Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Hüseyin TAŞ->Aklını Kullanan Kurtulacaktır [ Arama ]

Aklını Kullanan Kurtulacaktır
Başlık Aklını Kullanan Kurtulacaktır
Açıklama -
Siteye Ekleyen Recep Ergin
     Hakikate inanma gereğine inanan bir kimsenin araştırmaktan üşenmesi ve yorulması beklenemez. Hakikate ulaşmaya olan inanç, insanı harekete geçirir. Hakkı, hak olarak bilip anlayana kadar, anlama mücadelesi kesintisiz bir şekilde devam eder. İnsan, başkalarının anlayıp bilmesiyle tatmin olamaz. Ancak kendini tatmin eden gerekçeleri bulduğunda ikna olabilir.

      Hakka inanmada, taklit olamaz. Başkalarından dolayı kabul edilen inançların ne kişinin kendi iç dünyasında tatmin edici değeri, ne de hak katında makbul olan bir kıymeti vardır. Başkaları inanıyor diye inanç oluşturmak, İslam tarafından mahkûm edilir.  Birilerinin İslam’a inanması, başkalarının da İslam’a inanma sebebi olmasını, başta Kuran kabul etmez.

     İnanma durumundaki kişi, hakikatin hem muhatabı hem de mükellefidir. Allah, insanların her birini muhatap edinir ve iman etmeye davet eder. İman, her şahsa yönelik bir davettir. Şahsiyet sahibi olmayana davet olmaz. Kişi, kendi olmadan muhatap alınmaz. Allah, iman etmesi için her şahsı muhatap seçer ve mükellef olduğunu bildirir. Hiç kimseden dolayı ve hiçbir kimse adına iman olamaz.

    Dünyada gerek tarihte gerek şimdi yaşayan insanların yüzde doksan dokuzu, içerisinde bulunduğu toplumun inançlarını kabul etmektedir. Kim hangi toplumda yaşıyorsa o toplumun inançlarının kabul edeni oluyor. Maalesef ki insanlığın yaşadığı en büyük musibet, çoğunlukla ortamdaki inançların kabul edeni olmasıdır. İnsanların neyi kabul edeceklerini genellikle yaşadıkları toplumun inançları belirlemektedir.

      İnsanlar, hangi ana babadan ve hangi toplumda doğacaklarını kendileri belirlememektedir. Takdiri ilahi, insanların toplumlarını ve ailelerini belirlemesine rağmen acaba onları şanssız kabul eder mi? Eğer bu durum şanssızlıksa bunu veren kim? Bunları veren Allah’tır diyorsak, kendi takdirinden dolayı insanları sorumlu tutmasını adil olan Allah’a nasıl yakıştırıyoruz? Elbette bu soruları çoğaltabiliriz.

     Adil olan Allah; insanları imtihan ederken, insanları aşan bir imtihan yapmaz. İmtihan başlamadan, kaybetme durumunu bazıları için ortaya koymaz. Müslümanların yaşamadığı bir toplumda doğan bir kimse, Müslümanların yaşadığı bir toplumda yaşamasıyla iman etme konusunda aynı imkânlara sahip değillerse, imtihanın şanslısı ve şanssızı var demektir. İlahi adalet açısından şanslılık ve şanssızlık, insanların karşılaşacağı ebedi geleceği belirleyemez.

      Kuran’da insanlığın tarihiyle ilgili şunu öğrenmekteyiz: İnsanlar atalarının inançlarını bölüşmüşler. Peygamberlerin iman çağrısını “biz atalarımızı bu yol üzere bulduk” diyerek reddetmişler. Resullerin onlara sunduğu hakikatleri incelemeye, araştırmaya ve akıllarıyla anlamaya çalışmaya gitmemişler. Akıl etmedikleri için kaybettiler. Akıllarını kullanmayan kim olursa olsun, hangi zamanda olursa olsun kaybedeceklerdir.

      İnsan, kendi aklıyla hak olan inançların hak olduğunu anlamadan kendi adına inanç sahibi olamaz. Hak inançlar ne miras olarak alınır nede taklit yoluyla elde edilir. Allahın varlığına neden inanıyorsun sorusunun cevabı bazı kimselerden dolayı inanıyorum, olamaz. İnsan inancını, kendini tatmin edeceği gerekçelere sahip kılmakla elde edebilir.

    İslam toplumunda doğan ve yetişen bir kimse, toplumun sahip olduğu inançları, toplumdan dolayı sahiplenmesi bir değer değildir. Kişinin aklını kullanarak ve araştırıp inceleme yapıp tatmin olacağı inançlara sahip olması bir değerdir.

     Kuranın en büyük daveti, akıl etmeye yöneliktir. Akıl etmeyenler hangi toplumda olursa olsun kurtuluşa eremez. Akıl, tüm insanlarda ortak olan ve hak inançları kavrama kapasitesine sahip yüce bir değerdir.  Resullerin davetine akıllarıyla yaklaşmayanlar, kaybetmişlerdir.

      İslam toplumlarında doğan insanların da en büyük kayıpları, akıllarını kullanmamalarıyla olacaktır. İslam adına okuduğumuz ve duyduğumuz bilgileri olduğu gibi kabul etmek insanı asla hakka götürmez. İslam adı altında onlarca anlayış ve yorum olabilir. Din adına her duyduğumuz ve okuduğumuzu kabul etmeyi asla bir değer olarak göremeyiz.

      İşin daha garibi, insanların düşünmemeye din adına değer yüklemeleridir. Herhangi bir dini konuyu anlamak için aklını kullanmamaya değer veremeyen insanlar maalesef ki çoğunluktadır. Bu yaklaşımın hem din hem de akıl açısında tutarlı yanı yoktur. Kuran açısında bu yaklaşım inkârcıların tarzı olarak ele alınmıştır. Allah ancak aklı sorumlu tutar ve yalnızca akla hitap eder. Aklını kullanmadan bir kurtuluş yolunun olmayacağı açıktır.
Oyu Puanı: 4 - Ortalama: 2.33

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 14 (0 Kayıtlı Üye 14 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.29601 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu