktar para gördüm.

Öyle oldum ki, sevinçle doldum!
Eğilip aldım, etrafa baktım.
Gören kimse olmayınca, usulca, cebime koydum!

Sessiz ve derinden,kimseye haber vermeden,sokağa daldım! Bir solukta, süratle koşarak, bakkalda yerimi aldım!

Bir miktar fıstık ve birde, şeker sucuğu aldım! Birazını yedim ve doğruca, fabrikanın yoluna koyuldum! Babama vermeliydim, bunları, En çok o hak ediyordu!

Arka sokaktaki mahalle komşumuz Derviş amca!
Hayırdır, bu saatte nereye diyerek, ahvalimi soruyordu!

Babama gidiyorum, ona yiyecek götürüyorum!
Öylemi aferin.

Sen oraya kadar yorulma!
Ben onun yanına gidiyorum,
Sakın merakta kalkma!

Senin aldıklarını, kendisine teslim eder, anlatırım dedi! Peki dedim, ona inandım, nede olsa koskoca bir amcaydı!

Sevinçle hemen yanından ayrıldım.
Hayal etmeye başladım!

Yiğit babam, kim bilir nasıl sevinecek diye merakının hazzıyla yutkundum!

Eve doğru geldiğimde, ablam arkadaşıyla beni arıyormuş!

Azar işittim ve ne olduğunu, Merak ettiğimden sordum!

Ketum kesildiler, dudakları, Dahi hiç kıpırdamıyordu!
Ters giden bir şeyler olduğunu, İdrak ediyordum!

İliklerime işliyordu! Odaya girdim ki, annem çok celalliydi!
Bileğimden tutar tutmaz, alaşağı etti, biraz çırptıktan sonra!
Nihayet, sual etmeye başladı! Her şeyi, olduğu gibi bir solukta!
Anlatıverdim korkusuzca, Derviş amcayla gönderdim babama!

Dedim, fakat annem ablama, bunu hemen götür bakkala! Diyerek, kesin bir talimat verdi! Bakkalın söylediklerine inanacaktı! Şükürler olsun ki, bakkal, Amca merhamete geldi! Ablama çocuğun bir suçu yok, Olduğu gibi doğru dedi!

Nihayet yeniden evimize geldik ve anneme bilgi verdik! Annem yeniden çırpmaya başlamıştı, Canım çok yanıyordu! Gözyaşlarım, yanaklarımdan
Teklifsizce akıyordu!

Kim bilir, artık ağlayamamam,
Sinemin kireçlenmesindendi!

O bulduğum para, annemin, taksit parasıymış! Nerden bilirdim, hiç bilseydim, bunları yaşar mıydım? Hayatımda, ilk kez denk gelen parayı, nasıl harcamalıydım! Hiç mi babamı sevindirecek, Bir eylem yapamazdım!

Çilekeş babam, eve gelmişti ona bakıyordum! Hiçbir ses çıkmadı!
Yatağına, yatmaya yöneldi!

Dayanamadım,
Yutkunarak sordum.
Baba sana! Derviş amcayla, fıstık,
Ve şeker sucuğu yollamıştım!
Aldın mı? Babam garip bir şekilde bana baktı!

Neden bahsettiğimi,
Sanki hiç anlamamıştı!
Yeniden denedim!
Baba sana… Göndermiştim!

Babam yüzüme bakma gereğini duymadan yatağına uzandı ve yattı!

Duygulandım!
Yorganı kaldırdım!
Baba aldın mı?

Babam ısrarım karşısında dayanamadı!
Gözlerini açarak bir kez daha baktı!
Biraz durakladı! Daha sonra beklediğim meramı!
Bir çırpıda, ben öyle bir şey almadım la noktaladı!

Bir anda içim kan ağlamıştı yüreğim dağlanmıştı!
Amca dediğimiz komşular! Böyle yapmamalıydı!
O an, o kadar kızmıştım ki, Acıma hissim, Hasara uğradı!
Artık amcalara! Ön yargılarımla bakıyordum!

Derviş amca terki diyar etti fakat ben ona hakkımı! hala
Helal etmiyorum!
Çünkü!
Güven duygumu çalmıştı!


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Kalbimin rengarenk çiçeğiydin!




Sessizliğimi
Ne kadar içime akıtsam da
Bir çare sunmuyor perişan halime.

Düşüncelerimin
Ritminde, kalbimin solgun haliyle,
Ruhumun prangalar eşliğinde yozluğa sürüklüyordu.

Korkuyordum
Sana açılmaya, meramımı
Anlatmaya, gözlerinde canlanmaya,

Şefkatine uzanmaya
Çünkü günlerdir aranıyordum
Arkandan, yüreğimde nakşettiğin

Sevginin izlerinde
Senden kalan solumaların
Hasreti bağrımı hazin bir şekilde sızlatıyordu.

Saadet hanemizde
Hazanın sararmışlığı o kadar
Bariz bir şekilde görünüyordu ki,

Yüreğimden
Akan damlalar, dalı terk eden
Yaprak misali sinemi hicrana gark ediyordu.

Ne olmuştu
Bizlere, solgunluğun izlerinde,
Nefeslerin üşümeleriyle sevginin eksikliğine!

Bir zamanlar
Yılların hasretini deruhte
Etmek için bir solukta, kalbin vuzuhuyla,

Ruhumuzun
Süruruyla şefkatin sağnağında
Sabahlara denk usanmadan muhabbet eder giderdik.

Aşkın sayfalarında,
Halin nizamıyla umuda açılan
Tefekkür yolculuğuna çıkardık seninle gururla.

Mutluluğumuz
Mülahaza götürmez kıvamıyla
Bulutların nazarıyla kanatlanırdık beraberce.

Mali varlığımız
İki kilimden müteşekkil
Sayılacak kadar pek çok zayıftı.

Güz
Kapıya yaklaştı mı?
Ürperttiler kuşatırdı sol yanımı.

Senin
Halime vakıf olman sebebiyle,
Hamiyetini ruhumun enginline sererdin.

Babanın evinde
Alışa geldiğin safahatını
Bir gün olsun dillendirmeyen edeptin.

Her gün
Düşlerim yüreğimin
Naçarlığına kapı aralıyorsa da

Sen benim vazgeçilmez
Muhabbet elçimdin, kalbimin rengârenk
Çiçeği, umutlarımın vesilesi muhakemesiydin.



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Çare adına bizler nelerden uzaklaştık!





Artık inandım halinde yaşadığım anlamsızlığı,
Yüreğin izlerinde hiçbir değerimin olmadığını,
Düşlerin nefeslerinde naifliğin bulunmadığını,
Muhabbet ikliminin darlığında duçar kaldığını!

Dersi alarak artık ibretle hüzne yaslanmalıyım,
Arkama hiç dönmeden aşkları sorgulamalıyım,
Sevdanın pınarına yıldızlardan hali bulmalıyım,
Ruhun enginliğinde nefes alarak koklaşmalıyım.

Yalnızlığın arkadaşlığına alışmaya uğraşmalıyım,
Gecelerin ürpertilerinde, nefesimle soğumalıyım,
Halin sahibiyle öteler hazzını ibretle solumalıyım,
Edebin sayfalarında umudun ufkuna ulaşmalıyım.

Arzın sakinleriyle dertlerin devranına katılmalıyım,
Uzlet adına azimeti önceleyerek hiç yatmamalıyım,
Uykunun fevkinde rüyalara yaslanıp kalmamalıyım,
Anın haşyetiyle, zulmün çirkinliğini hep yazmalıyım.

İnsan kimliğinde aşkın tasnifini ibretle anlatmalıyım,
Heba edilen vefanın yozluğunda ne kadar anlamlıyım,
Namert hurdalığında adamlığın hasretini hep yaşarım,
Bağnazlığı izlerinde, zilletin içinde neslimi bulmalıyım.

Emanet edilen değerlerin güzelliğinde gülü anmalıyım,
Onun bıraktıklarında şefkatin izlerinde yolu bulmalıyım,
Tuğyanın eşiğinde kalbimi kurtarmak için uğraşmalıyım,
Nizam için hakikatin dergâhında usanmadan kalmalıyım.

Bu zamana kadar mukallit kimliğin nefeslerine arşınladık,
Ömrün hesabını yapmadan heveslerin zevkinde adımladık,
Kitabı celili hiç anlamadan sevabı için hatimlerine uzandık,
Nefsimizi sağlama almak için yozluğun nefeslerine ayazdık.

Neye talip olduğumuzun nedenine vakıf olmadan koşuştuk,
Mevzuat içinde kaybolarak kimliğimizin derdiyle yoğrulduk,
Vasıl olmak adına, ruhsata boğularak maksattan uzaklaştık,
Kendi dertlerimizle baş başa kalarak çare için azimeti sattık.



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Sadece bilmem yetmiyor hissetmeliyim!






Adım adım biliyorum sana yaklaşıyorum,
Zamanı devranında bazen kayboluyorum,
Halin ikliminden uzaklaşarak dağılıyorum,
Hicran içinde uyanarak ruhuma ağlıyorum.

Evvelin sebebiyle muvazenenin içindeydik,
Bizler sürekli kolayı seçtik gayret etmedik,
Zanlar için zindanı darboğazda nefeslendik,
Muhabbeti öteledik takviyelerle sevgi dedik.

Oysa her şey aşikârdı, yanılan çok korkandı,
Azimetin zorluğunda kaybolup uzaklaşandı,
Tahkikten soyutlanıp hevesleriyle soluyandı,
Mücerret olanı dışlayıp vehimlerine uzanandı.

Taşın suskunluğunda varlığımda kaybolurum,
Nebatat güzelliğinde aşkın suhuletini yaşarım,
Akıl sahibinde adamlığın izlerinde manalaşırım,
Kalbin sahibinden uzaklaşarak ben neyi ararım.

Her şey ona cezp ederken şaşkınlığıma ağlarım,
Vaktin vuzuhunda ruhun perişanlığına yanarım,
Ben Hak yoldan ne anlarım nefsimle pazardayım,
Kalbin hurdalığında geceler için darboğazdayım.

Ömrün toprağında yangın bir hastayım yastayım,
Hesapsız zevklerin bühtanlığında hep sabahlarım,
Seherin davetinden azade sarhoşluğun sancısıyım,
Kalbin solgunluğunda takatsizi yaşayan hastayım.

Nefsim muarızlara müptela olunca ruhum daralır,
Kalbim hıçkırıklarla halimde asude aşkı sorgulatır,
Şefkatin kuraklığında muhabbetin fakirliği yaşatır,
Mezarın derinliğinde haşyetin hükmüyle manalaşır.

Allah derim lakin idraksizim ben halimi iyi bilirim,
Gülün o kokusundan ziyade renklerinde gezinirim,
Ötelerden sıkça bahsederim bilirim ki çok fakirim,
Bedbin nefesin esiriyim, sevgiye hasretle gelenim.

Ne diyeyim, ben şimdi kime ne söyleyeyim sefilim,
Umudun fakirliğinde yorgunluğa müptela hederim,
Dostluk için vesileye gayret eden niteliksiz nefesim,
Niyaz için seferberim, selam için bekleyen çaresizim.


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Kimdik!





Sinemi
Dağlarken sevda ateşi
Bağlandığım tutkunun iştiyakıyla havsalamda

Ahenkten
Bir eser kalmadı anlamsızlık
Had safhadaydı ne çekilmez bir kahırdı

Çile
Desem hem de nasıldı
Sanki tarifi imkânsız bir ızdırapdı

Sabrın
Ritmi her geçen an
Ve gün süratle kıvamını azalıyordu

Böyle
Zamanlarda muvazenem
Çaresiz kalıyor artık halsiz sırnaşıyordu

Arsızlığa
Vuruyor dağları arşınlıyor
Kendince avuntu bularak öyle aranıyordu

Neydi
Bilinmeyen gizemlerde
Yaşamayı seçen, hisleri zindeleştiren kimdi

Yaşanmayan
Hasret kalınan ancak
Bir hüzünle anılan, yoksa mısralarla anlatılan

Reddedilmek
Muhayyilesiyle bir telaş mı?
Onca yaşanan kuyruk acısı paye mi adavet mi?

Aşk mı?
Bunca esrarlılık ne kadar
Anlamlı yoksa menfaatlerin bitmeyen hasadı mı?

Keyfiyet sunan
Nefsin arzusu mu özlenen
Sevdanın hazzı akseden bir ten kokusu mu?

Deşifre
Kabiliyetine eriştiniz mi esrarı
Siz çözdünüz mü batının seyrine eriştiniz mi?

Hilkatin
Gerekçelerine
Muttali oldunuz mu?

Siz aşkı
Hakkıyla tanıdınız mı mananın
Meşkinde hiç kalarak bir gün uyandımız mı?

Divaneliği
Bir an olsun yaşadınız mı?
Siz kaygıdan bir nebze olsa sıyrıldınız mı?

Sevdanız için
Siz benliğinizden geçer miydiniz?
Mahşere erişmeden bunu hali yaşar mıydınız?

Can
Korkusunu taşımadan
Halinizi vakfetmeye siz hazır mıydınız?

Bir zakir
Bir abit, bir talip
Bir hanif kul olabilmeye hazır mıydınız?

Rahmete
Muttali olmayı idrak eden
Kuvvetin yegâne sebebini bilen değil misiniz?

Ahirini
Her vakit tahayyül eden
Değer miydiniz siz Allah aşkına kimdiniz

Kimliğinden
Habersiz bir âdemi mutlak
Ezeli, ebedi, takdiri Kaderi, hayrı ve şerri

İdrak eden
Kabullenen âdem miydiniz?
Bilinmeyende gezinen aidiyetini reddeden miydiniz?

Aşkın
Deruniliğine erişmeyen
Fütursuzluğu seçen zevkin safında nefeslenen

Yalnız
Nefsiyle demlenen, uçkuruyla
Şekillenen hakikate erişmeyen beşer miydiniz?

Siz kimdiniz
Biz kimdik, nereden geldik
Avuntulardan bizler hala vazgeçmedik
Hakikatlerden Vazgeçtik enaniyet için filizlendik, biz kimdik

Nihayetinden
Habersiz olan, bedbin bir ruhla dolaşan
Aklını ziyadesiyle kullanamayan birer sefiller miydik?


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Ruhum neden hicranda!





Durma
Bir kez de sen kalbinle bak
Maviyle şekillenen yıldızda bir inşirah

Sonsuzluk
Halini ne kadar latif anlatırlar
Ruhun derinliğini ancak böyle yansıtırlar

Kararan
Bu geceler, kimi deşifre ederler
Gündüz için meşk ederek neyi tercih ederler

Hakikatin
Membaından beslenen pak yürekler
Kim için seferberler, kimi zikreder o kalpler

İffetin,
Edebin, hayânın, her daim mananın
Bu hasletlerden uzak edinilen kavli zararın

Âdemi
Hakikatin, her mahlûkatın, o zamanın
Nihayetinden uzak geçirilen bir zevki sefanın

Tefekkür
Edildikçe ruhumu ince bir sızı alıyor
Katlanılan onca çilelerden kimler ibreti soluyor

Dünya
Kime kalıyor, günahı kimleri kuşanıyor
Mahşer neyi anlatıyor, kabirler ibretle bize bakıyor

Yürüdüğüm
Onca loş yollarda gemsizdir bu halim
Düşe kalka yürüdüğüm takatsizdir dizlerim hederim

Nefesin
Yetişmez sanki fırlayacak şu yüreğim
Ah nura hasreti yaşayan yüreğim, haşyette gözlerim

Bilirim ki
Acizim, halk edendir benim sahibim
Yalnız ona niyaz ederim, ahirimden ümitle haz ederim

Efendim
Sana hasretim, seninle aşkı terennüm ederim
Ne kadar sefil olduğumu bilirim, emanetin için nefeslenirim


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Solgun yorgunluğum!





Açsam
Ne olacak sanki melalimi
Ürpererek yaşadığım bir serüveni

Hey
Uzaklardan merakla bakan
Ne vakit anlayacaksın benim halimi

Her ne
Dersen kar etmezdi bilirim
Kendi dertlerinle ömrünü sen tükettin

Ne kadarda
Çırpındığına hüznümle kefilim
Lakin ne çaresizim ben sessizliğimleyim

Nelere
Talip oluyorsun ne arıyorsun
Kendi kişiliğinden korkup hep kaçıyorsun

Anlatıyorsun
Sen nasıl anlaşılıyorsun
Karanlık bir ufukta hangi aşkı bekliyorsun

Zaten
Yorgunum halimde sen yoksun
Senin dirliğinedir korkum halinden umarım

Dalgalar
Karasında sen dalkıran oldun
Bizleri denize hasret koydun hep korkuttun

Beyan
Ediyorum artık senden bizarım
Asla seni okumayacağım şimdi öyle kızarım

Ne yazarsan
Neleri karalarsan da kaçarım
Karakalem melalini sarf etsen bakmadan giderim

Kahrolası
Bir tutkumu tutunduğun yel
Ey uzaklardan temaşa eden yar ne olur bir el ver

Ne haldesin
Hangi derttesin haber ver
Sen gelmesen de kelamınla sukutsuz selam ver


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Hüzün içinde nefeslenen esirim!






Sen bilir misin hissizliğin yorgunluğunu,
Kalb ikliminde solgunun umutsuzluğunu,
Çaresiz sukutun sineme hicran akıttığını,
Halimin kuraklığında şevkim kalmadığını.

Düşlerimde, ne kadarda umuda uzansam,
Olmayacak hayaller avuntusunu yaşasam,
Yalnızlık acısını hazanın yaprağına yazsam,
Halimin hazin sayfalarını birde sana açsam.

Kokunla şevki bahara yaslanarak uzansam,
Hasretimin dallarında senin halini solusam,
O an tamamen sessizliğin hükmünü tanısam,
Aşkın umutlarında kalbimin sahibine varsam.

Öyle ömür yaşadım ki halimin o susuzluğunda,
Muhabbetin yıllarca uzağında bağ bozumunda,
Yapraksız dallar yozluğunda korkuları yanında,
Fakirliğin kucağında çaresizliğimin korkularıyla.

Melül melül baktım yıllarca hasretin sancısıyla,
Varlığın bilinmeyen adresine yazında sıcağında,
Bilginin kıtlığında, idrakimin fevkalade uzağında,
Umutların solgunluğunda, avuntunun kucağında.

Ben sana ne söyleye bilirim, bilirim ki sen eminsin,
Ruhunun enginliğinde kalbini nizam eden nefessin,
Hakkı bilen, kanaatle güçlenen sabrın müdavimisin,
Gülün kokusuyla şekillenen bahtiyarın ta kendisisin.

Sana nasıl bu sefil halimi anlatırım çaresiz kalırım,
Haline müdrik olmak için ne bahanelerde dolaşırım,
Uzaklardan nazarımla yaklaşırım ancak sakinleşirim,
O devranında Salih olmak için varlığımdan geçerdim.

Bilirin ve sessizliğimde kendi halimde kelam ederim,
Yazmanın yanıklığını sinemde her zaman hissedenim,
Aşkın ikliminde, adresin mücerretliğinde yine sefilim,
Ben kendi dertlerimle hüzün içinde nefeslen hederim.



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Gülün renginde diken hissedilmeli!





Artık yoksun işte ne kadar acı çeksem de,
Dinlediğim şarkıların hüznüyle kalbimde,
Ruhun ürpertisiyle anlamsız gezinsem de,
Yalnızlığın hazinliğinde kaldım dertlerimle.

Müşkülüm zorluk olmaktan çıkardı şevkinle,
Serdettiğin o hamiyetin yumuşaklığı benimle,
Hoyratlığım nefsimde şimdi kalbim serzenişte,
Halsizim kalan ömrümün şu hazan bahçesinde.

Ne şakıyan kuş, ne rengârenk kuşatan çiçekler,
Muhabbetsiz sinemde daralıyor şevksiz nefesler,
Hissiz bekleyişler, hıçkıran yürekler kefensizler,
Nedametin çardağında ölüm halinde habersizler.

Nereye yaslansam sanki bir boşluk beni bekliyor,
Ruhumun lekelerinde hicranın dur durak bilmiyor,
Ötelerin serinliği vaktin zuhurunda nöbet bekliyor,
Ölüm halimi kesmiyor sevgiye hasretim maf ediyor.

Cehaletim odaların zindan renksizliğinde seyrediyor,
Muhabbet olmayınca bilgiler varlığında buharlaşıyor,
Hedefsiz yaşamak anlamsızlığın sokağında barınıyor,
Her nedense her bir nefes yargıçlığa doğru adımlıyor.

Can kimin, mühletin derinliğinde ki hikmeti bilinmeli,
Vehimlerin kuraklığında taassupla yoldaş edinmemeli,
Bilerek düşünülmeli, gülün renginde diken hissedilmeli,
Sabrın güzelliğinde aşkın asudeliğine hasretle gidilmeli.

Şefkat, hakikatin terennümüyle nefeslere serdedilmeli,
Hamiyetin suhuletinde erdemin rüknüyle nefeslenmeli,
Hareket ve kuvvetin sebebinde ibretle idrake gidilmeli,
Tefekkürün zindeliğindeki aşk hakkıyla teslim edilmeli.



Mustafa CİLASUN
DELİKIZ
Detaylı inceleyemedim ama gördüğüm kadarıyla okunmaya değer..
Emeğinize sağlık..Paylaşım için teşekkürler
...
Mustafa CİLASUN
QUOTE(DELİKIZ @ Aug 8 2008, 12:40 PM) *
Detaylı inceleyemedim ama gördüğüm kadarıyla okunmaya değer..
Emeğinize sağlık..Paylaşım için teşekkürler
...




Mukabelemle efendim,
Çok teşekkürler ediyorum,
naif kalbiniz için sürur diliyorum,
sağlık ve afiyet dileklerimle selam eğliyorum,
müsait olacağınız bir vakitte ve nasipse incelrsiniz,
fakir halimin kadrine müdrik olarak niyazınızı esirgemezsiniz,
nisa kimliğinin özünde var ola şefkat ve hamiyeti sevk ederek sela eğlersiniz...
Mustafa CİLASUN
Ne söyleyebilirim!



Ne deyim,
Şimdi kime ne söyleyim,
Çilenin aşkıyla halin fakirliğindeyim,

Alaylı kimliğin,
Nitelikten azade nefesiyim,
Mukallit kimliğin, takiyye devranında halim,

Aşk
Korkuyu önceler,
Sevgiye ram olmak için bekler,

Hakka
Muttali olmak için
Alınır teneffüs edilen nefesler,

An içinde
Gizlidir envayı çeşit
Hikmetler ihsanla vuzuha erer,

Şekliyet
Vehimlerini reddederek,
Niyetin halisliğinde tecelli eder,

Bazen
Ayazım, bazen de yalnız,
Ruhumun ikliminde hazanlaşırım kansız,

Kalbi
Serencamımda
Yaşarım huysuz ve huzursuz,

Muhabbet
İçin uykusuz, dost
İçin kusursuz ve hayli korkusuz,

Lütfedin
Kalbinizle hederliğime,
Sefilliğin içinde fersiz bakan zavallı gözlerime,

Ömrün
Kalan sahifelerinde,
Ruhuma nakşeden lekelerimle,

Niyaz
Eğleyin halis kalbinizle,
Gençliğin özünde ki güzellik yüzünüzle

Selam
Ve muhabbetle
Arz ettiğim hürmetlerimle…



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
En Son Giyeceğim Elbisenin İzlerinden!





Hepimiz gelmiştik bir şekliyle
Nasip olunacak dirliğin alınacak nefesleriyle
Hilkatin mücerret olan ve takip edilecek izlerinden giderken
En çok özlemi çekilen, yüreği ısıtan, hali donatan sevgiye kavuşabilmek…


Bu sayede aşılmayacak bir engel
Katlanılmayacak bir çile, gözden çıkarılmayacak bir varlık
Mefkûreleşen, umutlar tumağı olarak sineleri coşturan her ne varsa
Aşk ve sevdayla, vakfedilen her canla, ötelerin vaat ettiği inzivayla gidilir…


Yoksa onca çileler niye çekilir
Yaratan eza etmek için mi bizleri halk etmiştir
Niçin mübelliği göndermiştir, neden kızgın çöllerde gülü işaret etmiştir
Kalpleri neden iman hakikatine erdirmiştir, tebessümü, hoşgörüyü niye öğretmiştir…


Onu yaratan, tuğyanlara sabırla bakan
Mühleti anlamlandıran, hikâyelerle öğütler vererek uyaran
Sadece ve yalnızca mürebbiyelerle, vesilelerle aklı, izanı gerçeğe davet eden…
İnsan fıtratına uygun olmayan, edebi ve zihni tarumar eden zilleti haberdar ederek…


Azabın nihayetinde temizlenecek
Ona duçar olmayanlar, sabrı bir erdem sayan canlar
Efendiler efendisinin sancağı altında nefeslenerek bir murada erecekler
Dirilişin, ölümde süzülüşün, ten içinde bulunan kokunun, beden atıklarının bulunmadığı…


Zaman kavramının anlamının manalaştığı
Batın içinde zahire kapı aralayan ummanın ruh denkliğinde
Vuslatın işaretleri, faziletin hikmeti, çilenin keyfiyeti aşkla işliği anlaşılacak
Sabahlar, baharlar, hırslar, maksatlar, toprakla gizlenen sırlar gün gibi açığa çıkacak…


Bir yaşa kadar her türlü melaneti
Bilerek ve zevk alarak, nasıl olsa af edileceğini bekleyerek
Solgun bir çiçeğin, kökleri çürüyen bir ağacın, hissiyattan uzaklaşan uzuvların
Eşliğinde, tavaf etmeyi bekleyerek, orda tertemiz olunacağı sözünü vereni hatırlamadan


En son giyeceğim olan elbisemle
Ruhuma, aklıma, vicdanıma, izanıma sormak istiyorum
Nefsini tanıdığın kadar, seni bahşedeni neden gereği kadar öğrenmedin
Ümmetine şefaat edeceğini vaat eden bir peygamberi hırs ve zevklerinde hatırladın mı?


Diye devam edince elbise ürpertiyor
Ne kadar bembeyaz olsa da ruhumun kirliliği onu lekeliyor
Ne gözyaşlarım ve nede ahu figanım vicdanımın sızısını dinmesine muvaffak oluyor…





Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Ne kadar zarifsiniz…



“Mustafa ağabey şiirlerinizi keyifle takip ediyorum. Diğer edebiyat-şiir içerikli site ve forumlarda yüzlerce, hatta binlerce şiiriniz var, oralarda da epeydir okuyorum sizi. Şiir severlerin son derece samimi ifadelerle sizi takdir ettiklerini de biliyorum. Bunu hak ediyorsunuz. Alçak gönüllü ve kibar bir insansınız, gönül ehlindensiniz. Yazmaya devam edin lütfen. Saygılar sunuyorum efendim. (türkü yürekli)



Kalbinizin
Güzelliğini aksettiriyorsunuz
Kelamınızın naifliğiyle ve lütfettiğiniz hamiyetinizle...

Yılara sâri
Sükûnluğumu ömrümün son
Demlerinde ve sizlerin hoş görüsüyle paylaşıyorum...

Derdim,
Halime nakşeden ve hicranımla
Demlenen meramı halimi hizmet telakkisiyle yazmaktır...

Edebiyat
Dünyasının zenginliği ve değerli
Nefesleri bilmeme rağmen ne yapalım ki başlamıştık...

Edebi hiç bir
Sıfatım ve vasfım olmamasına
Rağmen, yalnızca konuşma diliyle gayret ediyorum...

Ritmik değerleri
Ve ölçüleri, kuralarıyla yazmak
Hevesini, ne derler vehmini hiç dikkate almıyordum...

Nasıl hissediyorsam,
Anladığımla her an yaşıyorsam,
Mizan için kaygı duyuyorsam evet konuşmalıydım…

Dostluk için,
Muhabbetin asudeliğinde
Nefeslenmek için şekliyete hiç bulaşmadan yazmalıydım...

Muhakkak ki
Kalbi fakirliğimi, fikri sığlığımı, hamiyet
Yozluğumu bilerek, naif nefeslere uzanmayı diliyordum…

Onların niyazları
Ve çok değerli katkılarıyla
Ancak ruhi enginliğe uzanmak için gayreti serdedendim…

Yoksa sizin gibi
Çok değerli bir nefesi nasıl
Tanıma şerefine erişirdim ve bu manada soyut halleşirdim.

Gün içinde
Halimde bir mahzunluğun izleriyle
Nefesleniyordum, ne vakit sizi ve değerli kelamınızla karşılaşınca

Okuma fırsatına
Eriştim, öncelikle Cenabı Hakka
Şükrettim ve hususen siz ve ayaliniz için niyazın gereğini ifa ettim

Efendim
Çok teşekkürler ediyorum,
Sayenizde sürurumu ifade ediyorum
Muhabbetle selam eğliyorum ve hürmetlerimi arz ediyorum...



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Ötelerin serinliğinde sürur!

Ne vakitler onu duysam…
Sol yanımın sızladığını hissederim…
Sinemi öyle bir özlem kuşatır ki naçarlığı yaşarım…

O vakitler bir hüzün sarar her yanımı…
Sorgularım işte kendi bildiğimce düşününce…
Neyi olduğunu hissederek bir terennümle nefeslenince…

Hakikatin lüzumu müşahhaslıktır…
Zahirin temaşası ile netice alınır öyle inanılırdı…
Lakin hiç görmediğim vecihle, gönül ikliminde ki bekleyen güle…

Varlığımda ki mana ahengiyle…
Aldığım her nefesin azimet cihetiyle…
İhmal edile gelen nasibi muvacehesince…

Hal insani hasletin özüdür…
Sözler bu mana cihetiyle niteliktir…
Nicelik keyfiyeti tercihin itminanlığıyla ilintilidir…

Güle niye hasretlik çekilir…
Bülbülün ahu figanı neden çile dilidir…
Nameler niçin her zaman bir umutla beklenir…

Sevgi yoksa… Hasretlik bulunmuyorsa…
Özlem melali buğulamıyorsa ne beklenir ki…
İnsan hasletiyle kaim olan değerler buharlaşmışsa…

Biliyorum ki sana hasretim…
Sende kemale eren değere özlemim…
Himmetin baniliğinde serdettiğin insanlığın…

Beni benden alan, gözlerimden akıtan…
Ta uzaklardan ezel kokusunu kalbimin derinliğinde çınlatan…
İnsan olmanın onurunu iliklerimde solutan bir değerdin…

Artık bakmamda açan güllere…
Durmadan şakıyan onca bülbüllere…
Neyi değişirim ki senden uzak kaldığım hasrete…

Kulaklarımda hala çınlayan…
Lahutilikten nefes alan bir aşkı muştulayandın…
Hak edilmeden sevginin bulunmayacağını öğretendin…

Sabır taşı çatlamaya ramak kalmıştı…
Ummanlaşan merak her tarafı kuşatmıştı…
Senden sudur eden halvet arza sevgiyi salmıştı…

Arzı mekâna gelinmekte ki serencam…
Bir halin içinde olan lakin nice âlemleri barındıran…
Senden bizlere kalan, anıldığında sol yanımı sızlatan hasretti…

Artık sen varlık içinde yoksun…
Her anımda bir soluk olman gerekirken yoksun…
Meşveretten yoksun, monotonluktan korkan bir canken…

Her yanımda özlemle arıyorum seni…
Senden bizlere intikal eden güzellikleri…
Sevginin her veçhesini, hilmin enginliğini…

Ne annem ve ne de babam…
İlk göz ağrım olmalarına rağmen aklım…
Sağlıksız bakışlarım aşka hasrettedir yaşadığım sancım…

Ancak seni anınca diniyor sızım…
O duyduğum sestedir bıraktığın nakışların…
Teklifsiz herkese ikram ettiğin bir tebessümüm…

Kalmadı artık kimselerde…
Ev hatta camilerde ki müdavimde…
Evlerde payelenen benlikte işte aranıyorum kendimce…

Kitabı celilin önünde diz çökünce…
Okuyorum işte lakin anlamadığım bir dille…
Öpüyorum vehimlerimle bir sevap olsun hanemize…

Zan… İhdas edilen hezeyan…
Akaidim mi bilmem ki nasıl emin olsam…
Her yanı kuşatan berlâmlık yarışında olan kan…

Aşklar öyle anlamsızlaştı ki
Bir zevkin aracı olarak anılmaya başladı…
İnsanlık bu kadar buharlaştı mana dışlandı…

Ten… Beden… İnsan denen…
Aklıevveli ile sürekli debelleşen sen…
Seni var eden mütemadiyen seni hikâye eden…

Kitabı kebirin ayetlerinde zikredilen…
Ancak ahiri için şekillenmesi öğütlenen sen…
Sevgiye hasreti yaşayan ben, bir özlemle sızlarım bilmem…

Bir ney sesiydi davete açık duyduğum…
Koşulsuz bir hicranla acılar içinde soluduğum…
Seninle hemhal olduğum bundan sorumlu bulunduğum…

Nihayetinde bir asır süresiydi okuduğum…
Müçtehit olan biz zamanların canından özümlediğim…
Bu sure bile yeterdi insanlığı nizam etmek için diye okuduğum…



Mustafa CİLASUN

Mustafa CİLASUN
Yorgunum!






Ses etmeyin ne olur yorgunum!
Heyecanım bitap, yürekten solgunum!
Ses etmem, söz etmem, gölge dahi etmem!
Çatmayın bana, takatsiz, bir yolcuyum…

Kimseye, hiçbir şeye, dahi gölgeye!
Bilinmeyenleri güfteleyen geceye!
Sessizliğimde anlam bulan, heceye!
Siz aldırmayın, hiçliğimdeki mezeye!

Mekân aramam, mey bulamam!
Sinende ki aşkı, kimseye soramam!
Aşk mı, sevdamı, meczuplaşamam!
Kalbim mi, beni sürükleyen anlamam!

Divana durdum, orda kayboldum!
Densizliğimi görünce kahroldum!
Bildiğim, enaniyetimle kavruldum!
Haşyet bile kesmedi, mahvoldum!

Yürek hayvanda da var, kan pompalar!
Kalp öylemi! Sadece yaratanı arar!
Kâinatın sahibi ancak orda yer alır!
Vakıf olmayan, hazzı, aşkı karıştırır!

Ne olur seslenmeyin, bir ahenk arıyorum!
Arzı mekânda bulunca, kayboluyorum!
Bedenim manasız, ahvalim hesapsız!
Bu hayata, manasız bakmak bile, anlamsız!

Anlamadan, bir hayatı yaşadım!
Oysaki zevk aldın, anladığımı sandım!
Meşkten habersiz, yaşanan bir zevk!
Betbah ve bühtanlığı yaşamaktır!

Olacak ve olmuşlarda, mana bulmayanlar!
Kuvvetin, gerçek sahibini bilmeyenler!
Rahmetin, membaını kestiremeyenler!
Mey içse, âşık olsa, kendini avutsa, ne yazar!



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Aşk yolunda kopan bir yaprak!





Uykusuz
Bir geceye gebe düşlerimin
Manası kalmıyordu zamanın seyrinde

Vuslat
Demir aldı görünmezlerinde
Geceler bu zamanda bana kaldı yine

Sessizliğin
Çıldırtan sahnesi başlıyordu
Gönlümde kopan dinemeyen fırtınalarla

Bir insicamın
Haykırışını yansıtıyordu adeta
İçimde ki bende hiçbir anlam kalmıyordu

Aslında
Benliğimi mi avuttuyordum
Aşk adına kendi kendimi mi kandırıyordum

Hasret
Kaldığım mana için kahroluyordum
Sanki bir çıkış yolu olduğuna inanıyordum

Nihayetinde
Bir gönlün sahibiydim, neyi bilirdim
Aşk adına kim bilir neleri feda etmezdim

Bir sevdanın
Hasretindeydim, divaneydim
Kendi halinde bir zavallı aciz viraneydim

Solan, sararan,
Esintiyle dalından kopan
Aşkın hazzını anlatan bir yaprakla anlatılan

Hazanın
En bariz kudretini halde yaşatan
Yaprağın hilminde ki enginliğe davet çıkartan


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Onunla gelen!






Öteden beri
‘Rahmet’ denince
Akla ilk gelen yağmur

‘Yağmur’
Denince de
İllaki rahmet akla gelir

O, bazen
Bir okyanusun
Ortasına iner
Sağanak sağanak

Bazen
Bir dağ başına iner
Sessiz ve ağlayarak

Bazen de
Çöllülere düşer
Çoraklaşmış
Toprakları ürperterek

Sinesindeki rahmeti
Hangi çöl
Ortasından aldığını

Ve bu
Mukaddes yük uğruna
Hangi semada kaldığını
Kim bilir ki

Kim bilir
Kaç derece
Ateşte pişti sinesi de
Doldurdu azığını alelacele

Öyle ya
Bekleyenleri var

Meleklerin refakatinde
İnmesini gözleyenleri var

Düşünmesini
Bilenlere bu yollar
Hikmet nakışlı bir kanaviçe

Yağmurun
İnsandaki izdüşümü
Gözyaşından başka nedir

Ağlayarak
Rahmet kapısı çalınır
Ağlayarak
Elin yetişmediği istenir

Ağlayarak
Açziyet aşılır
Ağlayarak
Yusuflar çağrılır

Ağlayarak
Kanlı gömlek koklanır
Ağlayarak
Af kapısı aralanır

Yağmurun
Zahirî sebeplerinden
Biri güneş olduğu gibi
Ağlamanın da
Güneşi yanık kalbidir

Kalbi
Yanmayanların
Yağmuru
Yağmayacak demektir

Ağlamayanlar ise,
Anlaşılamayacaktır

Kalb yanarsa
Gözler
Kayıtsız kalmayacak
Ve kahkaha
Mekân bulamayacaktır

Dertliler,
Gittikleri yerlere
Sinelerindekileri taşıyacak
Ve oralarda
Gözyaşlarıyla yeni
Doğuşlara vesile olacaklardır

Kalb
Yangınının adı
Bazen azim gayret, himmet
Bazen de
ızdırap, çile ve derttir

Hâl,
Kalbin durumuna
Doğrudan bir işarettir
Onu olduğu gibi ele verir


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Sol yanımın sızısı dinmiyor!


Beceremedim işte!
Ömür son demlerini yaşsa da
Halin dirliğinde, muhabbet zorunlu olsa da

Ne yaptımsa anlamadan,
Derin sulara dalıp düşünce ufkuna
Sağ salim ulaşarak eminliğe hazla bakmadan

Mütemadiyen sürüklendim,
Bir gün kendimi dinlemeyi bilmedim
Ne derlerin vehmiyle ve bir telaş içinde gittim

Ne hakkıyla sevebildim,
Bilmediğim için sevilmeyi beklemedim,
Yalnızlık ayazıyla sevenlere gıptayı nazar ettim

Onların baharı başkaydı,
Şen şakrak uçuşan kuşlar misaliydi
Yüzlerine açan çiçekler rengârenk kokular gibiydi

Huzur ve sürurun hazzı,
Yamaçlarda asudeliğini koruyan bağdı,
Kalplerinde hissettikleri heyecanlar daha başkaydı,

Umut onların ilkbaharıydı,
Sevgi yumağı tohumlar ruhlarında aşikârdı
Hiddet, husumet bazen vardı lakin sevgiyle kalkardı

Bir başkası için can atardı,
Onun kalbini fethetmek için yola çıkardı,
Vefayı bu manada sorgular, hizmet aşkıyla yanardı

Benim silik duvar köşelerinde,
Düşüncelerim nedamet içinde seyreder,
Hiddetin hali kuşatmasına bir türlü engel olamazdım

Çaresizliğe sabır diye bakardım,
Feleğin kulağını çınlatarak sessizce ağlardım,
Neden sürekli mahzunluk yaşadığımı anla yanmadım

Vakti saatinde büyüdüm,
Palazlandım kas gücüne de ulaştım,
Lakin ekmeğin kaygısıyla toz talaştan kurtulamadım

Çok erken yarı uykuyla,
Yüzer gram zeytin ve peynir borçla,
Haftalık alana kadar bakkala rica minnet utana utana

Yesem bir türlü yemesem de,
Kilometrelerce yol yürüyecek olmam aç karnına
Haydi, hayırlısı diyerek, sabrı diğer güne de ekleyerek

Eğitimsizlik ne kadar hazin,
Çocukluk iklimde öğretilmeyince vezin,
Edepsizlik zuhur ediyor şekliyet tavan yapıyor hissedin

Ne kadar çok arzu ederdim,
Benim de hakkıyla bir sevenimim olmasını,
Hasreti yudumlamasını, gönül güzelliğini yansıtmasını

Bizzat yabancı olduğumdan,
Hayatımı sevgisiz arşınladığımdan,
Kime, nasıl ve ne şekilde aksettirileceğini hiç bilmedim

Sadece tebessüm edebildim,
Kalplerinin serinliğinde yeşeremedim,
Ömrün kalanında hazan yapraklarını halime yakın gördüm

Lakin bu sızıyı öyle derinde,
Ruhumun hicran sahifelerinde zikrettim,
Bana öğretilemeyen sevgiyi şimdi kime şikâyet edecektim

Bir gün babam oğlum diyemedi,
Kollarıyla kuşatıp hiç sevdiğini hissettirmedi
Annem tahakküm kimliğinde mütemadiyen hiddeti estirdi

Nisa kimliğinin zarafetini,
Şefkatini hamiyetini, ülfetini hiç göstermedi,
Beş günlük annesiz kalmanın sancısını halimize acıyla işledi

Hanenin en küçüğü olmakta,
Şefkatten azade olarak solgunluğu yaşamakta,
Akide yozluğunda soluksuz kalarak darlıkta boğulmakta,

İçten bile değildi zamanında,
Her şeyi toparlayıp nizama sokmak isteyince,
Analık hakkı dilleniyor kendi kavlince ve bilinçsizlik halinde

Mükellefiyetin sınırları bellidir,
Dileyen dilediği kadar hükümran değildir,
Hukukun gerekçeleriyle nefeslenmek aklın gereği değimlidir?

Bilmeden, öğrenmeden,
Vehmederek, tecessüsü öncelemek hardır,
İnsansa adabı muaşeret içinde yegâne hükümlerle yönelmeli

Hislerini nizam içinde tevdi etmeli,
Kime ne söyleyeceğini düşünerek serinlemeli,
Aklına geldiği gibi esmeyi öteleyerek nefsini de dizginlemeli

Ana analığını bilmeli,
Babada nesline gerekçelerini öğretmeli,
Nisa kimliğinde edep azat olursa, kadın mutlak nizam edilmeli

Aşk edebindir, zarafetindir,
Bedevilikte aşkı terennüm etmek zevkidir,
Ruh dirliğinde ebedi olan, kalbi vuzuhun süruruyla yaşmaktır,

Sahibinde kalarak nur koklamaktır,
Hak için nefeslerin nihayetinde vuslatı anmaktır,
Ölümde dirliği yaşayarak kanaati sabırla mesruriyet duymaktır



Mustafa CİLASUN
















Mustafa CİLASUN
Her şey sizlerle güzeldir ancak!


“esselam efendim
kısa bir aranın ardından yazılarınızla tekrar kavuşturana sonsuz Ham ederim

her zaman ki gibi,
bıraktığım gibi her şey çok güzel
eyvALLAH yüreğe değen nağmeler her ne kadar işleyemese de...”




Ve aleyküm selam efendim


Yokluğunuzu
Çok arıyorum bilesiniz
Siz hamiyet ve şefkatinizle fevkalade naifsiniz

Kalbi
Muhabbetimi
Lütfen kabul ediniz

Zarafetinizle siz
Suhuletin güzelliğinde nefessiniz

Kelamı hal
Neden gereklidir,
Ülfetle öteler zikredilir

Muhabbet
Bulunmazsa silik duvarlarda
Nem koklanırsa
Şevk mahzunluğu adımlarında naçar kalırsa

Durağanlaşıyor hal
Sukuta davet çıkartarak bakınıyor

Dostların
Soluklarında
Hasreti anarak manalaşıyor…

Selam ve hürmetlerimle
Kalbinizin sahibine emanetimle
Sağlık ve afiyet dileklerimle baki muhabbetle…



Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Devran içinde anlamlaşan!


Dönme
Sakın bir daha yeltenme
Yeniden bir sayfa açmak için niyetlenme

Anlamadın
Aşkın hazzıyla kuşanmadın
Nedense mütemadiyen arandın yanmadın

Bilseydin
Kanaat içindeki sevdayı
Sabrın devranında hasret içinde dolanmayı

Zamana
Umutlar içinde uzanmayı
Nedametle solumadan hamd ile yol almayı

Ne deyim
Ben sana neyi göstereyim
Kalbin serencamında fakirliğini mi arz edeyim

Ruhun
İnsicamında bağnazlığı
Avuntularının harmanında mahkûm mu edeyim

Senindir
Ten içinde gizlenen nefes
Cazibeler esrarında zevkler kafes, sabırsa enfes

Varlık içinde
Erdemliğin kemaliyle
Nefsin nizamında ki zarafetiyle sabrı anlayarak

Tevekkel
Bilinçsizliğinden soyutlanmak
Tercihlerin serencamında vuslat için hep koşmak

Fakirlik
Varlık yoksunluğu değildir
Hal ikliminde edepten soyutlanarak yaşamaktır

Adabı muaşereti
Deruhte etmeden konuşmaktır
Nefes almayı marifet sanarak zaaflara bırakmaktır

Her ne dilersen
Niyetinle hesabın rüknündesin
İradenle muamelata geçmekte serbest olan nefsin

Aşkı anlamadan
Yanmayı zaaf saymadan
Şekliyete katiyen uzanmadan vefada fedakârsan

İşte o zaman
Toprağın bereketini anlarsın
Sağanak yağmurlara muhabbetle bakarak ağlarsın

Çiçeklerde
Umudun renkleriyle coşku yaşarsın
Hakkaniyetle ruhun ikliminde zamana yaslanırsın

An için
Hazırlanarak anlamlaşırsın
Varlığını yalnızca zevklerine hasretmeden yaşarsın

O vakit
Aşkın ulviyetine kanarsın
Hizmet için heveslerinden vazgeçerek koklanırsın


Mustafa CİLASUN



yaren_
hepsini okuyamadım ama okudukları baya güzeldi bu güzel şiirleri bizimle paylaştıgın için teşekurler devaminı beklerizsmile.gif
Mustafa CİLASUN
QUOTE(yaren_ @ Aug 10 2008, 04:46 PM) *
hepsini okuyamadım ama okudukları baya güzeldi bu güzel şiirleri bizimle paylaştıgın için teşekurler devaminı beklerizsmile.gif




Efendim çok teşkkürler ediyorum,
Kalbinizin güzelliğini aksettiriyorsunuz biliyorum,
Kelamınızın naifliğiyle ve lütfettiğiniz hamiyetinizle, hayırlar diliyorum...
Mustafa CİLASUN
Senin yanında!


Evet
Haklısın teslim ediyorum
Hakkını ve serdettiğin naif nezaketini

Ne kadar
Gayret etsem de başaramam
Halimde ki kalbi fakirliği yeşertemem

Sizdeki
Hususiyetlerden haz alırım
Fakat yalnızca bununla kalır saklanırım

Nefsi
Yozluğumda ki bağnazlığı
Tedavi ederek senin ülfetine yetişemem

Ne vakit
Sensiz kalsam hazanlaşırım
Solgunluğun sahifelerinde mahzunlaşırım

Hastalığında
Sana hiç hissettirmeden
Sabahlara dek gözlerimde akıtmağa hazırım

Meftunum
Halindeki zarifliğe
Mahcubum kendi içselliğimde ki bedeviliğime

Senin
Kalbinin naifliğine
Ötelerin ikliminden serdettiğin hoş hikâyelere

Düşündükçe
Yanındaki fakirliğimi
Sığ düşlerimle hezeyan fikirlerimi çok sıkılırım

Hala bana
Nasıl tahammül ediyorsun
Kalan ömrümün demlerinde şaşkınlığı yaşarım

Demek ki
Nasip buymuş diye alkışlarım
Yegâne sahibe mahcubiyetimle ağlar yakarırım

Yıllara
Sâri çektiğim çileleri
Böylece ziyadesiyle anlamlı bulurum haz alırım

Son namemde
Aşkın baharını çiçekle yaşarım
Renklerinde zarifliği hilkatin muvacehesi sayarım

Seni hak
Etmediğime hayıflansam da
Ummadığım halde kaderin tecellisiyle masunlaşırım


Mustafa CİLASUN





Mustafa CİLASUN
Gideceğin yolu bilmelisin!


Haklısın
Tedirgin çok artmakta
Bir tuhaflıkla etrafına bakınmaktasın

Lakin
Söyleyemiyorum sana
Hiç hissetmedikten sonra anlatmasam

Yıllar
Yıpratmıştır kabul ederim
Zarafetin için bir hederdim hissederim

Seni
Aslında hiç üzmemek için
Yıllardır kabuğumda sessiz nefeslenirim

Muhabbet
Fakirliğini deruhte ederim
Hali kelam adına bahanelerde arayanım

Kokunda
Hasretin izleriyle savrulur
Hüzün sayfalarında mısralarla yakarırım

Bilirim
Sen hiç hazlanmazsın
Şiir okumaz gereksiz uğraş olarak anlarsın

İşte
Bak senin karşında
İfade edemediğim tüm hislerimi bu meyanda

Ruhumun
Serencamında anılan toprakta
Hatıraların hicran kokan sayfalarında acıyla

Yaşamak
Umut içinde nefes almaktır
Aşk için nefesler ulviyetinde anlamlaşmaktır

Kalbin
Dilinle müsavi olarak
Mertliğin bekâretinde lekelerden azade olmaktır

Tenin
Kefen içinde varlığını
Zahirin ruh ikliminde vuslat için hak kazandığını

Sözün
Özlükteki nafakasını
Hasbiliğin müşahhaslığını idrakte kazanılmasını

Her şeyin
Zamana mal edilmeden
Tercihlerdeki tekelin kaldırılmasını rıza aranması

Bilmeliyiz
İnsani kimliği özümlemeliyiz
Vehimleri salınmadan nefesin hükmüne girmeliyiz

Muhakkak
Halimizi tahkik etmeliyiz
Bahaneler bağnazlığını öteleyerek ülfeti bilmeliyiz

Emanetimsin
En yakınımda ulvi hasletsin
Lakin nefsinle ve tercihlerinde nizamı öncelemelisin

Hamiyetli
Nefesleri takip ederek
Kemaliyete ermelisin hesabının icmalini öğrenmelisin

Ekonomik
Bağısızlık özgürlük değildir
Aile içinde paylaşım muhabbetin dirliğinde ermektir

Heveslerin
Renklerinde boğulmadan
Adabı muaşeret içinde yaşamak bilincinde idraktir

Güzelliğin
Ve bakımın halime hasredilmelidir
Çünkü sen varlığımın saadet membası hak adımısın

Mutluluğu
Hanende aramalısın
Başka adreslerde meraka soyunmadan kalmalısın

Nisasın
Ar’ın yekpare mülahazası
Eminlik konusunda fevkalade hassas bir sancısın

Mütereddit
Olarak hayata yaslanmak
Adamlığın şiarından azade olmaktır bir bühtandır

Düşünmelisin
Öncelikle neyi olduğunu bilmelisin
Öğrenmek için hissederek gayreti davet etmelisin

Hayâ ve iffeti
Önceleyerek hıfz etmelisin
Özünde örtünmenin edebiyle şekliyeti ötelemelisin

Gideceğin
Yolunu muhakkak bilmelisin
Ötelerin serinliğini ruhunda hissedip nefeslenmelisin


Mustafa CİLASUN
















Mustafa CİLASUN
Saygı nezaket için aslolandır!


Merak etme, yoktur sana bir sözüm
Kelam dilinde, ben edeben öksüzüm
Kendi halimde vasviyet yoksunuyum
Bildiğimi yazar halis dostluğu ararım

Sen serbestsin tercihlerinle erdemsin
Kalbin ikliminde sevgiden ne anlarsın
Muhabbet için zanlarından arınmalısın
Dönüp haline bakarak hayıflanmalısın

Mütemadiyen sataşmak rahmani midir
Ruhun serencamında ölüm meşk edilir
Kırılan kalpler telafisi hayli müşküldür
Kemaliyette lafazanlık, fakirlik namıdır

Merak ederim, şefkatsiz toprakta filizi
Nesilde edebi reddeden nefesleri sancı
Olsa ne yazar ya hancı yahut hamamcı
Hali anlatandı edebin halindeki kelamcı

Düşünerek konuşan insan için can atan
Omuzlarda, bakışan kuşları uçurtmayan
Kalbi terennümle kaygıyı yaşayan insan
Suhuletle zarifliğe kanan seciye atanan

Bak şimdiye kadar sana uğrak vermedim
Sadece düşünerek hüzne tebessüm ettim
Vehmetmedim sabır için halime yöneldim
Hidayet ve huzur diledim Hakka şükrettim

Sen ne olursan ol sadece senin meselendir
Şayet muhabbeti öncelersen halinde sevilir
Dostluk paylaşım zenginliğine tahammüldür
Tekebbür cehaletin adresindeki zafiyetlerdir


Mustafa CİLASUN
Mustafa CİLASUN
Vefa gücün sahibine yönelmektir!


Bahşedilen gücümün serencamında
Hakkı tespit, batılı ret olgusu vardır
İnsan, âdem kemaliyetinde manadır
Ölüm haktır nefsin nizamı hakikattir

Hareket ve gücün kullanılan manası
Hayrı tavsiye edip, kötülüğü mendir
Umudun seyrinde, şer bir çoraklıktır
Akıl ulviyet için vardır kalp hakkındır

Hattizatında, akli nazar kalbi olandır
Zira ihsan, onun nezaretinde adımdır
Kanlar şahadet için akacaksa felahtır
İnsan kul olmalıdır, aşkla susamalıdır

Kendi nefsimde hâkimiyetim zaferdir
Bunun için irademde demim fazilettir
Dirayet bilgiyledir cehalet vehimindir
Akide birliği muhabbet içinde sevgidir

Dikkat et husumetler hiddet nedenidir
Hiddet dirlik için nöbetleşen hazinliktir
Şecaat rızada aranmalıdır zaaf zarardır
Düşünmek bilmenin aynası bir sanattır

Kendi halinde habersizse insan hamdır
Olgunlaşmak merakın gayrete adımıdır
Hissetmek, ruhun vuzuhunda kalmaktır
Aşkın tefekkürü umutların haz baharıdır

En kadirşinas sanatçı haddini bilecektir
Çünkü kendiside bahşedilen bir sağlıktır
Ancak kulsa vuslatın hazzına ulaşacaktır
Hakk rızasında manalaşıp haşr olacaktır

Evlatlar, neslin teminatıdır ancak şartla
Mefkûrede hakkın aşkı idrakte olacaksa
Yaşamak sanatı ruhi nizama ulaşacaksa
Edebin hazzı nefisle yarışıp kurtulacaksa

Her can sınırlı bir hukukun sahibi olandır
Yarışmak için rekabet gerekçesi elzemdir
Rıza’nın maslahatı azimeti ötelemeyendir
Kendi içinde çürümeden şevki solumaktır



Mustafa CİLASUN




Mustafa CİLASUN
Ne çare olacak ifrat!


Dilediğin kadar
Hissettiğin ne kadarsa
Hiç durma işte o kadar hiddete sarıl

Nemelazım
İşime gelmez kahır
Marazlar hengâmesinde aşk uzaklaşır

Bir anca avazınla
Nara atarak sen kavrulma
Suhuleti bir kenara atarak ta kandırma

Hissiz akanlar
Rollerinde mukallit olanlar
Kalbi olmayınca neye yarar o yakarışlar

Usandım artık
Seni sana anlatmaktan
Avuntularını derleyip bir kenara atmaktan

O halini
Uyandırmaktan
Samimiyetle hıçkırıklarda boğulmaktan

Acizliğimde
Hicranı solumaktan
Kalbin sahibinde kalarak umuda açılmaktan

İşte ancak
O zaman sükûna eriyorum
Derlenip dirlikte nefeslenerek şevkleniyorum

Ne olur sevsen
Serilmeden feyze ümitlensen
Teninden arî olarak ruhi iklimde serinlensen

Bir kez
Benim hezeyanlarımı dinlesen
Nidalarıma kulak versen, aşk için nefeslensen

Meşk ederek
Ötelerin idrakine ererek
Kitabı Celile meylederek gül kokusunu zikrederek

Kanaati
Önceleyip tebessümle
Hoş görü ikliminin bereketiyle muhabbet birliğinde

Hazzın ahengiyle
İfratın reddiyle tefritten arî kimlikle
Meşveretin güzelliğinde, vakti nihayetin haşyetiyle


Mustafa CİLASUN







Mustafa CİLASUN
Bilesin!


Öncelikle
Kabullenmelisin
Ben her şeyimi sana hasredemem

Yalnızca
Seni düşünerek
İla nihayet nefeslenerek yürümem

Kimliğinde
Nefsinin hükmünde
Heveslerin renklerinde kaybolmam

Tekabülü
Erdem addederim
Bilinçlenmeyi elzem telakki ederim

Yozlukta
Sefilleşir eririm
Zamanı anlamadan tükenir körelirim

İnsansın
Bazen kızarsın veya nazsın
Yaşamak adına tercihlerinle baş başasın

İradenle
Anlam kazanacak yaştasın
Günah lekeleriyle yakarışlara adanırsın

Veyahut
Nemelazımcısın
Mizan kaygısından azade olan varlıksın

Belli olmaz
Hayat insanla anlamlı
İnsan zaman içinde farklı düşlere sancılı

Değişkenlik
Tabiatın ilgasında farklı
Fetret insan kanında şanlı akılda zamanlı

Elbet severim
Ancak bir ölçüye hasrederim
Kalbin sahibinde anlamlaşmayı yeğlerim

Aşkların
Hizmet nevinde sezgim
Heveslere olmaz ilgim düşünmeyi yeğlerim

Ölüme gülerim
Tebessümün hazzına ererim
Bildiğimin vuzuhuyla meşk etmeyi severim

Nisadan dileğim
Edep içinde zarafeti öncelerim
Özünde var olan şefkati hasretle nefeslenirim

Emanetim
Neslimde yıllara sâri düşlerim
Ancak onunla şerefe ererim, haysiyeti öncelerim



Mustafa CİLASUN





Mustafa CİLASUN
Seni hüzünlü görmek!


Sevgini
Hak etmiyorum biliyorum
Yalnızca heveslerin peşinde koşuyorum

Seninle
Bir hedefin serinliğinde
Mefkûreleşen serencamı hep öteliyorum

Sadece
Kendi nefsimi düşünüyorum
Hesabı hissetmeden ömrümü tüketiyorum

Seni
Senden alarak sürüklüyorum
Dünyayı zevklerin kuşatıcılığında yaşayıp

Ruhunu
Bizarlığın kadrine bırakıyorum
Kalbinin yalnızlığında naçarlığı soluyorum

Hani bazen
Gözlerime bakarken
Masumluğun nezdinde adeta kahroluyorum

Lakin sensiz
Asla yapamıyorum
Boşluğu yaşıyorum anlamsızlaşıp kalıyorum

Hissediyorum
Sen hiç mutmain değilsin
Kaderine teslim olmuş bir zarif hazzı nefessin

Dayanamıyorum
Gözlerinde kayboluyorum
Ummanların esrarında hazanlaşıp kalıyorum

Seninle
Başkalaşarak umuda konuyor
Nefeslerinde serinleyerek zamana bakıyorum

Nihayetin
İzlerinde senin hamiyetinle
Saadetin izlerinde ruhumun hüznüyle ağlıyorum

Bir gün
Ayrılacağımızı düşünürken
Hicranın sağanağında eriyor keder nefesleniyorum

Seni asla
Hak etmediğime inanıyorum
Şartlara teslim olarak seni anlamaya çalışıyorum


Mustafa CİLASUN






Asıl içeriğin sadece basit bir görünümüdür. Resimlendirilmiş tam halini görüntülemek için lütfen, buraya tıklayınız.
Invision Power Board © 2001-2024 Invision Power Services, Inc.