Yazdırdığınız Makale: Önce şehirlere gitmeye zorladılar bizleri.


Önce şehirlere gitmeye zorladılar bizleri

 
Önce şehirlere gitmeye zorladılar bizleri.
Okul dediler, iş dediler, aş dediler
Köyde yaşamak zor dediler,
Zorladılar.
Nemi oldu?
Okullar kapandı.
Bahçelerde çocuk sesi, ormanlarda kuş sesi ve nihayet insan sesi duyulmaz,
“Orda bir köy var uzakta. O köy bizim köyümüzdür.”oldu.

Tarlanın kenarında duran dededen kalma cevize göz diktiler.
Değerli dediler, para eder dediler.
Kurda kuşa yem olmasın, çürüyüp gitmesin dediler.
Bir tahta parçasına dönüştürmek için,
Kök kök, kamyon kamyon taşıyıp götürdüler.

Hacı Hamza armudu dediler, Ben “hacıamca” diyorum ama olsun,
Kış için iyi odun olur dediler.
Köyde kalsa ne olacak, heba olup gidecek.
Hem şehre götürmesi de serbest. Kes armudu, bu kışta odun derdi çekme dediler.
Bizde odunuz ya, anlamadık haklılar dedik.
Yılların emeğini yok edip getirdik.

Elmalara da sıra geldi.
Göbek elması dedim, İngiliz Elması var ya dediler.
Demir elması dedim, manavlarda daha sert ve sulusu var dediler.
Köpük elması çok güzel dedim, ağaçlar yaşlandı, vermiyor dediler.
Yok yok, Gelin elmasını veremem diyecek oldum,
Daha kırmızısı, daha büyük olanı var dediler.
Onları da kestirip yok ettiler.

Kesilen gelin elmasının kökü dikkatimi çekti.
Al elması gibi, kırmızı kökünden,
Sessizce sızan bir damla gördüm.
Yok olan geçmişine, elmamıydı ağlayan,
Ben miydim aklı başına gelen.
 
El birliğiyle elması ile meşhur Gümüşhane’yi, elmasız bıraktık. Kestik taşıdık. Bağımızda bahçemizde, o tatları alacak bir tek elma bırakmadık. Son zamanlarda Tarım müdürlükleri tarafından cılız girişimler yapılsa da, “El Elin eşeğini türkü çağırarak arar” misali, taşıma su ile değirmenin dönmediğini gördük.

Köpük, Demir, Göbek ve nihayet Gelin Elması için,
Hacıamca armudu ve cevizler için,
Zaman geç olmadan,
Çocuklarımız bilmiyor, biz unutmadan,
Ha gayret bir “vaaaahhhh” da siz çekin.