Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Yılmaz GARİP->SADECE BİR HİKAYE [ Arama ]

SADECE BİR HİKAYE
Başlık SADECE BİR HİKAYE
Açıklama -
Siteye Ekleyen Recep Ergin
        Son günlerde çok düşünceliydi. Yemekten içmekten kesilmiş, sabahlara kadar uyuyamaz olmuştu. Koca salonda bir o başa bir bu başa gidip gelmekten yorulmuş, koltuğuna çökmüştü. Devletini ve milletini huzursuz eden bu baş belasından nasıl kurtulacaktı. Derdini paylaşacak ve kendisine bu hususta yardımcı olacak eski bir dostu davet etmişti. Gözünü budaktan sakınmaz, mert, dürüst ve cömert bir kişiliğe sahip bu dostu aynı zamanda özel eğitim almış, zor şartlarda ve dağlarda günlerce azıksız kalmağa dayanıklı, zeki ve çok bilgili bir kimse idi. Günlerdir yolunu gözlüyordu.

       Tam bu sırada çalan telefon sesi düşüncelerini dağıttı:

       -Efendim çok uzaktan geldiğini söyleyen bir ziyaretçiniz var. Adının Lofçalı olduğunu söylüyor.

       -Al içeri hemen.

       Çok sevindiği her halinden belli olan bir tavırla:

       -Hoş geldin. Gel, hele otur bir nefeslen. Gözlerim yollarda kaldı. Nasılsın, ne işle meşgulsün?

       -Hoş bulduk efendim. Çok uzun oldu görüşmeyeli. Çiftçilik yapıyorum.

       -Senin gibi birinin çiftçilik yapacağına inanamıyorum. Nasıl, bir şeyler kazanabiliyor musun bari?

       -Eh. Karnımızı doyuruyoruz şükür. Mektubunuzu alır almaz hemen yola çıktım. Çok mühim bir şey olmasa çağırmazdı dedim.

       -Evet Lofçalı. Son yıllarda milletimi huzursuz eden bu belayı atlatabilmemiz için düşündüğüm bazı şeyler var ama, bunları paylaşabileceğim güvenilir bir sırdaşa ihtiyacım vardı. Seni bunun için çağırdım. Sende bitirdiğin onca fakülteye karşılık çiftçilik yapıyorsun. Ne buldun bu çiftçilikte?

       -Biliyorsunuz efendim..

       -Bırak bu efendim laflarını, resmiyeti bırakalım şimdi. Biz dostuz öyle değil mi?

       -Orası öyle de...

       ......

       -Biliyorsun, emir almayı sevmem. Tabiatı severim. O yüzden çifçiliği tercih ettim. Ama görüyorum ki başın dertte. Yapabileceğim bir şey varsa seve seve yardıma hazır olduğumu bilesin.

      -Hele bir karnımızı doyuralım. Kahvelerimizi yudumlarken her şeyi konuşuruz.

       Lofçalı, memleketteki işsizlik sıkıntısının bu beladan daha ehven olmadığı, acilen tedbir alınmazsa çok daha vahim tehlikelerle karşı karşıya kalınacağı hususunu üzerine basa basa dile getirmiş ve bir dizi tavsiyede bulunmuştu.

       ..........

       Yemekler yenmiş, kahveler içilmiş, vakit hayli ilerlemiş olduğundan  müsaade isteyerek ayrılmıştı.

       Aradan geçen bir yıl boyunca hiç aramamıştı.  

       Bu arada eşkiya belası boş durmuyor, anaları evlatsız, dedeleri torunsuz, kadınları dul ve çocukları da yetim bırakmaya devam ediyordu.

       Derken bir gün gazeteler manşetten şu haberi veriyordu:

       "DAĞLARDA İÇ HESAPLAŞMA"

       Fakat nasıl olurdu, yıllardır devleti ve milleti huzursuz eden eşkiya belası şimdilerde iç hesaplaşmaya girmiş, kimsenin canını yakmaya fırsat bulamıyordu.

       Artık hemen hergün gazetelerde benzer haberler yer alıyor, eskiden sivillere ve askerlere yönelik terörist eylemlerin yerini bir iç hesaplaşma almış, her gün birbirlerini kırıyor, öldürüyorlardı. Devlet, dağlardan eşkıya cesetleri toplamağa başlamıştı. 8-10 yıl gibi bir zaman dilimi içerisinde eşkıya meselesi körelmiş, adeta ülke sınırları dışına çıkmış ve yerini huzurlu bir sükunete bırakmıştı.

       İnsanlar işinde gücünde rahat nefes alırken, devlette rahatlamıştı.

       Fakat, bu nasıl olmuştu? Eşkiya illeti bu hastalığa nasıl yakalanmış, eskiden çocuk yaşlı demeden öldürenlerin nefesi nasıl kesilmişti. Bu düşünceler içerisinde iken  çalan telefon sesiyle irkildi:

       -Alo. Efendim çok uzaktan bir ziyaretçiniz var. Lofçalı Bey.

       -Gelsin, gelsin.

       Aradan koca bir on yıl geçmesine rağmen ne telefonla, ne de yüz yüze görüşmemişlerdi.  Heyecanlanmıştı. Misafirini ayakta karşıladı:

       -Hoş geldin dostum. Gideli ne bir mektup yazdın, ne aradın, ne sordun. Böyle dostluk olur mu?

       -Ben dostluğa yakışanı yaptım.

       Karşılıklı gülüştüler. Biraz manidar bir eda ile;

       -Ee? Halen çiftçiliğe devam mı?

       -Elbette. Bu işi seviyorum dedim ya. Ama biraz değişiklik yaparak devam ettiriyorum. Şu anda yüzlerce işsiz gence iş verdim. Birlikte çalışıyoruz. Biraz yoruluyorum ama neticede herkes yaptığı işten memnun, aldığı ücretten memnun.

       -Hayırdır bu nasıl iş böyle?

       -Bizim şer işlerle işimiz olmadığını bilirsin. Bir dostuma yardıma söz vermiştim onu yapıyorum. 

       ..............

        Yılmaz Garip
        Gazeteci - Yazar
        yilmaz.garip@ipa.com.tr
Oyu Puanı: 34 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 20 (0 Kayıtlı Üye 20 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 0.82206 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu