Yazdırdığınız Makale: CİNSİ AYRAN OLANLAR.


CİNSİ AYRAN OLANLAR

 
“Asıl azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, onunda aslı ayrandır.” diye anlamlı bir atasözümüz vardır. Kendine has özellikleri bulunan bir nesne ne denli biçim değiştirirse değiştirsin, asli özelliğini yitirmez. Bu durum insan için de söz konusudur. Soylu bir aileden gelen insanlar ne denli büyük sarsıntılar geçirilse geçirsinler, bayağı bir duruma düşüp yozlaşmazlar. Soyluluklarını yitirmezler. Ne kadar büyük toplarla surlarını döverseniz dövünüz ebediyen fethedilmez bir kale gibi dimdik karşınızda dururlar. Ama mayalarında bir kötülük, noksanlık bulunan kimseler için böyle bir şeyden söz edilemez; onlar eninde sonunda bir açık verirler, olumsuz yanlarını dışa vururlar.

Âşık Reyhanî’nin, yürekleri dağlayan sesiyle söylediği: “ Giderem “ parçasına ek olarak Murat Balkuş tarafından yazılan şiirde: “Eskiden, kar yağardı Erzurum’a adam boyu, adamlar da adamdı o zamanlar.” Türküsünü çoğumuz biliriz. Bizim çocukluğumuzda da adam boyu kar yağardı, yaşadığımız bölgeye; ama herkes adam gibi adam değildi. Komşusunun derdiyle hemdert olanlar olduğu gibi başkalarını rahatsız etmeği kendine görev sayan mayası bozuk kişilerde azımsanmayacak kadar çoktu. Bu durum, dün de aynı idi bugün de aynıdır.

İnsan hayatında “mayanın” önemli bir yeri olduğu hiç kuşku götürmez. Bu bağlamda Köroğlu hikâyesinden bir bölümü sizinle paylaşmak istiyorum. Köroğlu’nun babası Acemistan’da baytarlık yaparmış. Baytarlıkta her memleketi dolaşırmış. Bir gün Rumeli’nin, Silistre şehrine yolu düşmüş. Bu şehrin Hasan Paşa adında bir kumandanı varmış. Hasan Paşa’nın binmek için bir kısrağı var imiş. Maiyetindeki baytarlar Paşaya: Bu kısrağın üstüne kısrak gelmez diye atı methederlermiş. Yabancı bir baytarın geldiğini duyunca: Biz iyi diyoruz, bir de ona gösterelim, bakalım ne diyecek diye Paşaya söylerler. Paşa emreder, baytar gelir. Paşa: Baytara, bu kısrak iyi mi kötü mü? diye sorar. Baytar: Efendim, ziyansız ama bu kısrakta eşek cinsi var der. Paşa: Atta eşek cinsi nasıl olur? Baytar: Eşek cinsi olan at suya vardığı zaman ön ayakları suya dokunur dokunmaz işer. Paşa kısrağı suya çektirir; hakikaten kısrak işer. Paşa, baytarın, bu sözüne kızar. Baytarı, buraya getirin diye emreder. Baytarı çağırılar. Paşa: Kısrağın ne cins olduğunu bildin; benimde ne cinsten olduğumu bileceksin der. Baytar ne bileyim ben der; ama Paşa çok ısrar edince baytar, bakıyor ki kurtuluş yok, sende değirmenci cinsi var paşam diyor. Paşa: Bütün ceddim paşalıkla geçti nasıl olur? diye sorunca, baytar: Bir adam değirmencilik yapmakla değirmenci silsilesi olmaz. Sen, ananın karnında iken anan sokakta çok gezermiş. Bir değirmenci anana dikkatle bakmış o değirmencinin sende bir nişanı, damarı var. İstersen git anana sor. Paşa pekâlâ deyip anasının yanına gider. Bir baytarın geldiğini, kısrak için ve kendisi hakkındaki söylediklerini anlatır. Ve anasına seni, hiç sokakta bir değirmenci gördü mü? diye sorar. Anası: Oğlum, ben sokakta çok gezerdim. İhtimal görmüştür. der.

Mayasında karışıklık olan kişiler zoru görünce altını ıslatır. Makam, mevki elde ettiklerinde etraflarına emirler yağdırır. Dünyanın, onların etrafında döndüğünü zannederek güçlerinin hiç bitmeyeceğini düşünürler. Bunlar, en küçük çıkarları için el etek öper ve Dadaloğlu’nun fermana isyanındaki soylu davranışın hikmetini kavrayamazlar.