Yazdırdığınız Makale: YENİ YIL SİZE NE GETİRSİN?.


YENİ YIL SİZE NE GETİRSİN?

 
Yeni yıl size sağlık, mutluluk,para, şöhret,unvan,huzur, barış,iyilik güzellik getirsin;hatta biraz elma armut, biraz kuruyemiş birazda bal kaymak getirsin. Bunlar az derseniz azıcıkda akıl fikir getirsin. Yeni yılda cüzdanınız dolu dolu ,ocağınız şen, ürününüz bereketli olsun. Sizin bulunduğunuz mevkide atmosferin ozon tabakası delinmemiş, küresel ısınma sizin semte uğramamış olsun.

Buzullar sizin yarımkürede erimesin, kutup ayıları, pandalar, penguenler zarar görmesin. Kedi köpek, yılan çıyan,solucan börtü böcek gibi sevimsiz şeyler sizden ırak olsun. Sizin semtinizde sokaklar tertemiz “bal dök yala” olsun. Trafik sıkışıklığı sizin şeritte olmasın, kırmızı ışık size yanmasın,yolunuz altı şeritli,hız limitiniz sonsuz olsun. Mesainiz saat 11:00 de başlayıp 12:00 da bitsin. Maaşınız muasır medeniyetler seviyesindeki ülke vatandaşları kadar olsun. Çocuklarınız sağlıklı, gürbüz, vatanına milletine bağlı,çalışkan, dürüst, güvenilir, karizmatik, liderlik özelliği olan soran ve sorgulayan, özgüveni tam,kendinden emin, büyüklerine saygılı küçüklerini seven,üstün ahlak ve fazilet sahibi olsun!

Bütün bunlar bizim içimizden gelerek söylediğimiz iyi dileklerden sayabildiklerimiz;her yılbaşı her bayram tekrar ederiz.Karşımızdakine atfen söylerken azıcık iç geçirir,aslında hepsini kendimiz için istediğimizi de biliriz! Öyle ya; bunca bolluk bereket olacaksa dileği de biz dilemişsek hasılat neden başkalarına gitsin!Bunların hangisi bize yakışmaz ki?Hangi ayna bakanına “senden başkada güzeller var” dedi ki?

Bizler hep isteriz de, acaba bunlarla yetinir miyiz diye kendimize sorar mıyız?Yılbaşında en büyük ikramiye  kendisine  çıkan kişinin istekleri bitmiş midir sizce?Paranın bir kısmıyla binlerce yeni biletler alarak bundan sonraki ikramiyenin de kendisine çıkmasını istemiş olabilir mi?Aldığı tek bilete çıkan büyük ikramiye şansını, onbinlerce bilet alarak yeniden denemek ister mi sizce?Yoksa ben istediğimi aldım;bundan sonra başka bir şey istemiyorum; der mi? Böyle yarı şaka bir konudan daha ciddi konulara nasıl geçelir bilmiyorum ama zannedersem aşağıdaki örnek olayı biraz toparlayacak...!

Televizyonların olmadığı radyo dinlediğimiz zamanlarda,radyo tiyatrosu denen bir oyun vardı.Radyoyu kulağıma dayayıp  heyecanla dinlediğim oyunlardan birisinin konusu insanın bu doymaz arzularını konu ediniyordu:Kişilere gün doğumu ile birlikte yola çıkmalarını,işaretleyebildikleri bütün arazinin kendilerine verileceğini ancak işaretleme işinin gün batınca biteceğini,dönüşte ise karşıdaki sarp kayalıklardan inilerek gelinmesi şart olarak konuluyordu. Hikaye buya herkes gün batımına kadar daha fazla yer işaretlerim diyerek uzaklaşıyor,gün batımından önce gelemedikleri için kayalıklardan aşağıya karanlıkta inemediklerinden düşüp parçalanıyorlardı.Olayı izleyip olan bitene bir anlam veremeyen bir delikanlı,bu nasıl bir iştir;ben kesinlikle gün batımından en az 1,2 saat önce gelir gün ışığı ile bu kayalardan inebilirim diyordu.Ve düşünüyordu:Bir insan bir gün boyunca binlerce dönüm yer işaretleyebilir,neden her giden karanlığa kalıp kayalardan düşüp ölüyor ki?İşte hikaye bu kahramanın araziyi işaretlemek ve erken dönmek üzere kendine verdiği söz üzerine başlıyor ve şöyle devam ediyordu:Saat: 10:00 şimdiden yüzlerce dönüm yer işaretlemişti, şimdi bile geri dönebilirdi ancak daha akşama 6-7 saat vardı. Bunca vakit varken neden hemen geri dönsün ki? Bak üstelik bundan sonraki topraklar daha verimli ve daha düzgündü.Birazda verimli topraklardan işaretletip geri döneyim derken saat 12:00 olmuştu ama daha zamanı vardı.Oda ne!Az ileride bir kaynak su var; bunca araziyi neyle sulayacağım; hem susuz arazi neye yarar derken kaynak suyunu işaretleme işinden sonra saat 15:00 olmuştu ama daha zamanı vardı. Bir saatini dönüş yolculuğu için ayırsa dahi 1-2 saatlik bir zamanı vardı.Biraz ileride bağlar, bahçeler, meyve ve sebze alanlarını görünce dayanamadı, bağsız bahçesiz arazinin bir kıymeti olamazdı; iyisimi birkaç dönümde bağ bahçe alanını çevreliyim derken saat epeyce geçmişti ve güneş yavaş yavaş batma noktasına yaklaşıyordu….  

Hikaye nasıl bitti dersiniz? Herkesin tahmin ettiği üzere;zaman  delikanlının isteklerini karşılamaya yetmedi ve beklenen son gerçekleşti.Bu durum normal değil mi sizce? İnsan azla yetinseydi dünya taş devrinden tunç devrine geçebilir miydi?