Yazdırdığınız Makale: GÜMÜŞHANE'YE HIYANET!.


GÜMÜŞHANE'YE HIYANET!

 

      Yedi cücelerin yarattığı bir slogan vardır: Biz yedi cüceyiz, birbirimizi biliriz.
      Bunu  Emin Çölaşan  Biz kırk kişiyiz,  birbirimizi biliriz ”Şeklinde kitabına  başlık yapmış. Halk arasında söylenmiş şekli de böyledir.
      Bu deyim nerden aklıma geldi?
      Gümüşhane küçük bir il. Kimin heybesinde ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Belirli alanlarda Gümüşhane’nin noktaya çıkardığı ve uygar dünyaya övünçle takdim ettiği “insan gücü” var. (ve iyi ki de var!) Gümüşhane’nin aydınlık yüzünü parlatıp okşayan bu insanlar, bütün Gümüşhanelilerin bir anlamda gıpta ettiği insanlardır. Gümüşhane (yada Gümüşhaneliler) bu insanları  bağrından çıkarıp “ işte benim iddiam, işte benim ölçüm” söylemiyle uygar dünyaya pazarlarken, yüzünün asla kara çıkmayacağını bilmektedir. Çünkü genel geçer bütün ölçütleri aşarak böyle bir mazhariyete ulaşmış bu insanlar, yetiştikleri şehrimiz olarak Gümüşhane’nin  aynasıdır.
      Şimdi bir gafil çıkıp diyebilir mi “Ben Gümüşhane’nin yetiştiği  bir siyasetçi olarak  Oltan Sungurlu’dan daha iyi bir siyasetçi ve devlet adamıyım?”
      Derse biz ne deriz:  “Bize yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, bir birbirimizi biliriz.”
      Ruhunun ve kafasının sıfatı olarak gafilliğinin yanına cahilliğini de koymuş bir insan çıkıp diyebilir mi, “Ben Gümüşhane’nin yetiştiği bir şair olarak Nurettin Özdemir’den daha iyi bir şairim”.
      Derse biz ne deriz:  “Bize yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, bir birbirimizi biliriz.”
      Ruhunun ve kafasının sıfatlarına dengesizliği de ekleyen bir insan çıkıp diyebilir mi , “Ben Gümüşhane’nin yetiştirdiği bir ticaret erbabı olarak İsmail Akçay’dan daha fazla bir bilgiye sahibim.”
      Derse biz ne deriz:  “Bize  yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, bir birbirimizi biliriz.”
      Ruhumun ve kafasının sıfatlarına deliliği de ekleyen bir insan çıkıp diyebilir mi ,”Ben Gümüşhane’nin yetiştirdiği bir gazeteci olarak Turan Tuğlu’dan daha iyi bir gazeteciyim”.
      Derse biz ne deriz:  “Bize  yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, bir birbirimizi biliriz.”
      Örnekleri bu şekilde daha da çoğaltabiliriz. Gümüşhane’de şu son zamanlarda çok garip bir durum sezinliyorum ki o da şudur:
      Gümüşhane’nin aydınlık  ve çağdaş yüzünü okşayan  insanlar tartışmalı bir konumdadır! Halbuki hiçbir ilde böylesine bir “hıyaneti” göremezsiniz! Bilakis, geleceğe iddiasını taşıyan iller, yetiştirdikleri insanları her hangi bir kişisel ve siyasi kaygının çok çok üzerinde çok özel bir “fanus” içinde korumasını bilen illerdir. Örneklerini verdiğimiz bir Oltan Sungurlu’dan, bir İsmail Akçay’dan, bir Nurettin Özdemir’den, bir Turan Tuğlu’dan “nasiplenmek” ve “övünç duymak” varken, onlarla boy ölçüşülemeyeceğini bile bile onlara laf uzatmak ve  onlara ve Gümüşhane’ye ayak bağı olmak da nedendir, niyedir? Bu türlü bir muhterisliği hangi ahlaki temele dayandıracağız?
      Hemen belirteyim ki bu hıyanet içinde olan insanların bu cüreti ve aynı zamanda her konuda  fikir beyan etme hak ve yetkisini nereden bulduklarını cidden merak etmekteyim. Bir konunun eğitimini almadan, inceleme ve araştırmasını yapmadan böylesine keyfiyet kokan bin hıyanet  hangi felsefi inançla bağdaşmaktadır? Yoksa bu hıyanet içinde olanların  her türlü yönteme başvurarak kafalarının estiği şekilde yazmak gibi sonsuz bir özgürlüğü mü var  da bizler bilmiyoruz!
      Kimse kendisini pazarda beş kuruşluk bir kıymeti varken, paha biçilmez bir antika olarak saltığa çıkarmasın!
      Çünkü biz Gümüşhaneliyiz, bir birbirimizi biliriz!