Yazdırdığınız Makale: BİR İNSANIN DEĞERİ 25 KURUŞ MU?.


BİR İNSANIN DEĞERİ 25 KURUŞ MU?

 

      1960’lı yılların başıydı. İşçiler aralarında kavga ettiler. Tarafları tanıyordum. Bir iki arkadaşla araya girdik ve kavgayı büyümeden önledik.
      Ama, kavga edenlerden birisi, diğerine sürekli paha biçiyordu: “Senin değerin 25 kuruş!...”
      O günlerde bir mermi 25 kuruşmuş.
      Bazıları için insan hayatının değeri galiba sudan ucuz. Sorunları, uygarca oturup tartışamıyorlar. Tartışabilseler, belki de bu işi tatlıya bağlayacak ve olayı büyümeden önleyecekler.
      Kimi kavgalar da ölümle sonuçlanıyor. Ölen mezara, öldüren hapishaneye. İki, ya da daha çok sayıda ocak sönüyor. Bazı yörelerde ölümle de olaya nokta koyamıyorsunuz. “Bir sizden, bir bizden” şeklinde kan davası uzayıp gidiyor.
      Gümüşhane, cinayetlerin çok sık işlendiği bir yer değildi. Bir şanssızlık olacak ki, son bir kaç ayda altı kişi öldürüldü.
      Ölümle sonuçlanan olaylara ilişkin üçüncü yazımı yazıyorum.
      Dünkü Kuşakkaya da haberi: “SİVİL UYARI” manşetiyle vermiştik.
      Bir kaç gün önce Oda Başkanlarıyla iki gün önce de Valimiz Veysel Dalmazla (Oda Başkanları olarak) bir araya gelmiştik. Amacımız, cinayetlerin, kavgaların önünün nasıl alınacağı konusunda bir yöntem belirlemekti. Dünkü haberimizde bunlar da yazılıydı.
      Bir kaç ayda 6 cinayetin işlenmesinin son bulması beklenirken dün de 7. cinayet işlendi. Bir hemşehrimiz daha vurularak öldürüldü. Konuya ilişkin haberimizi yine manşetten verdik.
      Sanırım ilk cinayet diğerlerine kötü örnek oldu.
      Hani, çocuklar izledikleri filmlerin etkisinde kalarak taklit etmeğe kalkarlar ya. Bu kez büyükler taklite özendi.
      Bizce olaylara sadece güvenlik açısından bakmak yeterli değil. Olayların bir de sosyal boyutu var. Ahlak çöküntüsü, işsizlik, başıboşluk, yoksulluk olayları körüklüyor ve insanları suç işlemeğe itiyor.
      Bu yazıyı hazırlarken, valimiz Veysel Dalmaz’ın olaylarla ilgili olarak bir basın toplantısı düzenleyeceği haberi geldi.
      İşsizliği ortadan kaldıramazsak, ahlak çöküntüsünü engelleyemezsek, güvenlikle ilgili boşlukları kapatamazsak, insanlara merminin değeri kadar paha biçenler çıkmaya devam edecektir. Bu toplumsal bir yaradır. Bu toplumsal yaranın çözümünü birilerine havale ederek, kendimizi sorumluluğun dışına atamayız.
      Asayişin düzelmesi için herkese düşen görev ve sorumluluklar var.