Yazdırdığınız Makale: GÜÇ VE ADALET.


GÜÇ VE ADALET

 
      Her bireyin mensup olduğu milletle övünç duyması gerekir. Ben de mensubu olduğum yüce Türk milletiyle kıvanç duyuyorum. Yeryüzüne, Türk milleti gibi adaletli ve mazlumdan yana bir başka milletin gelmediğini de iddia ediyorum. Mütevazı bir kişiliğe sahip olmama rağmen bu konuda mütevazı olmak istemiyorum.

      Bilindiği gibi Gazze, İsrail’in kuşatması altında. İsrail, buranın dünyayla bağlantısını kesmiş ve kim bilir burada hangi insanlık suçlarını işliyor. İnsanlar aç, susuz, ilaçsız, doktorsuz ve denizde yüzen gençler terörist diye öldürülüyor. Fakat ne acıdır ki insanlık, Filistinlilerin feryatlarını duymuyor veya duymak istemiyor.  

      Geçtiğimiz günlerde Gazze’ye, insani yardım götürmekten başka niyetleri olmayan savunmasız insanlara, İsrail askerlerinin operasyon düzenleyip insanları nasıl  vahşice katlettiğini bütün dünya ibretle izledi. Bazıları ise sadece izledi. Bu insanlar, Filistinlilerin arşı delen feryatlarını duymuş ve onlara insani yardım ulaştırmaya çalışıyorlardı. Türk insanı, her zaman ezilenin ve haklının yanında yer almıştır.

      Tarihte Yahudiler, birlikte yaşadıkları milletler tarafından pek sevilmez ve devamlı sürgüne maruz kalırlardı. Bu durumda onların dünyanın dört bir tarafına yayılmasına sebep olmuştur. Her zaman yerlerinden sürülme korkusu yaşayan Yahudiler, toprak, ev, araba almamışlar sıcak parayı kullanmışlardır. Yani tefecilik yapmışlar ve bugün dünya sermayesinin beşte üçünü ele geçirmişlerdir. Yoksa Yahudilerin ticarette kafasının çalıştığı varsayımı doğru değildir; tarih bu rolü onlara vermiştir. Bugün İsrail’in zulmüne bazı devletlerin göz yummasının nedeni ekonomilerinin Yahudilerin eline geçmesidir.   

     Türk milleti, en güçlü olduğu devrede dahi doğruluktan, adaletten ayrılmamıştır. Bu duruşu sergilerken kesinlikle hiç kimsenin ırkına, dinine bakmamıştır. Osmanlı imparatorluğunun, Yahudilere, sahip çıkıp onlara nasıl kol kanat gerdiğini hepimiz biliriz. Bunu özellikle de Yahudilerin iyi bilmesi ve unutmaması gerekir.  Yine Alman imparatoru Şarlken, 24 Şubat 1525 tarihinde Fransa’ya saldırdı ve yaptığı savaşta Fransa kralı François’i mağlup ederek, bütün Avrupa kıtasına hâkim olduğunu ilan etti. Zira daha önceden de İspanya krallığı ile Felemenk’i ( Belçika, Hollanda ve Lüxemburg) ele geçirmişti. Savaş sonunda Fransa kralı esir düştü. Bunun üzerine François’in annesi, dünyanın en büyük hükümdarı olarak tanıdığı Kanuni’ye, elçisiyle bir mektup gönderdi.

         ‘’Padişahlar Padişahı’’ diye başlayan mektubunda şunları yazıyordu:

          ‘’ Oğlum Fransa kralı, Alman imparatoru tarafından hapsedilmiştir. Oğlumun kurtuluşunu imparator Şarlken’in insafına bırakmıştım. Hâlbuki kendisi, umduğumuz bu insanlığı yerine getirmedikten başka, hakaretle muamele etmektedir. Şimdi, dünyaca tasdik edilen azamet ve şanınızla, oğlumu düşmanın pençesinden kurtararak büyüklüğünüzün gösterilmesini siz Şahlar Şahından istirham ediyorum.’’

         Bu mektubu okuyan Kanuni, yardım dileyen bir kimse için Türk gelenek ve göreneklerini nazarı itibara alıp, sefer hazırlıklarına başladı. Ordusuyla Viyana üzerine yürüdü. Bunu duyan Alman imparatoru, Viyana’nın savunmasını kardeşi Avusturya kralı Ferdinand’a bırakıp kendisi, Almanya’nın kuzeyine kaçmıştır.    

           Yukarıda verdiğim örneklerden de anlaşılacağı gibi bu yüce millet her zaman ezilenden ve haklıdan yana tavır sergilemiştir. İnsanlık âlemi Türk milletinin gücüne ve adaletine muhtaçtır.