Yazdırdığınız Makale: ZAM ZAM UCUZLUK NE ZAMAN.


ZAM ZAM UCUZLUK NE ZAMAN

 
2010 Yılının ilk sabahına zamlarla merhaba dedik. Deyim yerinde ise “iğneden ipliğe” her şey zamlandı. Başlangıç zamlı oldu, yılın devamı nasıl olur siz düşünün.

Bu zamların gölgesinde bir kesim var ki günlerdir eylem yapıyor.  Akşam haber bültenlerinin ilk sırasında onların haklı mücadelesi getiriliyor ekranlara. TEKEL işçilerinden söz ediyorum.

Haftalardır eylem yapıyorlar. Yapmadıkları protesto kalmadı. Kar, kış, yağmur, çamur, tekme, tokat, yumruk aldırmadan büyük mücadeleler verdiler.

Bu satırları yazarken Doktorlar da eylem yaptılar ve tam gün yasa tasarısına karşı çıkarak iş bıraktılar.

Memurlar, işçiler, emekliler, esnaf, çiftçi durmadan hükümetin aldığı kararlara karşı çıkarak eylem yapıyorlar.

Eylem yapmak, protesto etmek bunlar demokrasinin gereği. Hukuki çerçevede yasalar bu tür eylemlere müsaade veriyor. Ancak bu eylemler ne kadar amacına ulaşıyor işte orası belirsiz.

Zamlar ve eylemlere genel çerçevede bakacak olursak hükümetin yapacağı başka bir alternatifin de olmadığını görüyoruz. Yıllardır bu gelenek hiç bozulmadı.

Çözüm yok değil, elbette bu zamların bir çözümü var. Atatürk’ün Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda uyguladığı ve adını İzmir’den alan İzmir İktisat kongresi kararları var. Bu kararlar doğrultusunda ülkemiz 1923 ile 1938  yılları arası altın çağını yaşamıştır.

Kapitalist ve liberal sistemde bu işin çözümü yok. Bu iki sistemi çöpe atmadıkça  halkın sırtına bindirilen zam ve vergilerden kurtulmak hayal.  

IMF’ye  verilen sözler çerçevesinde yapacak pek fazla bir şey görünmüyor. Gelir getiren kurumlar özelleştirilince bütçe açığını kapatmanın tek yolu vergiler ve zamlardır. Bunu bilmek için iktisat okumaya gerek yok sevgili dostlar.

Gelir getiren kuruluşlar bütçe dengelemesinde önemli bir gelir getirici konumda idiler. Ama bugün maalesef bu gelirlerden mahrumuz.

Ülkemizde bütçe açığı bu iki kalemle kapatılmaya çalışılıyor. Dünyaya baktığımızda bazı ülkelerin çeşitli gelir kaynakları var.

Sadece petrolle geçinen ülkeler var. Sadece kömürle, doğalgazla masraflarını karşılayan ülkeler var, hatta sadece tarım ürünleriyle, hayvancılıkla dünyada söz sahibi ülkeler var…

Bizim ülkemiz ise tam bir cennet, bunların hepsi ve hatta daha fazlası var; altı da dolu, üstü de… Fakat ne madenlerimizi işliyoruz ne de tarımın ve hayvancılığın gelişmesi için proje üretiyoruz. Hayvancılıkta gelinen son noktayı kasaptan aldığınız et fiyatlarından görebilirsiniz. Dolayısıyla hayvancılıkta ithalata kurban edildi.

Bütün bu yazdıkların ışığında şunu söyleyebiliriz ki  2010 yılının devamında da bu vergi ve zam tablosu maalesef pek değişmeyecek. Geliri zaten yeterli olmayan, borç batağına batmış olan vatandaşlarımız ise kilitlenmiş vaziyette, bu zam haberlerini tepkisiz bir şekilde seyredip yaşam mücadelesine devam edecek.

Eskişehir’den okuyuculara selamlar…