Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Fatih YALÇIN->BİZ BU BATAKLIĞA NASIL SAPLANDIK? [ Arama ]

BİZ BU BATAKLIĞA NASIL SAPLANDIK?
Başlık BİZ BU BATAKLIĞA NASIL SAPLANDIK?
Açıklama -
E-Mail -
Siteye Ekleyen AdamGibi
        Rahip Santora ve Hırant Dink'in öldürülmesi ve Trabzon, hırsızlık, yolsuzluk, cinayet ve Gümüşhane... Birbirine ne kadar uzak eşleştirmelerdi bunlar. Yaklaşık üç yıldır hırsızlık, gasp, cinayet ve terör olaylarıyla gündemindeyiz memleketin. Çocukluğumuzdan beri sadece televizyon ekranlarından veya gazetelerin sürmanşetlerinden tanıdığımız bu kelimelere ne kadar kolay alıştık. Herkesin birbirini bir vesileyle tanıdığı, ismini bilmese de simasına aşina olduğu ve neredeyse her gün herkesin birbiriyle selamlaşmak zorunda kaldığı küçücük bir şehrin yerel gazetelerinde cinayet haberleri okumak bizim için hayal edilebilir bir şey değildi. Ve şimdi gün geçmiyor ki bir hırsızlık, cinayet veya yolsuzluk haberiyle karşılaşmayalım. Acaba yine kötü bir haber mi var diye yerel gazetelerimizi bir kenara bırakın, ulusal gazeteleri okumaktan imtina eder olduk.  

        Bugüne kadar insanlarla tanışırken Gümüşhaneli, Trabzonlu, Karadenizli olduğumuzu üstüne bastıra bastıra söylerdik. Gümüşhaneli, Trabzonlu Karadenizli olmak namuslu olmak demekti, dürüst olmak demekti, güvenilir olmak, vefalı olmak demekti. Üniversite okuyanlar, askerliğini yapmış onlalar veya gurbete yolu düşmüş olanlar ne demek istediğimizi çok iyi bilirler. Bugüne kadar bu intibaının nimetlerini her fırsatta kullandık. Şimdi namussuzlarımız, hırsızlarımız ve katillerimiz ve en önemlisi mağdurlarımız ve kurbanlarımız var. Medenileşiyor ve şehirleşiyoruz. Elbetteki bu tür münferit olaylarla topyekûn bir şehir töhmet altına alınamaz. Ancak kesin olan bir şey var ki o da yanlış giden bir şeyler var. İnsanımızı bu bataklığa sürükleyen sosyolojik ve psikolojik altyapının hazırlanmasında hepimizin vebali var.

        Biz bu bataklığa nasıl saplandık. Hepsinden önemlisi bu bataklıktan nasıl çıkacağız. İşsizlik, fakirlik derken şimdide emniyetsizlik yüzünden de mi göç vermeye mahkûm olacağız. Üç senedir yaz tatillerinde terör olaylarıyla tedirgin olduk. Teröristlerin kimi kaçtı, kimi yakalandı ama anladık ki bu hikâye geçici bir hikâye değil. Terörle yaşamaya alışmak bizim kaderimiz. Terörle birlikte semamızda yankılanan kurşun sesleri münferit cinayetlerle kurşunî bir renge büründürdü ufkumuzu. Okullarımız, pazarlarımız, kahvehanelerimiz, konaklarımız, gemiz artık eskisi gibi emniyetli değil. Emniyetsizlik hissi insanlara her türlü suçu işletebilecek potansiyelde bir duygu. Suç suçu doğuruyor ve ivedilikle tedbir alınmazsa suçlar suçları doğurmaya başlayacak. Çocuklarımızın zihninde yer teşkil eden bu tür hadiseler, takdir edersiniz ki bir noktadan sonra belki de suçu meşrulaştıracak. Alışkanlık bu tür olayların en önemli tetikleyicisidir. Çünkü alıştığınız şeye tepki vermezsiniz artık. Doğal olarak Suçla yaşamaya alıştığımız an binlerce suçluyu da içimizde barındırmaya alışmak zorundayız.

        Evet, gençlerimiz ciddi bir kimlik ve gelecek arayışı içerisinde. İnsanoğlunun en riskli dönemi bu. Mesuliyet mevkiinde olanlar gençlerin bu kargaşa dönemlerini sağlıklı bir şekilde atlatmalarını sağlayamazsa -ki bu onların en önemli mesuliyetidir- onların farklı kimlik ve gelecek arayışlarına sürüklenmelerini engelleyemeyiz. Eğitim camiası testler ve deneme sınavlarından kafalarını kaldırarak uzun zamandır bir kenara bıraktıkları şeyi yapacak onların ruhlarına hitap edecekler. Bir insanın başarılı olmasından daha önemli olan şey iyi bir insan olmasıdır. Arzu edilen hem iyi hem de başarılı insanlar yetiştirebilmektir. Bunun içinde öğrencinin hem ruhuna hem de bedenine hükmetmek gerekir.

        Sonsöz:

        Memleketimin yöneticilerine, siyasilerine ve sivil toplum örgütlerine;

        Çok okul, baraj, fabrika, yol yapabilirsiniz ama insanımız kaybettiğimiz anda bu şehri de kaybedersiniz. Bu şehri yaşanılır ve değerli kılan değerlerimizi bir bir kaybediyoruz. Bu değerlere sahip çıkmak öncelikle sizlerin ve tüm hemşerilerimin en önemli sorumluluğudur. Sivil Toplum Kurumu mensupları kurumlarını gelecekle ilgili ikbal beklentileri için bir araç olarak kullanmak yerine memleketin çocuklarına el uzatsınlar. Çünkü onları ancak biz bu bataklıklardan çıkarabiliriz.

        Seyirci Kalanlar;

        Şunu da unutmamak gerekir ki bir yerde bataklık olmaya görsün kimin batacağı kimin çıkacağı hiç belli olmaz. 
Oyu Puanı: 37 - Ortalama: 4.67

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 18 (0 Kayıtlı Üye 18 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.31023 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu