Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
20 Ağustos 2008 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
Siteye Ekleyen
Recep Ergin
Geçtiğimiz günlerde Kafkasya coğrafyasında görünürde Rusya-Gürcistan arasında başlayan savaş aslında ABD-Rusya arasındaki enerji savaşından ibarettir. Bunun neden böyle olduğunu izah edelim.
2006 yılı sonu itibariyle dünya enerji tüketiminin yüzde 36'sı petrol, yüzde 28'i kömür ve yüzde 24'ü doğalgaz olmak üzere yüzde 90'nı fosil yakıtlardan temin edilmekte olup, Dünya Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre 2030 yılında dünyanın enerji talebi yaklaşık yüzde 50 artacaktır.
Dünya petrol rezervlerinin yüzde 62 'si ve doğalgaz rezervlerinin yüzde 41'i Ortadoğu bölgesindedir. Bunun yanında dünya petrol rezervlerinin yüzde 62 'si ve dünya doğalgaz rezervinin yaklaşık yüzde 27 'si Rusya'nın topraklarındadır. Ayrıca, Hazar Denizi'ni ve Orta Asya ülkelerini de eklediğimizde yakın coğrafyamızın dünyanın birincil enerji kaynağı merkezi olduğu açıkça görülmektedir. Küresel güçlerin bu bölgeyi hegemonyası altına almak istemesinin en başta gelen sebepleri zengin enerji kaynakları ve madenleridir.
ABD, dünyada tüketilen ham petrolün yüzde 25 'ini tek başına tüketmektedir.
Tükettiği petrolün yüzde 60'ını ithal etmektedir. ABD enerji tüketiminin yüzde 40.5'ini petrol, yüzde 24.6'sını kömür, yüzde 7.9'unu nükleer ve yüzde 2.6'sını hidroelektrik ile karşılamaktadır. ABD'nin gelecek 30 yılda enerjide dışa bağımlılığının yüzde 60 'tan aşağı gelemeyeceği öngörülmektedir.
Bu nedenle ABD'nin en öncelikli stratejik hedefi; artan enerji talebini karşılayabilmek için dünyadaki enerji kaynaklarını kontrol altına almak ve kendi isteği doğrultusunda kullanmaktır. Başta Afganistan ve Irak olmak üzere bazı enerji kaynaklarını kontrol altına almayı başarmıştır. Kafkas ülkelerine de al atan ABD, bilindiği gibi turuncu devrimler vasıtasıyla Gürcistan dahil birkaç ülkenin yönetimlerini değiştirerek kendine yakın isimlerin ülke yönetimine gelmesini sağlamış ,ardından bölgenin enerji kaynaklarıyla ilgili önemli projeler başlatmıştır. Bu projeler arasında; Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı , NABUCCO Doğalgaz Boru Hattı (Proje Aşamasında) da bulunmaktadır.
SSCB'nin dağılması şokunu üzerinden atan Rusya kendisine alternatif olabilecek rezervlerin bir çoğunu kendisine bağlayabilmiş ancak, geçen süre zarfında eski SSCB topraklarındaki bazı enerji kaynaklarının ABD tarafından kontrol altına alınmaya başlanmasına engel olamamıştır. Bu durumu asla hazmedemeyen Rusya, ABD'nin teşvikiyle Güney Osetya'ya saldıran Gürcistan'a anında çok sert bir şekilde mukabele etmiştir. Görünüşe göre savaş daha devam edeceğe benzemektedir. ABD'den ve AB ülkelerinden yardım dileyen Gürcistan tamamen çaresiz duruma düşmüştür.
Rusya'dan çok sert bir uyarı alan ABD, perde arkasında kalmayı tercih etmiştir. Ancak, bölgede artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Rusya bu vesile ile kontrolü altındaki bölgeleri genişletecek olup , dolayısıyla ABD öncülüğünde başlatılan enerji projelerinin bazılarının inkıtaya uğrayacağı düşünülmektedir. Zira Rusya eski Rusya değildir. Putin'in işbaşına gelmesinden sonra IMF ile olan ilişkilerini tamamen keserek, özelleştirmeleri durdurmuş, kamu'nun etkinliğini artırmış ve her sahada tamamen milli bir politika izlemeye başlamıştır. ABD-İran sorunlarını çok iyi kullanan Rusya İran'la olan ilişkilerini daha da derinleştirmiştir.
Ayrıca, Türkiye dahil Avrupa ülkelerinin birçoğu doğalgaz ihtiyacının önemli bir kısmını Rusya'dan karşılamaktadırlar. Vermekte olduğu doğalgazın herhangi bir nedenle kesilmesi durumunda bu ülkelerin çok zor duruma düşeceklerin iyi bilen Rusya adımlarını çok sağlam atmaktadır.
Temennimiz dünyanın hiçbir yerinde savaş olmamasıdır. Ancak, bölgenin enerji varlığı devam ettiği sürece, dünyayı yönlendiren aktörler değişmediği sürece soğuk ya da sıcak eneri savaşlarının devam etmesi kaçınılmaz görülmektedir.