İnsanlara hayır yolunu göstermek

ve bu yüce amelin önemi



Alemlerin Rabbi olan, gökleri ve yerleri yaratan, hiçbir şeye muhtaç olmayan ve hiçbir şeye benzemeyen Allâh’a hamd olsun. Sevgili Peygamber efendimiz Muhammed’e salât ve selâm olsun.

Şehadet ederim ki Allâh’tan başka İlâh yoktur, eşi ve ortağı yoktur, şekli, sureti ve cismi yoktur. Mekansız olarak vardır. O ki mekanları yaratmadan önce mekansız olarak vardı ve mekanları yarattıktan sonra yine mekansız olarak vardır. Allâhu Teâlâ kimleri hidayete erdirmişse onları artık kimse saptıramaz ve Allâhu Teâlâ kimleri saptırdıysa onları da hiçkimse hidayete erdiremez. Yüce Allâh`ın dilemesi değişmez.

Yine şehadet ederim ki Allâh’ın sevgili kulu, alemlere rahmet olarak gönderilen en şerefli insan ve son Peygamber olan Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) Allâh’ın kulu ve resulüdür.

Salât ve selâm olsun sana yâ Ebal-Kasim! Salât ve selâm olsun sana yâ Ebaz-Zehrâ! Yâ Muhammed!

Değerli müslüman kardeşlerim! Sizleri Allâh rızası için seviyor ve sizlere takvalı olmanızı tavsiye ediyorum! Allâh’ın farz kıldığı emirleri yerine getirin ve Allâh’ın haram kıldığı şeylerden sakının!

Peygamber Efendimiz Muhammed (sallallahu ^aleyhi vessellem) bir Hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

"نَضَّرَ اللهُ امرَأً سَمِعَ مقالَتِي فَوَعَاهَا فَأَدَّاها كَما سَمِعَها"



Manası: "Allâhu Teâlâ; benim sözümü işiten ve anlayan, sonra işitiği gibi devam anlatanın yüzünü nurlandırsın"

Sevgili Peygamberimiz bu sözünde; bir Hadis-i şerifi duyan ve anlayan bunun üzerine öğrendiği gibi değiştirmedende başkalarına devam anlatana dua etmiştir. Kıyamet gününde yapmış oldukları bu hayırlı amel için o müslümanların yüzüleri nurlu olacaktır. Onlar kıyamette güzel görünüşlü olup, sıkıntılardan uzak kalacaklar.

Ne mutlu olsun, hak dini öğrenene ve öğrendiği gibi devam anlatana. Kıyamet gününde o müslüman kitabında, yapmış olduğu hayırları önünde bulunca çok memnun kalacaktır. Hususi, inanç ile alakalı olan dini bilgiler, örneğin Allah`ın hiçbirşeye benzemediğini ve mekansız olarak var olduğunu, tüm peygamberlerin aynı inanç üzerinde olduklarını, diğer insanlara Allah rızası için öğreten bir müslüman, başka insanlar zorluk çekerken o ferah ve neşe içinde olacaktır. Herbir insan bu dünyada melekler tarafından yazılmış olan amel defterini hesab gününde önünde bulacaktır.

Nitekim, Allâhu Teâlâ kuranı kerimde insanın amel defterini önünde bulacağına haber etmiştir. Az-Zalzalah suresinin 7. ayetinde şöyle buyuruluyor:

﴿فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقالَ ذرَّةٍ خَيْرًا يَرَه﴾

Manası:"Her kim zerre miktarı hayır işlerse onu görecektir."

Evet ey din kardeşlim, ayette geçtiği gibi sende bu dünyada yapmış olduğun hayırı az bile olsa göreceksin ve ona göre sana karşılık verilecektir. O halde, daha hayatta iken hayır kapılarına koş ve bol bol hayır yap! Hayırların en faziletlisinden olan dini bilgilere öğrenip ve başkalarına öğretmekten kendini alı koyma. Bu yüce ve faziletli amelden kendini mahrum tutma!

Sizlere ^İsa (aleyhisselam)`ın bu konudaki tanımmış sözünü hatırlatmak isterim. O Peygamber bir keresinde ona en yakın eshablarını, yani havarileri, balık avlarken gördüğünde onlara şöyle seslenmiştir:

"مَا تَصْنَعُونَ ؟ قَالُوا نَصِيدُ السَّمَكَ، قَالَ أَفَلا تَمْشُونَ حَتَّى نَصِيدَ النَّاسَ"

Manası: "Ne yapayıyorsunuz?" dedilerki (havariler):"Balık tutuyoruz"

^İsa (aleyhisselam): "Benimle beraber yola çıkıp (balık yerine) insan toplamak istemezmisiniz? Bu size dünya ve ahirette fayda verecektir!"

Bunun üzerine havariler onunla birlikte yola çıkıp çok sayıda insanları tüm peygamberlerin ve hak din olan islam dinine girdişmişlerdir. Allâhu Teâlâ insanları ^İsa (aleyhisselam) `mın hayırlı amel sayesinde hideyete erdirmişti.

Evet din kardeşlerimiz; bizim önderlerimiz olan peygamberlerden örnek alalım! Onlar elinden geçtiği kadar insanları doğru yola irşad ederler ve onları her türlü kötülükten uzak tutmak için çaba gösterirlerdi.

Ama malesef bu vakitte bazı cahiller, din kardeşlerinden günah gördüklerinde ona nasihat vereceğine "Bana ne!?, Beni ilgilendirmez!" derler. Bu gibi sözleri kullananlardan olmayalım.

Allâhu Teâlâ`nın kuranı kerimde meth ettiği peygamberin ümmeti; olanlar kötülük gördükleri zaman nehy ederler ve hayır ile emrederlerden olalım. Bu amel gücü yeten müslüman üzerine farzdır.

Allâhu Teâlâ Âali İmran suresinin 110. ayetinde şöyle buyuruyor:



﴿كنتم خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرونَ بِالْمَعْروفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللهِ﴾



Manası: "Siz, insanlar için çikartırılmış en hayırlı bir ümmet olmak üzere iyiliği emredersiniz kötülüktende menedersiniz ve Allah`a inanır, iman edersiniz"

İmamı Ahmed`in rivayet ettiği Hadis-i şerifte peygamber efendimiz;

Kötülüğü gören ve gücü yetettiğine rağmen kötülükten sakındırmayanı Allâhu Teâlâ daha dünyada iken ona azab vereceğini söylemiştir. Hakkı beyan etmediklerinden dolayı o insanlar dilsiz şeytana benzetilmiştir. O insan kötülüğü durdurmadığı için artık şer yayılacaktır ve bir vakit etrafındakilerini ve onuda bulacaktır.

Ey kardeşlerim, sizlere din ilmi öğrenme ve öğretmenin faziletini ve önemini göstermek istedim. Büyük islam alimlerinden olan Şeyh Abdullah Al Harariyy (radiyallahu ^anhu) şöyle buyurmuştur:

"Bir müslüman din ilmini öğrenmekten asla geri kalmasın, her zaman daha fazlasını öğrenmeye gayret göstersin ve başka insanlarıda bu öğrendiği ilimle faydalandırsın." ve yine başka güzel sözlerinden "Ben size dini ilim sevgisini kalblere yerleştirmek istiyorum ki; sonsuzluğa kadar cennette huzur içinde kalasınız"

O halde hepimizin din derslerine katılma lüzmümüz vardır. Ruhumuz ve bedenlerimiz ile ilim meclislerinde en hayırlı vaktimizi geçirelim. Önemli konular hoca tarafından tekrarlansa bile, bizler devamlı rahmet dolu din derslerinde bulunalım. Bu gibi ilim meclislerde bir müslüman; hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu, neyin hak neyinde yalan olduğunu öğrenir. İmanı küfürden ve helalı haramdan ayırt edebilmek için bir müslüman din derslerine katılması lazım. Kayıt ettiğin dersler senin için çok önemlidir, nitekim sen bir konuyu unutysan veya başına bir soru işareti açıldıysa kayıt edilmişine geri dönme imkanın olacaktır.

Son olarak sizlere Ehl-i Sünnetin büyük islam alimlerinden olan İshak al- İsfarayiniyy ile hasıl olmuş bir kıssayı atmak isterim. Hicri 4. yüzyılında yaşamıştı. O vakitte Fars`ta Nâysabur kentinde müşebbihe fırkası (Allâh`ı yaratıklarına benzeten sapık bir fırka) kurulmuş ve yayılmaya başladığında bu alim uzaktan haber aldı ki, oradaki alimler o fırkadan korktukları için insanları bırakıp dağlara kaçmışlar. Al- İsfarayiniyy hemen dürüst olan alimlerden bir kaç tanesini toplayarak Nâysabura yöneldi. Bu sapık olan fırkaya karşı mücadele etmeye başladı. Onlaradan kaçan korkak alimlere öfkelendi ve buyurduki: "Sizler ne yaptığını sanıyorsunuz? Dağlara kaçtınız ve kurtların (müşebihhe kâfirleri) Muhammed`in dini ile oynamalarına imkanmı veriyorsunuz?!" Onlar hak Ehl-i sünnet inancını delil ve dini kaynaklar ile savunacağına, gücü yettikleri halde dağların başına çıktılar ve kötülüğün yayılmasını engellememişlerdi.

Ey Allah`ım bizleri din ilmini doğru kaynaklardan öğrenmeye nasib eyle ve bu ümmeti Ehl-i sünnet ilmi ile faydalandır.