Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->T.Uğur MEYDAN->İŞTE MEDENİYET!!! [ Arama ]

İŞTE MEDENİYET!!!
zoom
Başlık İŞTE MEDENİYET!!!
Açıklama ...
Mail ugur__meydan@hotmail.com
Siteye Ekleyen ugur
Diyelim ki insanın ihtiyaçları sadece bu dünyayla sınırlıdır. İnsan kimseye karşı sorumluda olmasın. Rastlantı olarak bu dünya ve kendisi var olsun. Görevi kendisinden başlayarak çevresine, tabiata, diğer insanlar üzerinde güç sahibi olmayı amaçlasın. Ahlaki bir ilkeler bütününe bağlı olmayan, üstün ilkelerin olmadığı hatta bu tür prensipleri reddettiği için kimseye karşıda sorumlu olmasın. Zaten böyle bir insanın ilahi olanla, kutsalla da bir bağı yoktur. Öyleyse toplumsal düzende insanları sömürmede, çıkar sağlamada, gücüne güç katmakta serbesttir.

 

       İşte çağımızda bunalımı hazırlayan anlayış tarzı budur. Burada gerçeklere yer yoktur. İnsan gerçek olandan, güzelden koparılmış, dünyaya, eşyaya bağlanmıştır. O hep başarmak, ezerek yaşamak zorundadır. Bu diğer insanların aksine, onların canları ve malları pahasına da olsa mutlaka böyle gerçekleştirilir.

 

       Artık karşımızda yüce ve insani değerlere tutkun, hem cinsine acıyan, idealleri olan insan tipini kendi ellerimizle legal olarak yıkmanın çarelerini arıyor ve bunu da giderek başarıyoruz. Öyle insan tiplerini bilerek yada bilmeyerek  oluşturuyoruz ki insanlara şifa değil, hastalıklar dağıtan. Bozulmuş, bunalmış, kendilerinde olmayan, benlikleri parçalanmaya yüz tutmuş bir toplum.

 

       Bu aksaklıklar kimilerine göre batının kültürünün kopya edilmesiyle, kimilerine göre ise batı kültürünün eksik olarak kopya edilmesinden kaynaklandığını savunurlar. Her iki görüş durmadan birbirleri ile çatışır durur. Ancak ne var ki ikinci görüşü savunan insanlar şunu görmekte zorlanmaktadır; bu gün ABD’li kriminoglar ülkenin bir cinayet okyanusu olduğunu ifade etmektedir. “Yılda 6 milyondan fazla ağır suç işlenmektedir. 1951’de yüzbin kişiye 3,1 öldürme olayı düşerken, 1960’ta bu sayı 5, 1967’de ise 7 olmuştur. Her yılda artarak ilerlemektedir. Almanya, İngiltere ve Fransa da aynı çizgiyi takip etmektedir. Almanya’da 1966’da 2 milyon suç kaydedilmişken, 1970’de bu sayı 2.413.000’lere fırlamıştır. İngiltere’de son on sene içinde kasten adam öldürme olayları %35’lik  bir artış göstermiştir. İskoçya’da zorbalık suçları %100’dür. Fransa’da 1966-76 yılları arasında hırsızlık oranı %177 oranında tavan yapmıştır.( Begoviç,1987,ss.126-128).” Avrupa devletlerinde aile kurumu hızlı bir çöküş göstermiş ve anne- babası belli olmayan çocuk sayısı Almanya’da %35, Fransa’da %30 dur. Bu devletler aksaklıkları bulma konusunda devletin bütün imkanlarını seferber etmiş ve halende çareler aramaktadır.

 

      Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımız halde batılaşma kavramını ısrarla yanlış anlamaya devam ediyoruz. Batılaşma o insanların yaşama şekillerini, düşünce şekillerini almak olarak yorumluyoruz. Bir düşünür anılarında “ 1970li yıllarda ülkemizden Avrupa’nın değişik ülkelerine bilim öğrenmeleri için talebeler gönderdik. Bu talebeler bir iki sene kaldıktan sonra bazıları geri döner bazıları orada kalırdı. Ülkeye dönenleri ise tanımak mümkün değildi. Şeklen çok değişmişler, onların deyimiyle modernleşmişler, ancak bilgi konusunda gerilemişlerdi. Bunun sebebi ise bizim bilgi öğrenmek için yolladığımız öğrenciler, bilgiyi eğlence yerlerinde, kumar masalarında aramış.”

 

      Biz ülkemizi ve halkımızı kendi elimizle kültür krizi ve iletişim kesikliğine itiyoruz. Kopya çekerek insanlarımızın düşünce tarzlarını; kopya çekenlerin bile bilmediği yönlere itiyor, ardından da her olumsuzluğun arkasında farklı nedenler arıyoruz. Gerçekleri görmezden geliyoruz. Kısacası kendi kültürümüzü, örf ve adetlerimizi, tarihimizi karalayarak yeni insan tipi oluşturmaya çalışıyoruz. Oysa Toynbee diyor ki: “ bir toplum farklı bir uygarlığın kopyasını kendi ülkesinde üretmeye çalıştığı vakit, yaratıcılığını yitirir ve kendine güvensizliği ortaya çıkarır. Bir toplumda aydınlar bu durumda ise daha üst kültürden, mesela Batı’dan yük aktarma ve boşaltmadan ileri gidemezler. Yaratıcı gücün “proleterleşmesi” süreci aynı zamanda “dış proletarya”nın da ortaya çıkmasına neden olur. Buda kurtlukta düşeni yemek fırsatını taşıyan dış komşulardır.” Bunu söyleyen kişi Türk toplumunu bu çizgi üzerinde emin adımlarla yürüdüğünü düşünmektedir. Evet emin adımlarla yürüyoruz. Ama nere yürüdüğümüzü, ne yürütenler nede yürüyenler biliyor.          

 

 

 

Oyu Puanı: 35 - Ortalama: 4.5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 15 (0 Kayıtlı Üye 15 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.24952 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu