Hüzün, bir hazin kelime. Ayrılık gibi, hicran gibi;
Hüzün mevsim olur, böler bir uykuyu bazen;
Bazen bir paranteze alır acıları.
Güz mü, eylül mü bilinmez;
Ortası mı sonu mu anlaşılmaz anın.
Şakaklarına düşen benek benek karlar mı dersin
Yılların gölgesini taşıyan,
Başında gül rengi bulutlardan tüller mi olsun
Hicaz şarkılarında bestelenen?!..
Hüzün karanlıktır, yalnızlıktır, korkudur.
Ve hüzün bazen en büyük umutlara gebedir.
Bir mevsim-i hazanına geldik ki alemin...
Hüzün renk olur, son dalın son yaprağında sararırken yakar içimizi;
Son fırtınanın son dalgasında köpürürken kanatır yüreğimizi.
Mavi gecelerin ve kurşuni bulutların örtüsüdür hüzün.
Hatırlamanın mestliğinde eflatuni bir ırmağın hasret yarasıdır,
Gül gül olup açan ateşin kederlerin masum çiçeğidir.
Sahilde bir gurubdur o, ufukta bir şafak.
Perde perde solan hayatımız...
Gül ateş, gülşen ateş,
Hüzün sevda olur, hayalini getirir annelerin,
Yavruların ve süveydaya durup melankolisini yaşatır sevenlerin
Sevgilerin.
Fuzuli lerin Galib lerin kinayeleri ve tevriyeleri onun üstüne yazılır,
Umman gemicilerinin ufuklarında deniz feneridir hüzün,
Mahabbet bir bela şeydir giriftar olmayan bilmez...
Hazan ki durmadan evrakı su-be-su dökülür...