Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Necip SARAÇOĞLU->ORTADOĞU-LÜBNAN VE TÜRK ASKERİNİN KONUMU [ Arama ]

ORTADOĞU-LÜBNAN VE TÜRK ASKERİNİN KONUMU
Başlık ORTADOĞU-LÜBNAN VE TÜRK ASKERİNİN KONUMU
Açıklama 06 Eylül 2006 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
Siteye Ekleyen AdamGibi

       “Türkiye Lübnan'a asker göndersin mi; göndermesin mi?” tartışmasıTürkiye'nin gündeminde büyük bir ihtimalle AKP iktidarı oy çokluğu ile karar alıp 1 Mart tezkeresinin şaşkınlığını hafifletmek ABD ye BM ye ve AB ye “Bende varım “ diyecek.
      Lübnan'daki çatışmanın perde arkasında ABD-İngiltere ve İran-Suriye'nin olduğunu herkes biliyor.Bu sır değil. Türkiye ile  ABD arasında geçenlerde ne anlama geldiğini bilemediğimiz “stratejik vizyon belgesi” imzalandı. Bu belgeye göre resmi Türkiye “yani kağıt üzerinde İsrail, ABD ve AB, Hizbullah'ı ve Hamas'ı “terör örgütleri” kabul ettikleri  için Türkiye'de resmi olarak Hamas ve Hizbullah'ı maalesef “tetörist” kabul ediyor.
     Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya Hollanda, Belçika….gibi BM'lere üye ülke askerleri yavaş yavaş deniz ve hava yolundan gelmeye başladılar. En az zaiyat verilecek, rahat görev yapacak birimlerde-aşçı, şoför, istikam,doktor haberleşme….vs. bölgelerde konuşlanıyorlar. Yani pastanın en iyi yerini yiyecekler. Almanlar suyasabuna dokunmadan işi denizden yani savaş gemilerinden yürütecekler.
     Mehmetçik ise “istediği değil” “istenilen” yerde görev yapacağa benziyor. “Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına karışmayız” dediğimiz halde bakalım o görevi kimler üstlenecekler. Çünkü muhakkak çatışma çıkacaktır. Hizbullah elindeki silahları vermeyecektir. İsrail de “Hizbullah silahlarını teslim etmezse bombalarız”tehdidinde bulunacak.Yani iki arada bir derede kalınacak.
      Lübnan'a savaş açan, Beyrut'u yerle bir eden, 1850 kişiyi sivil-çocuk demeden öldüren, 25'den fazla benzin istasyonu ve 900 işyeri vuruldu; 300 binden fazla ev ve büro hedef alındı.İsrail saldırısında üçte biri çocuk olmak üzere 1183 kişi katledildi. 4 binden fazla kişi de yaralandı. Yaklaşık 1 milyon kişi de mülteci konumuna düşerken 15 bin civarında ev yerle bir oldu. Saldırıların sebep olduğu maddi hasar ise tahminen 3,5 milyar dolar. (Zaman 24 Ağustos 2006) yani Lübnan özellikle bombalanan Beyrut ve Hizbullah'ın bulunduğu köyler harabe haline geldi. Lübnan 10 sene geri gitti.
      Lübnan'da 1975 yılında Hırıstiyan ve Müslümanların iç savaşı 10 yıl sürmüştü. Daha sonra 1985'de İsrail'in işgali ile büyük darbe yiyen yerle bir olan Beyrut şimdi aynı durumdadır. Hayalet Şehir görünümündedir. BM'lerden AB ve Suudi Arabistan'dan milyonlarca dolar yardım geliyor. Ama Bu yıkılan, yakılan, bombalanan köprüler limanlar, petrol ofisleri, yollar, havaalanları, elektrik ve su şebekeleri, evler, apartmanlar kaç senede  eski haline gelecek.
      Bunlardan daha vahimi, İsrail ateşkesten üç gün önce Lübnan'a 200' e yakın  misket bombası attı. Bunlardan 100 tanesi patlamadı. Evlerine dönen mülteciler, özelikle çocuklar binlerce parçaya ayrılıp etrafa saçılan bu misket büyüklüğünde bombalara basıp yaralanıyor ve ölüyorlar.
      BM'lere göre bunların temizlenmesi bir buçuk sene sürecekmiş. Sert bir dille İsrail'i kınayan BM sözcüsü İsrail'in  “İnsanlık suçu” işlediğini söyledi.
      Amerikalı yetkililer Lübnan'da Türk askerini görmekten mutlu olacaklarını söylüyorlar. Ordumuzun BM ve Nato çerçevesindeki barışı koruma operasyonlarındaki başarısına işaret ediyorlar.
     Ankara'nın son yıllarda Suriye ve İran'a fazlaca yakınlaşmasında ve Lübnan savaşında da dahil ABD ve İsrail'i sertçe eleştirmesinden rahatsız oluyorlar. Ancak İsrail'inde benzer şekilde bir yandan işkillenip diğer yandan Türkiye'den vazgeçememesini avantaj olarak görüyorlar. 
      Lobilerce Lübnan ve İran nükleer fiyaskolarında günah keçisi konumuna itilen patronları Condolleezza Rice'ı ipten kurtarmak. 1701 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının baş mimarı Dr.Rice dolayısıyla bu kararın uygulanması yönünde atılacak her adım  Rice'nın ve dışişleri bakanlığının hanesine olumlu veya olumsuz yazılacaktır. 1701 sayılı karar nedir? Ana hatlarıyla görelim: 1- Taraflar arası çatışmaların bitmesini, 2- Hizbullah'ın İsrail'e saldırılarını hemen durdurmasını, 3- İsrail 'in askeri harekatını durdurmasını, 4- Güney Lübnan'a 15 bin kişilik BM barış Gücü askeri ile Lübnan askerlerinin konuşlanmasını, 5-Kaçırılan İsrail askerlerinin derhal ve koşulsuz serbest bırakılmasını, 6-  Lübnan'ın siyasi sınırlarına saygı gösterilmesini, Hizbullah'ın elindeki silahları bırakması ve silahsızlandırılması 7- İsrail güvenliğini tehdit edecek, karşı koyacak Hizbullah güçlerine ateş açma yetkisi verilmesi ….vs.
     Eğri oturup doğru konuşursak 1701 sayılı karar Hizbullah'ın silahsızlanması yoluyla İsrail'in işgali durdurmasını öngördüğü için İsrail'den çok Hizbullah'a karşı alınmış bir karar niteliğinde bu da oraya gidecek çok uluslu gücün ne nitelikte ve oluşumunda  olacağı gibi çok önemli sorunlardan önce esas çatışma alanının Hizbullah olacağını gösteriyor.Büyük bir durumu İsrail'in Lübnan saldırısında yaptığı büyük hatalar ve insanlığa karşı işlediği suç niteliğindeki sivil katliamları sonucunda bir direniş örgütüne dönüşen Hizbullah'ın ve bu örgütün giderek artan destekçilerinin kabul etmesi çok zor. Hatta imkansız. Lübnan'da barış ve istikrarın sağlanması ve insan dramının bitmesi için çok uluslu gücün içinde yer alan devletler büyük bir ihtimalle kendilerini Hizbullah ile çatışma alanı ve ihtimali içinde bulacaklar.
      İşte bunun için Türkiye Lübnan'a asker göndermede “ince eleyip sık dokuyor” Bir hafta önceden bölgeye inceleme heyeti giderek Türk askerinin nereye konuşlanacağını, hangi birim ve birliklerin gideceğini, denizin liman derinliğine kadar ölçümlerini yaptı. Salı günü yapılacak olan TBMM'deki olağanüstü toplantıda AKP'nin üstünlüğü ile Lübnan'a asker gönderme kararının çıkacağı tahmin ediliyor.  Muhalefet ise “Türk askerini ateşe atmayın” diyor. Çünkü burası ne Afganistan ne Somali ne de Kosova'ya benzemiyor.  Konum ve coğrafi şartları, yaşayan insanların çeşitliliği daha önemlisi insanlığa ve adalete, barışa, demokrasiye verdikleri değer ortada. Ama biliyoruz ki Türkiye'nin bu gücün dışında kalması pek mümkün, ama aynı zamanda gerçekçi de gözükmüyor. Ortadoğu'daki insan trajedisi, savaş ve çatışmalar Lübnan'da bitmeyecek, aksine giderek yaygınlaşacak ve genişleyecek. Bunun için “gerçekçi, tarafsız, aktif ve çok taraflı bir dış politika vizyonu ”oluşturmamız gerekir.

Oyu Puanı: 29 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 18 (0 Kayıtlı Üye 18 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.20241 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu