Yazdırdığınız Makale: BURNUNDAN KIL ALDIRMAYANLAR....


BURNUNDAN KIL ALDIRMAYANLAR...

 
     Burnundan kıl aldırmayanlar yada burnunun doğrusuna gidenler.

     Bu tümceler farklı anlama gelseler de sonuçta aynı yerde birleşen iki deyim.

      Eli mahkûm muhtaçlara tepeden bakan, söyleneni dinlemeyen, bildiğim bildik çaldığım düdük mantığıyla hareket edenler,

     Eleştirilere tahammül etmeyi bir tarafa bırakın  kendine saygı sunmayı bile hoşgörü sınırları içerisinde kabul etmeyen kamuda olsun, özel sektörde olsun hatta içimizden kimileri vardır ki bu anlamda burnundan kıl aldırtmamayı ve burnunun doğrusuna gitmeyi ne yazık ki meziyet saymaktadırlar. Üzülerek ifade edelim ki günlük yaşantımızda böyle magandalara her an rastlamamızda ihtimal dahilindedir. Geçenlerde muhatap olduğumuz bir olayın irdelemesini yaparken aklıma yazar Y. Coşkun’un naklettiği yaşanmış bir öykü geldi. Konumuzla birebir örtüştüğü için aynen aktarıyorum. “Bir ilimizin ileri gelenlerinden Osman Efendi baş ağrısından muzdariptir. İlaç alır geçmez. Doktor gelir muayene eder, ağrı kesici verir ama nafile. Üstüne üstlük baş ağrısının yanı sıra gözleri de yaşarmaya başlar Osman Efendinin. Osman Efendi varlıklıdır. Ağrıyı kesene servet bile vaad eder. Ev halkı birbirine karışır. İstanbul dahil başvurmadık doktor kalmaz. Osman Efendi turp gibidir ama gittikçe artan başağrısı ve gözyaşları hayatı çekilmez hale getirir. Son çare yurt dışında tedavi gören hastaya teşhis bile konulamaz. Artık yerinden kalkamayan Osman Efendi’ye ağrı kesiciler verilir ülkesine dönüp dinlenmesi daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir. Kader denilir, Osman Efendi yayla evinde bir odaya yerleştirilir, ilaçlarla ölümü beklemeye başlar. Bir gün hastanın keyfi gelsin diye Osman Efendinin eski berberi “Berber Mehmet” çağrılır. Berber Osman Efendiyi tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler. Berber Mehmet biran düşünür. “Beyim der, sakın sizin burnunuzdaki kıl dönmüş olmasın?” Bir bakar, “Hah işte der, kıl dönmüş.” Osman Efendinin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. Ev halkı Osman Efendinin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar.

    Berber Mehmet, Osman Efendinin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu uzunca bir kılla kapı dışarı edilir. Hasta teskin edilir ve yatağına yatırılır. Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Beş ağrısından ise eser kalmamıştır.

    Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ızdıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi Berber Mehmet’i çağırır ve O’na bir servet bağışlar.                         

    Şimdi diyeceksiniz ki? Bu hikaye ile bizim ne ilgimiz var.  Niye anlattın! Anlattığımın sebebi yeri geldikçe mutlaka anlaşılacaktır.

    Çünkü:

    1. Berber Faruk’un pardon Mehmet Efendilerin fikirleri var, dinlemek gerek.

    2. Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olur. Bilinmesi gerek.

    3. Burnundan kıl aldırmayanların başı çok ağrıyabilir. Bunu da unutmamak gerek.

    Gerisini de biraz varın siz yorumlayın.

    NOT: 15. Uluslararası Kuşburnu-Pestil Kültür ve Turizm Şenliklerinin neşe ve huzur içerisinde geçmesini diliyor, emeği geçenleri tebrik ediyorum.