Yazdırdığınız Makale: UYANMIŞ IRMAKLARIN SARHOŞLUĞU.


UYANMIŞ IRMAKLARIN SARHOŞLUĞU

 

         Şu anda satırlarını okuduğunuz bu kardeşinizin edebiyat yolculuğu, ortaokul yıllarında girdiği bir kırtasiye dükkanının vitrininde duran Vakit Geçti Yorgunum isimli şiir kitabının arka kapağın da yazan “Nurettin Özdemir, Kelkit’te doğdu” ibaresinin verdiği ruhi gıdayla  başladı.
         Biz birilerine  bu ruhi gıdayı verebiliyor muyuz bilmiyorum ama, muhtemel ki birileri de böylesine  bir gıdayı bizden veya başkalarından almak istemiyor!
         Halbuki Mevlana’nın dediği gibi: “Doğru olsam ok gibi yabana atarlar beni, eğri olsam yay gibi elde tutarlar beni” düşüncelerinden beslendiğim zamanlar çok olmuştur.
         Bakıyorum şimdiki gençlerin örnek aldıkları  “idolleri”  televole kültüründen türemiş zıpır sözde sanatçılar!
         Meşru ve ahlaki  olmayan bir çok şeyin sanat diye meşrulaştırıldığı şu kahrolmayası zavallı dünyamızda  müstesna sanatçıların olduğunu bilmemiz yüreklerimize su serpmektedir. Ama gençlerimiz bu insanları örnek almıyor.
         Bir popülist kültürün temsilcili olarak İsmail YK yı dinlemek için binlerce insan birbirini ezerken, bir şiir dinletisi veya tiyatro gösterisini izlemek söz konusu olduğunda salonlar boş kalabilmektedir.
         Bu tablo karşısında insanın isyankar olmaması işten bile değil. Acaba diyorum, elime mikrofonu alıp sokak sokak gezerek “Ey insanlar, yalancı sahte baharların peşinden gitmeyin. Bütün magazin ağırlıklı sahte sanatları terk edin. Dinlediğinizde yürek depremleri yaşayacağınız bir gerçek sanat zevkinin farkına varın artık” deyerek tellallık yapsam bana birileri inanır mı?
         Daha açıklıkla  ben neye kızıyorum biliyor musunuz? İnsanlar pazara alış verişe gittiklerinde meyve sebze seçerken sırf mideleri için en güzelini, iyisini seçip filesine dolduruyorlar da kalp ve beyinleri için aynı duyarlılığı göstermiyorlar! Fileye çürük bir elma konduğunda hemencecik isyan ederiz: “ Hey satıcı kardeş, sen ne yapıyorsun, hayvan değil, insan yiyecek olun!”
         Görsel, işitsel medyada, yazılı basında iyi kötü, yararlı yararsız, hayırlı hayırsız demeden bir çok düşünce sanat adına her gün beynimize pompalanmaktadır.  Her gün her akşam,iğrenç kokularla uyuşturuyoruz kalbimizi ve de beynimizi! Midelerinin zehirlenmemesi için  azami duyarlılık gösteren insanların ruhları ve kalpleri zehirlenmektedir, hiç kimsenin kılı kıpırdamamaktadır. Ne acı değil mi?
         Kalbimize , beynimize, yerleştirdiklerimizle bizler zehirlenmekteyiz. …. Kirleniyoruz, kirletiliyoruz, kirletiyoruz…. Kirlenme, biz dur diyene kadar devam edecek…. Dur demek kolay meyve seçer gibi seçeceğiz. Alacağımız kitabı, kaseti, dergiyi, gazeteyi, seyredeceğimiz televizyonu, diziyi, haberi, dinleyeceğimiz radyoyu, programı, müziği, sanatçıyı, gideceğimiz konseri, konferansı, sergiyi…
         Bilmiyorum hiç bilir misiniz, uyanmış ırmakların sarhoşluğunu!
         Kelkit Çayı’na ve Harşit Çayı’na hep bu nazarla bakmışımdır.
         Uyanalım artık! Ve gerçekle sahteyi ayırt edip ruhlarıma ölümsüz gıdalar atalım.
         Sonuçta ırmaklar gibi akalım. Akışımız deli dolu olsun….
         Lakin mevsim yaz!
         Kuruduk!