Yazdırdığınız Makale: Trafik trajik olmadan.


Trafik trajik olmadan

 
Bir ses yükseliyor Zafer meydanındaki o meşhur park alanından.
Vatandaş ağzına geleni sıralıyor, meçhul araç sahibine.
Vakti yok, acelesi var belli.
Hangi araç hangi cepte, bırakıp gitmiş gelip alırım diye.
Hiddetli vatandaş, dert anlatacak birini bulmuş bağırarak konuşuyor, selam gönderiyor meçhule…

Acı bir fren sesi duyuluyor transit caddesinden.
Araçlar gelişi güzel park etmiş ya, çıkış noktasına.
Yolu görmek için, yola çıkma gereksinimi kazaya davetiye dağıtıyor.
Ve ramak kalınmış kazanın ardından; öfke, haykırış ve elde olmayan mahcubiyet saçılıyor.
Yine selam, yine muhabbet, park edip giden meçhule…

Bu kez hastane önü; cümbür cemaat.
Sağa giden, soldan gelen, transit geçen.
Ambulans hastaneye girecek acı siren sesleri, yol isteyen araçlar, kornalar…
Yola atladı bir okul çocuğu, üst geçit varmış; kime ne?
Bu kez hasta yakını hatır sayıyor, ortaya meçhule…

Yola düşüyoruz, yönümüz köylere.
Bir levha, sağa tehlikeli virajları göstermeye çalışan.
Saçmalardan kurşunlardan her tarafı delik deşik.
Üstelik aldığı darbelere bağlı olarak feleği şaşık.
Bu kez de, biz sessiz…

Trafik artık her yerde akıl almaz ve çözüm bulunmaz bir sorun haline geldi. Taşı çatlatacak sabır gerekli. Bu sabrı göstermediğimiz gibi, kurallara ve özellikle trafik kurallarına karşı akıllara ziyan bir duyarlılığa sahibiz. Saygı göstermiyoruz, empati yapmıyoruz. Üstüne üstlük trafiği birbirine katmayı marifet sayıyoruz. Ve sonuç. O meçhul biz oluyoruz.

Gümüşhane,
Valilik dertsiz. Belediye ilgisiz. Siyaset sessiz. Seçmenler sorumsuz.
Kaldırımlar işgal altında. Yollar dar. Park alanı yok. Sorumlular sorumsuz.
Trafik trajik olmadan,
Allah sonumuzu hayreyleye…