Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Kemal Şükrü SEVİNDİK->PEYGAMBERİN VEFAT TARİHİNİ BİLEN VAR MI? [ Arama ]

PEYGAMBERİN VEFAT TARİHİNİ BİLEN VAR MI?
Başlık PEYGAMBERİN VEFAT TARİHİNİ BİLEN VAR MI?
Açıklama 11 Haziran 2009 tarihli Gümüşkoza Gazetesindeki yazısı
Siteye Ekleyen Recep Ergin
    Hangi dine ya da ideolojiye mensup olurlarsa olsunlar toplumlar, medeniyetler değer verdikleri, “kutlu” kabul ettikleri şahsiyetlerin doğum ve ölüm yıldönümlerine yüce bir mana yüklemiş, özel bir önem vermişlerdir.

    Toplumlar, dünyalarında “kutlu insan” olarak gördükleri kişiliklerin doğumlarını kendileri için sonsuz bir bereket kaynağı, ölümlerini ise büyük bir musibet olarak değerlendirmişlerdir.

    Tarih sürecinde ya da günümüzde ilahi kaynaklı veya beşeri bir dine mensup hangi topluma göz atarsak atalım, toplumların “yüce şahsiyetleri”ne yaklaşımı bu doğrultudadır.

    Mesela beşeri bir ideoloji olan Sosyalizm açısından, Çin Sosyalizmi’nin ideologu “Mao”nun doğum günü tüm Sosyalistlerin sevinç ve sürur içerisinde kutlanması gereken bir günken, “Mao”nun ölüm yıldönümü ise her Sosyalist’in acı ve keder içerisinde anması gereken bir musibet günü olarak görülür.

    Bir başka örneklik olarak ta Hıristiyanlığı gösterebiliriz. İlahi menşeli bir din olan Hıristiyanlıkta da durum aynıdır. İsa (a.s)’ın doğum günü kabul ettikleri miladi yılbaşını “Noel Bayramı” adı ile sadece Hıristiyan âlemi değil tüm dünyada kutlanan bir gün haline getirmişlerdir.

    Yine İsa Mesih’in çarmıha gerilerek öldürüldüğüne(?) inandıkları için kendilerine bu anı hatırlatacak “Haç” işaretini öylesine kutsamışlardır ki, haç işaretini Hıristiyanlığın sembolü haline getirmişlerdir. İsa Mesih’in ölüm anının hatırası ebediyen yaşasın diye “İstavroz çıkartma”yı da ibadet olarak kabul etmişlerdir. (İstavroz çıkartma: Hıristiyanlar`ın elleriyle göğüsleri üzerinde haç işareti yapmalarına denir ki; bir işe başlarken, sevinçte, hüzünde, başarıda, başarısızlıkta vs. yapılması Hıristiyanlıkta ibadet olarak kabul edilir.)

    İslam toplumu, dinlerinin gereği olarak Hz. Peygamber (s.a.a)’in geçmiş ve gelecek tüm insanlığın en “kutlu şahsiyeti” olduğuna iman etmektedir. Zira İslam peygamberi Kuran’ın ifadesi ile “Âlemlere rahmet” bir peygamberdir!

    “Âlemlere rahmet” bir peygamberin doğumu besbelli ki, ilahi bereket kaynağıdır, rahmetin fışkırmasıdır. Müslüman toplumlar da Hz. Peygamber (s.a.a)’in doğumunu rahmet, hidayet ve bereket kapılarının açılması olarak değerlendirmiş ve bu mübarek doğumun yıldönümünü “Mevlit Kandili” adı ile İslam literatürünün en değerli en özel günlerinden biri olarak kabul etmişlerdir.

    Günümüz İslam toplumlarında da bu kutlu gün her yıl anılmakta, sevinç ve sürur içerisinde kutlanmakta. Ülkemizde de miladi takvim esas alınarak her yıl Nisan ayında “Kutlu Doğum Haftası” adı altında bu muştulu gün idrak edilmeye çalışılmakta.

    Buraya kadar her şey normal. Ama garip olan, eksik olan, anlaşılmaz olan acı bir gerçek var! Beklenirdi ki, doğumu bin yıllar öncesinden müjdelenen bu yüce şahsiyetin vefatı da aynı oranda teessür ve üzüntü açığa çıkarsın. Beklenirdi ki, “Âlemlere rahmet peygamberin” dünyamızdan ayrılışı gözlerde yaş, gönüllerde yas, toplumda matem açığa çıkarsın!

    Ama gariptir ki, toplumda Hz. Peygamber’in vefat tarihini (gün-ay-yıl olarak) bilen insan sayısı neredeyse yok denecek durumdadır. Çok sıradan hatta gereksiz insanların bile ölüm yıldönümleri hatırlanır, anma programları yapılırken, Allah Resulü’nün vefat yıldönümünün anılmaması hatta vefat tarihinin bile toplum tarafından doğru dürüst bilinmemesi “şaşkınlık verici acı bir gerçektir”!

    Oysa kişi Resulü anne-babası hatta kendi nefsinden bile fazla sevmedikçe kâmil iman etmiş sayılmazken; istenirdi ki, peygamberin vefat yıldönümü hakkı ile anılsın, O kutlu şahsı anlamak için anma programları, Ehl-i Beyt’in acısına ortak olmak için matem törenleri yapılsın!

    Olması gerekenle, hâlihazırda olan birbirinin zıddı olunca ister istemez insanın zihnini kurcalayan bazı sorular açığa çıkıyor:

1-    Acaba Peygamber (s.a.a)’in vefat yıldönümlerinin anılmamasının, O kutlu şahsiyetin cenaze süreci ve ardından gelişen siyasi süreçle bir alakası var mıdır?

2-     İnsanların bırakın uzak yakın akrabaları, konu komşunun bile ölüm sürecini bildikleri ve değer verdikleri halde,  Âlemlere rahmet Allah Resulü’nün son günleri, vefat zamanı ve cenaze töreninin İslam toplumunda yeterince konu edilmemesi ve bu konuda ki bilgilerin sınırlı olması acaba bir kasıtın sonucu mudur?

3-    Acaba tarih içerisinde Hz. Peygamber’in vefat yıldönümünün anılmasının taşları yerinden oynatabileceği ve bazılarının saltanatını sallayabileceği korkusu ile bu günün unutulması ve anılmaması için özel bir çaba mı ortaya konulmuştur?

4-      Ve ey sevgili okur, acaba sen “Aziz İslam Peygamber’inin” vefat tarihini miladi ya da hicri (gün-ay-yıl) olarak biliyor musun? Ve hayatında hiç İslam Peygamber’inin vefat yıldönümünü andın, bu büyük musibet için gözyaşı döktün mü?..

     Lütfen bu soruları önce kendinize sonra da etrafta tanıdığınız bildiğiniz ve sorabildiğiniz herkese sorun! Sorun ki, en değersiz insanların bile sene atlanmadan ölüm yıldönümlerinin anıldığı bir dünyada Peygamber niçin anılmaz!.. Belki cevabını bulabiliriz!..   

Oyu Puanı: 20 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 21 (0 Kayıtlı Üye 21 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 0.70945 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu