Yazdırdığınız Makale: UZAK KELİMELER DİYARINA YOLCULUK.


UZAK KELİMELER DİYARINA YOLCULUK

 
BU YAZININ ANLAŞILABİLMESİ SONUCUNDA DOĞAN BÜTÜN GÜZELLİK  SAYIN TURAN TUĞLU’NUN ÜZERİNDEDİR.

     Yine kelimelerin uzak uzak diyarlarında dolaşıyorum. (Kelimelerin yakın diyarları zaten çok kalabalık, adım atacak yer yok; uzak diyarlara gitmek arzusunu içimde hep saklı ve taze tutmuşumdur)

     Ama kelimelerin uzak diyarlarına gitmeden evvel, yolculuğunuza, pek tabiki, ilk durak olarak, kelimelerin yakın dünyalarından başlıyorsunuz. Kalabalıklar arasından sıyrılırken, her yanınıza  bir yüzü eskimiş kelimenin sesi vuruyor.

     Kullanıla kullanıla gücünü iyice yitirmiş kelimeleri büyük bir “vurdumduymazlıkla” yarıyorsunuz. Bedeninize çarpıp yere düşen bu yakın diyarların yüzü eskimiş, etkisi azalmış kelimeleri yerlerde sürükleniyor.

     Yüzü eskimiz, gücü azalmış, sıradanlaşmış kelimeler diyarından geçerken, bedenimizde ve kalbimizde tutunamayarak büyük bir gürültüyle yere düşün kelimeler neler midir?

     Kelimelerin uzak diyarlarına gitmek isteyenlere yardım olsun diye, hemen açıklayayım:

     Gurursuzluk, basiretsizlik, iki yüzlülük, gıybet, döneklik, yalancılık, sevgisizlik, güvensizlik, hissizlik, kibirlilik, vs vs.

     Her geçen gün bu kelimelerle basit basit terkipler kuran birileri ardımızdan sesleniyor :

     - Beni neden yazmıyorsun?

     (Bu cümlenin diyalektik açılımda karşılığı şudur: Beni neden övmüyorsun, veya bana neden şakşakçılık yapmıyorsun!)

     Bu sevimsiz kelimelerin çok sık sık kullanıldığı diyardan geçerken, sizin bu kelimeleri kullanmamanız dikkat çekiyor ve bu gibi suallerle sık sık karşılaşıyorsunuz! (Bu sualleri bu insanların ağızlarına verenlere lanet olsun!)

     Hiç umursamıyor ve aynı kararlılıkla yolunuza devam ediyorsunuz. İsteğinin karşılanmadığını gören bu sevimsiz kelimeler diyarının müdavimi, siz umursamaz tavırlarla giderken arkanızdan söyleniyor:

     -Zaten iyi bir yazar değilsin!
 
     Çok hafif bir tebessümle , ben de içimden karşılık veriyorum:

     -Sen de zaten iyi bir insan değilsin!

     Bu kelimeler benim aradığım kelimeler değil deyip, yolculuğunuza devam edip, dağ, taş, dere, bayır aşıyorsunuz. Bu hiç kimselerin bilmediği, görmediği, bulmadığı yeni yeni kelimelerin diyarlarına  ulaşmak arzusu, her aştığınız dağın ardından sizi daha bir kamçılıyor. Her attığınız adımda, yepyeni bir kelimeye yaklaştığınızı hissediyor, o kelimelinin kalp akışlarını duyuyorsunuz. Sabırsızlıkla o kelimeye dokunmak istiyor, o kelimeyi kucaklamak istiyorsunuz. O kelimeyi büyük bir istekle kucakladığınız an, artık vuslatın bir büyük depremle içinizde titrediği andır. İşte o an, o kelime artık, yalnız gezen bir kelime olmaktan çıkıp, sizin kokunuzu almıştır, sizin olmuştur.

     Konumuzu çok can alıcı bir sözle bağlayalım:

     “Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz eleştirin, basit bir kimseyi dost edinmek isterseniz övün.”(Nelson)

     Tercih sizin!

     Ben tercihimi yaptım!