Yardım - Arama - Üyeler - Takvim
Tam Forum Görünümü: ESKİ BAŞBAKAN NECMEDDİN ERBAKAN HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞTU
www.gumushane.gen.tr - Forum > Serbest Kürsü > Serbest Kürsü
istikbal
Eski Başbakanlardan Saadet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan hayatını kaybetti.


Bir süredir tedavi gördüğü Güven Hastanesi Erbakan'ın saat 11:40'ta hayatını kaybettiğini açıkladı.

Refah Partisi ile 1995 seçimlerinde sandıktan birinci çıkan Erbakan, Doğru Yol Partisi ile kurdukları koalisyon hükümeti ile Başbakanlık koltuğuna oturmuştu.

Son kurultayda Saadet Partisi Genel Başkanlığına seçilen Erbakan 85 yaşındaydı.

Erbakan, Fatih camisinde yapılacak cenaze töreninin ardından salı günü toprağa verilecek.

Erbakan kimdir

Erbakan 29 Ekim 1926 yılında Sinop'ta doğdu. Babası Adana'nın Kozan ve Saimbeyli bölgesinde yaşamış olan Kozanoğullarından Mehmet Sabri Erbakan. Ağır ceza reisi olan babasının birçok yerde görev yapmış olması dolayısıyla çocukluğu muhtelif Şehirlerde geçen ERBAKAN'ın annesi de Sinop'un tanınmış ailelerinden birinin kızı olan Kamer Hanım'dır.

Necmettin Erbakan ilkokul'a Kayseri Cumhuriyet İlkokulu'nda başladı, babasının Trabzon'a tayin olması dolayısıyla ilkokul öğrenimini burada okul birincisi olarak tamamladı. 1937 yılında ilk tahsilini tamamladıktan sonra aynı yıl İstanbul Erkek Lisesi'nde orta tahsiline başladı. İstanbul Erkek Lisesi'ni 1943 yılında birincilikle bitirdi. 1948 yılı yaz döneminde İTÜ Makine Fakültesi'nden mezun olan ERBAKAN aynı yılın 1 Temmuz'unda Makine Fakültesi Motorlar Kürsü'nde asistan olarak göreve başladı.

1948-1951 yılları arasındaki bu 3 yıllık asistanlık döneminde o zaman doktora tezine tekabül eden yeterlilik tezini hazırladı. Sınıflarda ders vermek doçent ve profesörlerin yetkisinde olmasına rağmen kendisi asistan olduğu halde ders vermesine izin verilmiştir. Yeterlilik tezindeki başarısından dolayı üniversite tarafından 1951 yılında Aachen Teknik Üniversitesi'nde ilmi araştırmalar yapmak, bilgi ve görgüsünü artırmak üzere Almanya'ya gönderilen Erbakan, Alman ordusu için araştırma yapan DVL araştırma merkezinde Profesör Schimit ile birlikte çok başarılı çalışmalar yaptı.

Aachen Teknik Üniversitesi'nde çalıştığı 1.5 yıl süre içerisinde, bir tanesi doktora tezi olmak üzere 3 tez hazırlayan Erbakan, Alman üniversitelerinde geçerli olan "Doktor" unvanını aldı.

Alman Ekonomi Bakanlığı için motorların daha az yakıt yakmaları konusunda araştırmalar yaparak rapor veren ve bu arada da doçentlik tezini hazırlayan Erbakan'ın "Dizel motorlarda püskürtülen yakıtın nasıl tutuştuğunu" matematiksel olarak izah eden bu tez, Alman ilim çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Tezin mecmualarda neşredilmesi üzerine o tarihte Almanya'nın en büyük motor fabrikası olan Deutz motor fabrikalarının umum müdürü Prof. Dr. Flats tarafından Leopar tanklarının motorları ile ilgili araştırmalar yapmak üzere bu fabrikaya davet edildi. Alman Ekonomik Bakanlığı'nın RUHR sahasındaki fabrikalar üzerinde araştırma yapmak için görevlendirilen heyette kendisinin de yer almasının istenmesi üzerine 15 gün Ruhr sahasındaki bütün Ağır Sanayi fabrikalarını gezip inceleme fırsatı buldu.

II. Dünya Harbi'nden sonra Alman üniversitelerinde ilk Türk ilim adamı olan Erbakan, 1953 yılında doçentlik imtihanını vermek üzere İstanbul'a döndü. İmtihan sonucunda 27 yaşında Türkiye'nin en genç doçenti olma başarısını gösteren Necmettin Erbakan, araştırmalar yapmak üzere tekrar Almanya'nın Deutz fabrikalarına gitti. Burada 6 ay süreyle motor araştırmaları başmühendisi olarak, Alman ordusu için yapılan araştırma çalışmalarına katıldı.

1953'ün Kasım ayında İstanbul Teknik Üniversitesi'ne dönen Erbakan, Mayıs 1954 - Ekim 1955 yılları arasında askerlik görevini ifa etti. İstanbul Kağıthane'deki 6 aylık yedek subay öğreniminden sonra Halıcıoğlu'ndaki istihkam bakım bölüğünde 6 ay asteğmen, 6 ay da teğmen olarak makinelerin bakım ve tamiratları kısmında görev yaptı.

Askerlik görevinden sonra tekrar üniversiteye dönen Necmettin Erbakan 1956 yılında Türkiye'de ilk yerli motoru imal edecek olan, 200 ortaklı Gümüş Motor A.Ş.'yi kurdu. Erbakan da böyle bir fabrika kurma fikri Almanya'da çalışmaları esnasında, Türkiye Zirai Donatım Kurumu'nun sipariş verdiği motorları görünce iyice uyanmıştı.

Yurda dönünce bu çalışmayı başlattı. Ve bugün Pancar Motor adı altında çalışan fabrikanın temelini 1 Temmuz 1956'da attı. Gümüş Motor fabrikasında seri imalat 1 Mart 1960 tarihinde başlamıştır. 1960 yılında Ankara'da yapılan Sanayi Kongresi'nde Gümüş Motor'un yaptığı imalatları sunan Erbakan "Yeni hedef otomobillerin Türkiye'de yapılmasıdır" fikrini ortaya atmış, o zaman yönetimde olan askerler tarafından revac bulan bu fikir üzerine Eskişehir Demiryolları CER atölyesinde "DEVRİM OTOMOBİLİ" adıyla ilk yerli otomobil Erbakan tarafından imal edilmiştir. Askeri yönetim Gümüş Motor fabrikasını gezmiş, büyük ilgi ve heyecan duymuşlar, bunun üzerine 200'e yakın General ve üst rütbeli subaya Erbakan tarafından bir Sanayi Konferansı verilmiştir.


1965 yılında profesör olan Erbakan, Şubat 1966'da Odalar Birliği Sanayi Dairesi Başkanlığına getirildi. Daha sonra Genel Sekreter olan Erbakan, 1968 Mayıs'ında Odalar Birliği İdare Heyeti Üyesi, Mayıs 1969'da da Odalar Birliği Başkanı oldu.

Necmettin Erbakan 1967 yılında evlendi. Sanayiye gerekli ilginin gösterilmemesi üzerine siyasete atılmaya karar verdi. Erbakan, 1969 seçimlerinde Konya'dan bağımsız olarak adaylığını koydu ve seçilerek Meclis'e girdi.

24 Ocak 1970 yılında Milli Görüş'ün ilk partisi olan Milli Nizam Partisi'ni kuran Erbakan, 1971 Nisan'ında ihtilal yönetiminin de baskısıyla, Milli Nizam Partisi kapatıldı. Daha sonra 11 Ekim 1972 tarihinde kurulan Milli Selamet Partisi, Erbakan liderliğinde girdiği 1973 seçimlerinde % 12 oyla 48 Milletvekilliği ve 3 Senatörlük kazanarak 51 parlamenterle Meclis'e girdi.

1974 yılı başında kurulan MSP-CHP koalisyonunun bozdurulmasından sonra kurulan dörtlü koalisyonda da yer alan MSP'nin Genel Başkanı yine Başbakan Yardımcılığı ve Ekonomik Kurul Başkanlığı görevlerini üstlendi. 5 Haziran 1977 seçimlerinden sonra kurulan 3'lü koalisyonda da bu görevini devam ettiren Erbakan liderliğindeki MSP, böylece toplam 4 yıl süreyle hükümet ortağı oldu.

1978 yılı başında 12 Eylül 1980'e kadar muhalefette kalan MSP'nin Genel Başkanlığını yürüten Necmettin Erbakan, 12 Eylül İhtilali'nin getirdiği yasaklarla Eylül 1987 yılına kadar politikadan uzak kaldı. Eylül 1987'deki referandumla yeniden siyasi haklarını elde eden Erbakan, 19 Temmuz 1983 tarihinde kurulmuş olan Refah Partisi'nin, 11 Ekim 1987 tarihinde yapılan kongresinde oy birliği ile Genel Başkanlığa seçilen Necmettin Erbakan 20 Ekim 1991 seçimlerinde Konya'dan yeniden Milletvekili seçildi.

1995 genel seçimlerinde tekrar Konya'dan Milletvekili seçilerek meclise girdi. Bu seçimlerde Refah Partisi yüzde 21.7 ile birinci olmuştur. Bunun üzerine 28 Haziran da hükümeti kurma görevini alarak 7 Temmuz da güvenoyuyla Türkiye'nin Başbakanı olmuştur. Koalisyon hükümeti sırasında halkın desteğini alan bir çok önemli başarının yanında uluslararası alanda gelişmekte olan 8 ülkenin işbirliğine öncülük yaparak büyük bir gayretle bir yıl gibi kısa bir sürede D-8 (Development-8) oluşumunu meydana getirmesi önemli bir olaydır.

1998 yılı Şubat ayında Genel Başkanı olduğu Refah Partisi’nin kapanmasıyla 5 yıl siyasi yasaklı hale gelen Erbakan 11 Mayıs 2003'te Saadet Partisi'ne Genel Başkan seçilmiştir. Evli ve 3 çocuk babasıdır.


http://www.hurriyet.com.
istikbal
Çok sevdiğim insan İSLAM aleminin takdir ettiği büyük lider, insanlık aleminin huzuru için çaba gösteren .benim ülkemin gariban gençliğinin uyanmasına ve siyasete katılmasına vesile olan , sözde değil özde garib gurabanın yanında olan ,kurduğu teşkilatları ile, ev ev dolaşarak fakir fukarayı yardımları ile sevindirip duasını alan, ve bu gün benim ülkemin şahlanışını gerçekleştirerek, dünya milletleri arasında takdir toplamasına vesile olan liderleri mektebinde yetiştiren sevgili hocama, ALLAHDAN gani gani rahmed diliyor, ve ebedi hayatında PEYGAMBERİMİZ HZ MUHAMMEDE komşu olmasını diliyorum
Celalcee
Allah rahmet etsin. Nur içinde yatsın.Hakımız varsa helal olsun...
istikbal
Bir Çınar Devrildi!
27 Şubat, 2011 bir çınar devrildi, köklerinden nice filizler vererek… Ülkesi için çalışan, bu uğurda önüne Firavunvari cibiliyeti olanların diken koyduğu, bedenini yıpranmasının rağmına manevi eforu hep tavan yapan, kutlu koşucunun, koşusunun önüne çekilen setlerden biri olan, meşum 28 şubatın arifesinde yine milletine mesaj vererek gitti.
Ne büyük bir ışık mahfuzmuş sadrında, İslam şuuru ile aydınlanan o güneşvari düşünce yürüyüşünü, karanlık nefesler boğmak istedikçe, senden kopan yıldız parçaları aydınlatmakta bu ülkenin gökyüzünü… Ne kadar sağlammış akiden, o kadar yıpratmalarına karşı bir adım geri gitmedin. Ne askeri baskılar, ne darbeler, ne sorgular, ne cezalar… En ufak tavizi vermeden, dava uğruna kararlıca, ısrarla, azimle yürüdün iki tarafı dikenli olan çetin yolda. O dava ki, ona hizmet edeni kutlu kılan, adının Ahmet, Mehmet, Erbakan, olmasının ehemmiyeti olmadan o dava ile yoğrulan, o davanın ağırlığını ve sorumluluğunu omuzlarında aşkla taşıyan, o dava için horlanan neferlerden oldun.

Bugün camilerimiz açıksa emin olsun bu halk, senin bunda payın büyük, hani yurt dışına gitmiştin de, düşmanların bile kan gövdeyi götürünce senden medet ummuşlardı, geri çağırmışlardı. Hani seni siyasi yasakla (piri fani olduğuna bakmadan) evine kapatmışlardı da sen o vakur ve mütevekkil halinle: “selam” demiş geçmiştin; hani o günlerde sana sürekli saldırıyorlardı, sen Cumadan çıkarken basın görevlisi seni incitmişti de sen o mütebessim çehrenle “cuman mübarek olsun kızım” demiştin. Hani sana kendini bilmezler hakaret etmişti de sen “ benim için dava önemli, şahsım değil” demiştin.

Nasıl bir yürek nasıl bir imanmış ki sınırlar ötesinden, bütün İslam coğrafyasından sana selamlar geliyordu; hani bir zamanlar Türkiye’den giden hacılar “ene min Türkiya” deyince “Erbakan, Erbakan” diye dünyanın dört bir tarafından gelen hacılar Türkleri kucaklıyorlardı.

Bu milletin dinine saldıranlar, bu ümmeti horlayanlara sen baba şefkati ile hep siper oluyordun. Sadece bu milletin mi, tüm dünyadaki ümmeti Muhammet’in hamisi, bu dinin hadimi oldun. “Kayıp milyonlar” diye yakana yapışanlar da biliyordu ki, sen dünyanın her yerindeki zor durumda olan kardeşlerin için gayrı resmi harcama yapmış, Bosna Hersek, Afganistan’da ki mümin kardeşlere roket fabrikası açmıştın, onların korkusu bütün dünyaya İslam’ın yayılacak olması idi, o yüzden sana bu kadar eza veriyorlardı.

Ne sağlam bir kökün varmış, baltalar vuruldukça sen, yeni şıvgınlar veriyordun, kökünden uzanan o yemyeşil dalları uzaktan izliyor, gizlilerde sarılıyordun evlatlarına, zira Firavun kılıklılar seni o kadar karalıyorlardı ki, evlatların incinmesin diye, kurda kendini feda eden koyun gibi kuzularını düşünüyor, onları uzaktan uzağa seviyordun. Kökün öyle sağlamdı ki, İlahi bir can suyu dolaşıyordu damarlarında, o su ile her bir dalın farklı çiçekler açıyordu, yediverenler gibi.

Sakalların kesildiği dinsizliğin moda olduğu demlerde, şanlı nişan gibi takke takıp munis bir eda ile secde secde güller ektin gönüllere. Selam sana hocam. Selam. Resulallah’a selam söyle, ben geldim de, ama arkamda sana aşık talebeler bırakarak geldim de, gözüm arkada değil ya Resulallah, bu davaya feda olacak nice Mücahitler yetiştirdim de geldim de. Hani alimleri topladın diye seni telin edenlerin, kem sözleriden çekinmemiştin ya, şimdi ehli kuburun alimleri de seni orada ağırlayacaktır. Hani postalların narası yeri göğü inlettiğinde, Kuranı susturamazsınız diye Davudi bir sayha atmıştın ya, şimdi Davut Aleyhisselam senin salanı okuyacaktır.

Sana inançlarına bağlılığın yüzünden dünyayı dar edenler bile, şimdi senin güzel amellerini, halis niyetini, güzel işlerini parlak zekanı kabul edip, düşmanların bile senin gibi bir cevheri parçalamak istedikleri için nedamet duyduklarını itiraf ediyorlar.

Kutlu dava için yaşadın, bütün millet şahit ki, sen şahittin… Sen rüku rüku eğildin, secde secde yerlere kapandın ama Allah düşmanlarının karşısında dimdik, kalplerine Hz Hamza gibi korku saldın, o yüzden senin ihtiyarlamış halinden bile korkuyorlardı. Senin işaret parmağın hep ufukları gösterdi, baş parmağın İlay-ı Kelimatullahı anlattı, yumruğun ehli küffara meydan okudu. Biliyor musun hocam Beytullahta, 60 ülkede ve hemen hemen memleketin bütün illerinde gıyabi cenaze namazın kılınacak, melekler dahi saf tutacak… Biz ibn’ul vakt olmayı bilemezken sen Ebul vakt oldun.

Hocam…Hocam ayrılık acısı yakıyor içimizi, baş parmağınla Allah lafzı çizerek havaya, o efendice tavrınla söze başlamanı, elini kalbine bastırarak tevazu ile halkı selamlayışını, Milli görüş, Adil düzen diyerek el sallamalarını özleyeceğiz. Elinle işaret ederek kalplerimize, sağlam bir mühür gibi bastığın Lafzatullah, simgeni, en zor günlerde Hak dava için verdiğin mücadeleleri, unutmayacağız.

Ah hocam bizi öksüz bıraktın…

Biz seni Allah için seviyorduk, dava adamı olduğun için seviyorduk, aynı düşünce ile Sait Nursi’yi sevdik, aynı duygularla Necip Fazıl’ı sevdik, aynı duygularla, Numan Bey’i sevdik aynı duygularla Muhsin Başkan’ı sevdik, Recep Tayyip Erdoğan’ı sevdik, BİZ HALK OLARAK BU DİNE HİZMET EDENi SEVERİZ. Seni çok yordular hocam, güle güle git, ref reflerde dinlenme vaktindir.

İNNALİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN.

RUKİYE YILDIZ ERDOĞMUŞ
DELİKIZ
Allah rahmet eylesin.Mekanı cennet olsun.
Asıl içeriğin sadece basit bir görünümüdür. Resimlendirilmiş tam halini görüntülemek için lütfen, buraya tıklayınız.
Invision Power Board © 2001-2024 Invision Power Services, Inc.