Yazdırdığınız Makale: HAZIMSIZLIK.


HAZIMSIZLIK

 
        Demokrasi niçin vardır?

        Benim gibi düşünmeyenleri reddetmek için mi?  Dağdaki çobanı aşağılamak için mi?

        Manken olmayanı, sanatçı olmayanı, yüksek tahsil yapmayanı, diploma sahibi olmayanı, işsiz olanı, iyi bir iş sahibi olmayanı, gelir seviyesi düşük olanı, fakiri, fukarayı, gözü yaşlı olanı, müdür olmayanı, memur olmayanı, küçük esnafı, tamirciyi, arabası olmayanı, evi olmayanı, inanç sahibi olanı, müslüman olanı, ezan okunduğunda camiye gideni, dinin gereğini yerine getireni, başını örteni, tevazu edeni, hoşgörülü olanı, sağduyu sahiplerini, sade vatandaşı aşağılamak, hor görmek mi?

        Demokrasi bu mudur?

        Ya orasını burasını açarak teşhircilik yapan ve iki kelimeyi bir araya getirmekten yoksun manken bozuntularını, ağzından çıkanı kulağı işitmeyen diplomalı cahilleri, mesleğinden dolayı, ya da servetinden dolayı kendisi gibi olmayanları hor ve hakir gören akıl fukarası kibir sahiplerini, kendi partisine oy vermeyenlere tahammül edemediği için hırsından deliye dönen, orada burada uluorta kin kusanları, müslümanlara gerici yaftasını takarak ilerici geçinen, fakat batı taklitçiliğini aşamamış zavallıları, para kazanmak uğruna, hak ve hukuk dinlemeyip her yolu mubah sayan bir güruhun temsilcilerini ne yapacağız?

        Dün çobanlık yapan bir kimsenin, bugün çok zengin ve saygın biri olabileceği gibi, bugün çok zengin ve saygın bir iş adamının, yarın bir lokma ekmeğe muhtaç olamayacağını kim garanti edebilir?

        Bir ülkede insanlar mesleğinden, servetinden, tahsilinden ve kültüründen dolayı ayıplanmıyorsa, herkes fikrini meşru zeminlerde ifade edebilme imkanına sahip ise, orada demokrasi vardır. Aksi halde tahammülsüzlük vardır, hazımsızlık vardır.

        Kısacası, demokrasi yaralıdır.

        Buraya kadar yazdıklarımız madalyonun sadece bir yüzü.

        Hür demokrasilerde olduğu gibi, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.”

        Demokrasiye sahip çıkacağız, yargının bağımsızlığına halel getirmeyeceğiz, hukukun üstünlüğünü koruyacağız.

        Buraya kadar tamam. Bir sözümüz yok.

        Meşru yollardan iktidara gelemeyenlerin, ya da başka bir deyişle hükümet kuramayanların adliye koridorlarını aşındırmaları doğru bir hareket mi? Bu ülkeye getirisini ve götürüsünü hiç düşünmeyip, siyasete karıştırmak uğruna ikide bir orduyu göreve çağırmak akıl karı mı?

        Aklını başına devşirmeyip, bu milletten yeterli oyu alamayanların, iktidar partisine oy verenleri cahillikle suçlamalarına ne diyeceğiz? Böyle bir davranış içerisine girmek bedbahtsızlık değil mi, bölücülük değil mi? Merak ediyorum, acaba, bu hükümeti iş başına getirenler, kendilerini iktidar yapsalardı hükümeti bırakıp giderler miydi?

        Şimdi sormak lazım;

        Bu milletin seçtiğine tahammül edememenin adını ne koyacağız?