Yazdırdığınız Makale: SEÇMEN, PARTİLER VE SEÇİM.


SEÇMEN, PARTİLER VE SEÇİM

 
             Seçim dönemleri ülkemizde hep renkli geçer. Bu renklilik hem sokak ve meydanlarda yaşanır, hem de rüyalarda...

            Seçim dönemlerinde renkli rüya görenler çoğalır. Kimisi partisinin en fazla oyu alarak iktidara gelişinin rüyasını görür, kimisi tanıdığının, ahbabının, kimisi eşinin, dostunun milletvekili olmasıyla değişecek dünyasını düşünür...

            Seçim dönemlerinin belki de en güzel özeti şu sözde gizlidir: "Kaçan da Allah diyor, kovalayan da..."

            Seçmenin, seçim dönemlerinde her zaman kafası karışıktır. Bu karışıklık, kime oy vereceğini bilmediğinden veya kararsızlığından değildir. O, oy vereceği partiyi zaten çoktan belirlemiştir. Ama asıl sıkıntı, seçim dönemini herkesi idare ederek atlatma sıkıntısıdır. Hele Gümüşhane gibi küçük illerde herkes birbiriyle akraba ve ahbap... Birine açık açık destek verse, diğer partideki aday darılacak, ona destek verse beriki darılacak... Dolayısıyla hiç kimseyi darıltmama politikası izlemek zorunda...

            Partiler, seçmeni etkilemek için var güçleriyle çalışıyorlar. Şehirde ve köylerde evlere gidiliyor. Seçmene propaganda yapılıyor. Evlere, bir parti grubu girip, diğer bir parti grubu çıkıyor. Yaklaşık bu durum 60 gün böyle devam edip gidecek... Seçmen gelenlerin hepsini dinliyor. Ve herkese verilen cevap ise aynı; "Haklısın"... "Ama böyle olur mu? Haklı bir tane olur." sorusu gündeme geldiğinde de Nasrettin Hocamızın cevabını veriyor; "Ne yapalım, sen de haklısın."

            Seçmenimiz misafirperverdir, seçmenimiz mütevazidir, seçmenimiz ağırbaşlıdır. Hele hele seçmenimizin en güzel özelliği de âdil olmasıdır. Çünkü, ziyaretine gelenlerin birini diğerinden ayırmamaktadır. Herkese aynı ikramları yapıp, aynı cevabı vermektedir. Yani hiç kimseyi incitmiyor. "Haklısın" cevabını vererek herkese âdil ve eşit davranıyor.

            Gördüğü güler yüz ve aldığı cevaplar neticesinde her parti ziyaret ettiği seçmeni kendi hanesine yazıyor. Seçmen bir tane iken, birden 10 seçmen oluveriyor. Çünkü her parti o tek seçmeni kendi hanesine yazıp gidiyor. Hesaplar buna göre yapılıyor ve seçimi her parti çok yüksek oranla da kazanmış oluyor!..

            Ömer Salantur Bey\'in ajandasında yer alan Orhan Seyfi Orhun\'un aşağıdaki şiiri, seçim sürecinde seçmenle partilerin birbirleriyle olan bu garip ilişkilerini çok güzel ifade etmektedir.

 

       Uzaktan gülersin, gülümserim ben,
            Bakışır geçeriz, bir şey demeden
            Bilmem ki bu garip gülümsemeden,
            Ben ne kastederim, sen ne anlarsın...

 

       Seçmenin "Haklısın" ifadesinden, misafirperverliğinden, güler yüzünden anlam çıkararak seçim sonuçlarını tahmin etmek her zaman yanıltıcı olmuştur. 12 Haziranda yapılacak seçimde de yanıltıcı olacaktır.

            Seçmenlerle ilgili bir diğer önemli konu da şudur: Seçmene propaganda için gidenlerin elindeki her imkân artık vatandaşımızın da elinde bulunmaktadır. Televizyon ve internet en uzak köyde bile kullanılmaktadır. Bu nedenledir ki günümüzde herkes herkesten daha çok dünyayı tanıyor, daha çok Türkiye\'yi tanıyor.

            Hani bir meşhur fıkra vardır. Dedesi torununun elinden tutup parka gezmeye götürür. Yolda gördüğü arabayı torununa tanıtan dede "bak çocuğum düdüüüt." der. Dedesinin yüzüne bakıp gülümseyen torunu "sen ne diyorsun dede, bu düdüüt değil, mersedesin son çıkan modeli" diye cevap verir.

            Vatandaşımıza özellikle siyaset sahasında partilerin vaaz u nasihat dönemi çoktan geçmiştir. Bunun için, vatandaşa bilgiçlik taslamanın bir gereği ve yararı yoktur. Çünkü, onlar dünyayı da Türkiye\'yi de herkesten daha doğru okuyorlar.

            Bazen çokbilmişlik yapan, mağrur insan tipleri vardır. Bunlar, konuştukları ortamdaki kişilerin özelliklerini bilmeden atıp tutarlar. Böylelerden birisi bir - iki saat boyunca vatandaşlara "doktorluk" dersi verir. Anlatacakları bitince de kendisini dinleyenlerle tanışmak ister. Vatandaşlardan biri doktordur. "Ben doktorum" der... Gerisini siz düşünün!..

            Vatandaşımıza siyaset dersi vermek bazen de ters tepmektedir. Aksülamel yapmaktadır... Çünkü; onu, siyasetin ve memleket meselelerinin cahili yapıp, "her şeyi ancak biz biliriz" cerbezesine ve üstten bakmışlığına inanın ki vatandaşımız artık pirim vermemektedir. Çünkü, vatandaşımız, vatan ve memleket meselelerinin artık doktoru olmuştur. Birilerinin, kendisini "cahil" kabul edip, kendisine memleket dersi vermesinden çok da hoşlanmamaktadır.

            Öyle veya böyle 60 gün gelir geçer. O son gün ise, vatandaşın "vicdan" denilen sağduyusu bütün duyguların önüne geçip kararını verir. Oyunu kullanarak iradesini sandığa yansıtır.

            Vatandaşımız oyunu kullandıktan sonra, dönüp geriye bile bakmadan evinin ve işinin yolunu tutar. Çünkü, bundan sonrası "Kader"in meselesidir.  O, "vicdanının sesini dinleyip, oyunu kullanmış olmanın" rahatlığı ile sonucu, tevekkül ederek Allah\'a bırakmıştır.

            Yakup Kadri Karaosmanoğlu\'nun Anadolu insanı için söylediği söz ile yazımızı bitirelim. "Anadolu insanı âlim değildir, ama âriftir."

            Güzel günler dileğiyle.