SERİN VE MAVİ


Aşırı üretim ve doğal tahribat

Aldığımız nefesten, yediğimiz-içtiğimiz gıdalara kadar; geniş bir yelpazeye yayılıyor eko-sistemin hayatımızdaki belirleyiciliği. Bir bütün olarak günümüzde gerçekleşen ekolojik tahribatların tamamına yakını insan eliyle gerçekleşiyor. Her bireyin bu konuda ciddi sorumlulukları var. Ancak asıl sorumlular, (evet, yine para ve onu kontrol edenlerden bahsediyoruz) kendilerini her zaman gözden uzak tutmayı beceriyor. Hatta bir dönem, ‘gaz çıkaran mandalar’ı küresel ısınmanın müsebbibi gösterecek kadar yüzsüzleşebilmişlerdi. Hiç durmadan yinelenen ve çevre kirliliğine sebep olarak gösterilen ‘hızlı nüfus artışı’ da, gerçeği gözden uzak tutmanın bir başka argümanı.


Her fırsatta insanların genel olarak çevre konusundaki ‘duyarsızlığı’ ve ‘bilinçsizliği’ ön plana çıkarılır. Çevre sorunları konusunda gün itibarı ile gelinen noktada bireyin rolü vurgulanıp durulur (bir bilinç eksikliği olduğu muhakkak ancak bireysel olarak, hiçbir çaba neticesinde bu çapta bir kirliliğin yaratılabilmesi mümkün değildir). Yere sigara izmariti atmak, geri dönüşüme gereken özeni göstermemek veya çöplerini gelişigüzel olarak doğaya bırakmak gibi bireysel sorumsuzlukların elbette payı var bu kirlenmelerde. Ancak tüm bu tahribat, değişen iklimler, bozulan doğal denge vs. bireysel bilinçsizliğin ötesinde sebepleri bünyesinde barındırıyor.


Daha önce, ‘para’ olgusunun, bu tahribatlardaki rolünden bahsetmiştik. Halihazırda yaşadığımız çevre sorunlarına göz attığımızda, karşımıza çıkan olayların sebep ve sonuç ilişkisi, bizi yine aynı noktaya getiriyor. Kapitalist sistem, en genel tanımıyla ‘tüketime dayalı toplum’ esasına göre işler. Sistemin ayakta kalabilmesinin kriteri, gerçekleşen tüketimle eşdeğerdir. Tüketimin azalması sistemi krize sokacağından, durmaksızın ve sonuçlarına bakılmaksızın üretim devam eder.


Dünya ölçeğinde yapılan üretimler göz önüne alındığında, devasa bir arz-talep dengesizliği söz konusu. Gıda, temizlik, otomotiv, elektronik, madencilik… Vs. aklımıza gelebilecek tüm sektörlerde gerçekleştirilen ve talebin çok çok üzerinde olan üretimlerin (arzın), çevre katliamları üzerinde ciddi bir payı var. Mevcut koşullar içerisinde, insanların alım gücü tüm bu ürünlere yetmeyecek durumda iken; şirketlerin, birbirini ezme ve daha fazla kar elde etme gayesiyle gerçekleştirdikleri bu ‘aşırı üretim’ doğanın daha fazla ve daha hızlı tahrip olmasına yol açıyor.

Çıkarılan yasalarla ‘doğayı koruma altına alan’ devletler, uygulamadaki çelişkileri ile bu konudaki samimiyetini de ortaya koyuyor. Bugün ülkemizde hangi ihtiyaç için olursa olsun ‘bireysel’ anlamda ağaç kesmek, hapis cezasına varan yaptırımlar öngörüyor. Buraya kadar sorun yok. Ancak bu işi daha büyük çapta (binlerce dönüm gibi) ve kurumsal bir kimlikle yaptığınızda teşvik bile alabiliyorsunuz. Küçük bir örnek verirsek; Yalova’ya bağlı Güneyköy’de de benzer bir durum var. Yaşlıca bir amca dert yanıyordu: “Köylüler olarak iki ağaç kestiğimizde, tepemize biniyor orman bölge müdürlüğü. Ama bunlar gibi (köyün dibine yapılan, taş-kum ve maden ocaklarını kastediyor) çok fazla kestiğinde (binlercesi kesilmiş ve kesilmeye devam ediyor) hiçbir şey olmuyor. Hatta para kazanıyorlar bundan…” meseleyi de gayet güzel özetliyor aslında.

Günümüzde, istisnasız her şeyin alınıp satılabilir hale gelmiş olması, insana; doğa üzerinde de hak iddia edebilme ve ekolojik yapıyı istediği gibi tahrip edebilme ‘lüksünü’ doğurmuştur. Sonuç olarak; talep dengesine dayanmayan üretim biçimi, ölçüsüz ve kontrolsüz olacaktır. Ki bugün yaşanan çevre sorunlarının da temelinde yatan yegane unsur; doğal kaynakların, ihtiyaç temelinde değil, ‘sınırsız arz’ temelinde kullanılması, daha doğrusu talan edilmesinden başka bir şey değildir.


İnsan ile doğa arasında gözetilmesi gereken denge kendini burada da gösteriyor. İnsan ihtiyacına dayanmayan her türlü üretim doğaya; doğanın dengesini bozan her türden üretim de insana zarar veriyor/verecek. Milyonlarca yıldır insanoğluna her istediğini veren doğa, birden bire ve sebepsiz yere ‘küsmemiştir’ herhalde... Alıntı: İSMAİL BABUR



ELVAN SARI
ÇEVRE TEKNİKERİ