Yazdırdığınız Makale: KELKİT HAVZASINDA KÜLTÜR TURİZMİ VE KELKİT HAVZASI KÜLTÜR MÜZESİ KONSEPTİ.


KELKİT HAVZASINDA KÜLTÜR TURİZMİ VE KELKİT HAVZASI KÜLTÜR MÜZESİ KONSEPTİ

 
    Anadolu; coğrafî konumu, doğal şartları ve jeopolitik yapısı nedeniyle insanlığın varoluşundan bu yana kesintisiz iskân görmüş ve bunun haklı sonucu olarak "Uygarlıklar Ülkesi" olarak tanımlanmıştır. Çağdaş Türkiye uygarlığı geçmişinden getirdiği birikim ve yaşam pratiğiyle geleceği kucaklamaktadır. Dolayısıyla tarih insanların somut tecrübelerinin art arda birbirini takip etmesi ve bu tecrübelerin kültüre, gündelik hayata geçmesidir. Geçmişine sahip çıkmayan toplumlar geleceği doğru şekillendiremezler. Kültür mirasımızın sergilendiği bölge ve kent müzeleriyle geçmişten geleceğe köprü kurulmakta ve bizi biz eden bütün ortak yanlarımız sevgi ve kardeşliğe açılan kapı olarak insanlarımızın temel yaşam felsefelerine etki etmektedir.

     Ülkemizde, koleksiyonların, 18. yüzyılda topluma açılması; bir sistem çerçevesinde kurumsallaşmayı da gerektirmiş, bugün ziyaretçi ve iletişim temelli bir yaklaşımla toplumla bütünleşmeyi hedefleyen müzeler, 19 ve 20.yüzyıl boyunca hızla değişen bir gelişim süreci içerisinde kültürümüzün muhafaza edildiği mekânlar olmuştur.

     Bu bağlamda Anadolu, kendi varlığı ve gücünü yeniden gözden geçirerek, ortak değerlerinin yaşatılması-zenginleştirilmesi yolunda bölge ve kent müzeleriyle taşınabilir kültürel varlığını sergilemek istemektedir.

     Her alanda “görünür bir büyüklüğe ulaşma” isteğinden doğmuş bulunan Kelkit Havzası Kalkınma Birliği, ortak aklını ve varlığını üzerinde yaşadığı toprakların tarihi ve kültürel birlikteliğinden almaktadır.

Kelkit Havzası içinde yer alan 5 il ve 16 ilçe ;  Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Sivas ve Tokat İl Özel İdareleri ile Almus, Alucra, Akıncılar, Başçiftlik, Çamoluk, Erbaa, Gölova, Kelkit, Koyulhisar, Köse, Niksar, Şuşehri, Şebinkarahisar, Refahiye, Reşadiye ilçe belediyelerinin iştirakiyle vücut bulan havza birlikteliğinin, ortak kültürün ana bileşen olarak muhafaza edilmesi, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması önceliğini bilmesi ve buna dönük açılım ve atılımlarda bulunması zaruridir.

Zaten havza birlikteliği, kuruluş felsefesinde anlamını bulan şu görüş ve düşüncelere dayanmaktadır: “Kelkit Havzası Kalkınma Birliği Kelkit Havzası bölgesinde; adalet esasına göre gelir getiren, dış göçü azaltan, bölge ve ülke ortalamaları arasındaki gelişmişlik farklılıklarını azaltan faaliyetler yoluyla, bölgedeki zengin, kültürel - doğal ve üretime yönelik değerler üzerine inşa edilmiş, sürdürülebilir kalkınmanın mümkün olan en kısa sürede sağlanması doğrultusunda, bölgede bulunan yerleşim birimlerinin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmalarına yönelik her türlü çalışmaları yapmak, yaptırmak ve bu amaçla ilgili kamu ve özel kurum ve kuruluşları ile işbirliği yapmaktır.”

     Onun için, coğrafyanın büyük bir duyarlılıkla şekillendirdiği havza, artık, aynı kaderi paylaşan binlerce insanın hayata karşı muayyen duruşuyla sesini ve kültürel kimliğini koruyabilme mücadelesi içinde bulunmakta ve Kelkit Çayı doğduğu yerden battığı yere kadar 373 kilometrelik bir alanda binlerce insana hayat vermekte, can vermekte ve bölgeye hayat kaynağı olmaktadır. Suyun getirdiği medeniyet ortaklığı, dolayısıyla sorunları ve çözümlerini de ortak kılmaktadır.

     Son yıllarda Kelkit Havzasında Kelkit Havza Birliği’nin etrafında bir takım dayanışma odaklarının gelişmesine bağlı olarak ardından bu kez, havza için, “Kelkit Havsası Kültür Müzesi” oluşturma düşüncesi gündeme getirilmiştir.  

Bunun çıkış noktası, diğer bölgelerde olduğu gibi, kentlerin ve bölgelerin işlevini yitirmiş bir tarihi yapısını onararak kurtarmak, müze fikrini bu yapıda geliştirmektir. Çok yönlü düşünmeyi gerekli kılan bu çabalarda, öncelikle “yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin, akademisyenlerin sorumluluğu yüklenmeleri”, gözden kaçırılmaması gereken önemli bir noktadır. Kentlerinin kimliğiyle ilgili tüm verileri toplama ve değerlendirmeye başlanması, binlerce bilinmeyeni ortaya koyabilmeyi, değerlerin kurtarılmasını sağladığı gibi, gelecekte kenti “niteliğine uygun tanımak ve geliştirmek” isteyecek kurum-kuruluş-kişilere de sağlıklı ortam hazırlayacaktır. Yani müzelerin, sergiler, konferanslar yaparak geleceğe şâmil halkın eğitimini ve beğenisini geliştirmeye katkıda bulunan yerler olduğu düşüncesini asla gözden ırak tutamayız.

     Lâkin burada, müzeciliğin çok masraflı bir kültür hizmeti olduğunu, her şeyi devletten beklemek yerine vakıf, tüzel ya da özel kişilerin ciddi anlamda özel müze kurmak üzere teşvik edilmesi gerektiğini, ancak gerek eser koleksiyonculuğu ve gerekse özel müzeciliğin son derece ciddiye alınması gereken konular olduğunu da kaydetmemiz gerek.

     Kurulduğundan bu yana yaptığı sivil inisiyatifli çalışmalardan da anlaşılacaktır ki Kelkit Havzası Kalkınma Birliği, üzerine düşeni – kuruluş felsefesine uygun olarak- yapmış ve uygulanan Sanal Müzeler projesiyle Kelkit Havzası içinde yer alan kültür varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı önemli müzelerin sanal ortama aktarılmasını sağlanmıştır. Uygulanan proje kapsamında Tokat ve Sivas Müzelerinin sanal ortamda görüntüleri ve müzelerin 360 derece video turlarının görüntüleri bulunmaktadır.

     Ama artık sanaldan gerçeğe geçmek vaktidir.

     Herkesin değerlerinden kopmadan, yaşamını gölgelemeden, “yarınlara umutla bakabilme” savaşımının adı eğer ki kültürse, kültür ana ortak bileşen olarak Kelkit Havzasında yaşayan insanların somut ihtiyaçlarına yetebilecek kadar çeşitlenerek sergilenmelidir.

Modern müzecilik fikrinde artık müzeciliği profesyonelce yaklaşımlar söz konusudur.  Yapay beraberliklerin ötesinde doğanın-tarihin-kültürün binlerce yılda gerçekleşen bütünlüğü ANCAK BU ŞEKİLDE MUHAFAZA EDİLEBİLMEKTEDİR.

     Çok önemle vurgulamak isteriz ki modern müzecilik fikrinde salt ziyaret amaçlı bir yaklaşım artık kesinlikle reddedilmektedir. Çağdaş Müzecilik anlayışı, “Open-air = açık hava” müzelerine yeni işlevler yüklemektedir. Bu konseptteki, müzeler artık statik konumdan kurtulup, dinamik ve yaşayan yerler haline dönüşmektedir. Özellikle Kelkit Havzası gibi “etnografik” karakteri olan yerler bu konsepte çok uymaktadır. Müze alanına giren ziyaretçilere Kelkit Havzasının orijinal yaşam tarzı ve objelerini belirli bir plan içinde tanıtmak, teknoloji yardımıyla çeşitli görsel efektler de kullanılarak ziyaretçinin o dönemde yaşayan insanlarla bütünleşmesini sağlamak çağdaş olanaklarla mümkündür.

Yani, artık çağdaş dünyamızda “Kültür Müzeleri”nin, farklı bölüm veya gruplar oluşturularak konseptleri geliştirilmiştir. Çağdaş düzlemde “Kentin ve bölgenin varlığının doğru okunmasını” sağlayacak yerlerdir kent ve bölge müzeleri ve aynı zamanda yeni bir iletişim ağının oluşmasına, eğitim kurumlarının dolaylı ya da doğrudan etkilenmesine faydası olacak yapılardır.
 

     Ayrıca yine önemle belirtmek isteriz ki Kelkit Havzası bir `köprü` değildir, çeşitli uygarlıkların yaşam alanı bulduğu bir merkezdir.

    (Özellikle Roma İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Hâkimiyeti altında bulunan Kelkit Havzası, bu uygarlıkların izlerini belirgin bir şekilde her karış toprağında barındırmaktadır. Bu izleri burada sayıp dökecek değiliz; yalnız, şu kadarını söyleyelim ki Kelkit’e bağlı Sadak Köyünden çıkartılan ve Roma dönemine ait olduğu bilinen tarihi ve anıtsal eserlerin bir kısmı ne yazık ki yurt dışına kaçırılmış ve bir kısmı da bugün Erzurum Etnoğrafya müzesinde sergilenmektedir. Bölgeye ait bu taşınabilir kültür varlıklarının yine bu bölgede sergilenememesi hazindir.)

     Bu anlamda, bizzat Kelkit Havzasının kendisinin bir marka olduğunu, tarihi kimliğinin, camilerinin ve anıtsal yapılarının onu simgelediğini hatırlamak gerekir. Böylesine zengin bir kültür mozaiğinin oluşturduğu eserler, gelecek nesillere aktaracağımız en büyük emanetimiz olmalıdır. Kaybetmekle yüz yüze kaldığımız değerlerimizi turizm ve nostalji ögesi olmaktan çıkarmalıyız. Çocuklarımıza, atalarımızdan bize miras kalan bu kültürü mutlaka anlatmalıyız ve bu kültürün yaşatılması için çaba sarf etmeliyiz.


     Bilinçli ve etkili bir “tarihsizleştirme” sürecinin yaşardığı bölgemizde yeni yetişen nesil, yaşadığı kentin tarihi sürecini sadece ilgisi dâhilinde ve muğlâk bilgilerle öğrenmektedir. Biriken doğru-yanlış bilgiler, gerçek değeri ve tarih bilinci, kent kültürünün parçası olma ve bunun farkına varma durumunu da yok etmektedir. Bir Kelkitli çocuğun veya gencin Kelkit kent tarihi, kültürü, şehirleşme süreci, Kelkit ile ilintili önemli olgu, kişi, olay vs. öğrenebilme şansı ne kadardır?

     Yeri gelmişken şu soruları da soralım: Kelkitli ve Kelkit Havzasından olmaktan ne anlıyoruz? Her şehrin ve her bölgenin kendine özgü değerleri, geçmişten geleceğe uzanan hikayesi farklı olduğuna göre, Kelkit Havzası’nın hikayesi nedir? Tarihimizin ayrıntılı hikayesi nedir? Nedir Kelkit Havzası deyince anlaşılanlar? Yetişen değerlerimiz, yazılanlarımız, söylenenlerimiz…

     Havzada, 6000 yıllık bir tarih, çeşitli dinler, insanlar, kültürler karışımıyla ortaya çıkan kültür, yaşam, gelenekler örnek ve modern bir proje olarak Kelkit Havzası Kültür Müzesinde sergilenmelidir. Kültürel ve tarihsel dokunun bütüncül olarak korunması adına başarılı olacağına inandığımız Kelkit Havzası Kültür Müzesi kentsel, kültürel ve doğal mirasın bir ‘ortak miras’ anlayışıyla korunması ve yaşatılmasını sağlamak amacıyla bir an evvel hayatiyet bulmalıdır.

     “Var olanların yitirilmesi”ni durdurabilmenin ve “toplumsal bellek çöküntüsü” ne engel olabilmenin ilaçlarından birisi, kent ve bölge müzeleridir ve bunlar arkeolojik ve etnoğrafik müzelerden farklı içeriktedirler. Kent ve bölge turizmine katkıda bulunmak, kentte yaşayanlara ve kent dışından gelenlere her yönüyle şehri tanıtmak gibi çok odaklı vizyon sağlamaktadır kent müzeleri.

     Daha açık bir deyişle vücut bulmasını istediğimiz Kelkit Havzası Kültür Müzesinde, amaç bölgede yaşayanlar ne tür ritüellere sahiptirler diye geçmişte donmuş kalmış sahneleri sergilemek değil, bugün nedir, yarın ne olacaktır diye pratiğini de bu müze fikrinin içine sokmak gereklidir.

     Kültür ve kimliğinden gittikçe kopan ve koptukça da yozlaşan dünyamızda, Kelkit Havzası’nda sanaldan gerçeğe giden bu yoldaki her atılım ve gayretin, kentlerimizi dolayısıyla bu kentlerin oluşturduğu havzayı korumanın, kültürümüzü, kimliğimizi, var oluşumuzu ve geleceğimizi korumakla eşanlamlı olduğu artık tartışılmaz bir gerçektir. Bu müzede, el sanatlarının yapıldığı ve satıldığı minyatür işyerleri olmalı, bakırcılık, yemenicilik ve sedefçilik, yerli ve yabancı turistlere uygulamalı gösterilmeli;  Kelkit Havzası’nın en eski haritaları, gravürleri, Havza’nın konu edildiği çok özel kaynak eserlerin asıllarının kopyesi,  Havza’nın milli mücadele mührü ve tesiri, yüzlerce kaynaktan bir araya getirilen özel dökümanlar, fotoğraflar, belgeler, gazete örnekleri, aile ve kişilerden gelen kent kültürünü ortaya koyan belgeler gibi daha pek çok farklı materyal sergilenmeli ve gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.

     Ayrıca köken olarak Kelkit Havzasından olup, şehir ve ülke dışında yaşayan Kelkitliler için de Kelkit Havzası Kültür Müzesi, şehre geldiklerinde önemli bir gezi ve bilgilenme alanı olacaktır.

     Konuya kültür turuzmi açısından da bakacak olursak¸ çok dikkat çekici bir durumdur ki dünya ölçeğinde küreselleşme tüm hızıyla sürerken, farklı bir durum ortaya çıkmıştır.

Bu, insanların, toplumların kendilerini ve başka toplumları, kültürleri öğrenme istekleridir. Bir istatistiki bilgi dikkat çekicidir bu konuda:  insanların gidecekleri yerlerin kültürü hakkında bilgi sahibi olma isteği 1980’li yıllarda % 48 iken 1990’lı yıllarda % 88’e yükselmiştir. Bu ve benzeri sonuçlar, ülkeler ve şehirler için hem toplumsal yüzleşme, hem de geleceğe yönelik yeni kültür-turizm stratejilerinin belirlenmesinde tarihi, kültürel ve etnografik değerlerinin büyük öneme sahip olduğunu göstermektedir. Yeni stratejiler belirlemede, şehirler ve bölgeler yarışta ve kent müzelerinin kuruluşu da bu anlamda hız kazanmış durumdadır. Turizmden yeterli payı alamayan Kelkit Havzası için, kültür turizmi ve kültür müzeciliği  konseptinin geliştirilmesi artık kaçınılmazdır.

     Onun için tarihsel süreci içinde, üzerinde yaşayanların sürekli bir barış ve dostluk duygusu içinde “ karşılıklı etkileşim ” ile “ birlikte gelişme ” yi başardıkları örnek bir yerleşim olan Kelkit Havzasında, bir Kültür Müzesi oluşturmak ve onun aracılığıyla kültürel mirasın korunmasına, bölge turizminin ve ekonomisinin gelişmesine katkı sağlamak temel amaç olmalıdır düşüncesindeyiz.

     Binlerce yıldır değişik medeniyetlere ev sahipliği yapan Kelkit Havzasının geçmişten günümüze yaşadığı tarihi serüveni canlandıran, geçmişin kültürel birikimini bugünle buluşturan, Kelkit Havzasında yaşayanların havzayla ilişki kurmasını, havzaya bağlanmasını sağlayan bir yapı olarak Kelkit Havzası Kültür Müzesi, paylaşılmış geleneklerden ve ortak tarihten gelen zaman ve mekân duygusunu geliştirmeyi amaçlayan, havzanın geleceği için faydalı olacak uğraşılarda rol üstlenmeyi planlayan bir kuruluş olarak acilen planlanmalı ve Kelkit Havzası Kültür Müzesi, tarihin hafızası ve geleceğin vizyonu olmalıdır.

     Kelkit Havzası Kültür Müzesi Projesi hedefleri itibariyle, Anadolu\'nun kültürler mozaiği içinde çok önemli yer tutan Kelkit Havzası kültürel mirasının korunarak yaşatılmasına katkı sağlamak, açılacak olan müzenin oluşturacağı çekim etkisi ile bölgenin turizmine ve ekonomik gelişmesine katkı vermek, kaybedilen etnografik – kültürel değerlerin toplanarak çağdaş müzecilik anlayışı ile sergilenmesini sağlamak ve bu çalışma ile geçmişte yaşanan dostluğu ve kardeşliği geleceğe taşımak eksenlerine oturmalıdır.

     Yaşadığımız kente sahip çıkma, değerlerini önemseme, yaşatma ve geleceğe taşıma, “sahiplilik duygusunun pekişmesi” açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu sahiplik duygusu içinde 7-8 bin yıllık bilinen tarihiyle Kelkit Havzası’nın kronolojik ve tematik her türlü yönünün anlatıldığı bir havza kültür müzesi bütün havza yaşayanlarının ortak bir beklentisidir.

\"\"