ABDULLAH GÜL 11. CUMHURBAŞKANI

Konjonktüre göre adam sevme ve dövme geleneğimizden kurtulmamız gereklidir. İnsanların kıymeti, yüzlerinde ki ışık ve alın terleriyle ölçülür. Hele hele üst düzey devlet adamlığı yapmış ve tarih sayfalarında yerini alan insanları keyfi yargılamak, yermek, görmezden gelmek beyhude bir çabadır. Son günlerin en çok konuşulan ismi eski cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün maruz kaldığı yıpratma, öteleme, ötekileştirme ve itibarını yok etme fiillerini görmezden gelmemeliyiz.

Şahsi kanaatim odur ki son yıllarda yetişen en büyük devlet adamıdır. Gerek Dışişleri Bakanlığı dönemi, (2003-2007) gerek Başbakanlığı (2002-2003) gerekse Cumhurbaşkanlığı (2007-2012) yıllarında dünya çapında başarılı bir insan olduğunu kanıtlamış, bulunduğu görevlerin üstesinden geldiği gibi oturduğu makamlara güç katmıştır. Gücünü makamlardan almamıştır. Onu değerlendirirken şimdiki Cumhurbaşkanımızla veya bir başkasıyla kıyaslamak ve öne geçirmek gayretinde olanlardan değiliz. Son 15 yıla damgasını vuran Cumhurbaşkanımız Sayın;   R. Tayyip Erdoğan'ın liderlik ve siyasi dehasının dünya çapında olduğunu bütün dünya bilir. Bunun aksini söylemek ne kadar boş bir laf ise, Abdullah Gül'ün dünya çapında bir devlet adamı olduğunun aksini söylemek de boşuna bir uğraştır. Siyasi dehalar topluma yön verir, toplumu peşinden sürükleyebilirler. Devlet adamları ise devleti güçlü kılmada ve devletin dişlilerinin (güvenlik, adalet, eğitim, sağlık, milli beraberlik vb.) uyum içerisinde çalışmasında doğru kararları verir, doğru zamanda doğru hamleyi yaparlar. Yani dağın arkasını görürler.

Önümüzdeki iki yıl içerisinde yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde mevcut muhalefet partilerinin  onun adını kullanarak şimdiki cumhurbaşkanımıza rakip çıkarma ve mevcut siyasi iktidarı yıpratma gayreti içinde olduğu doğrudur. Bu olayı daha çok kaşıma ve yaraya dönüştürmek isteyebilirler. Daha fazlasını da ortaya koyabilirler çünkü siyaset; toplum algısını yönetme ve değiştirme sanatıdır. Her bir siyasi oluşum toplum düşüncesini kendi siyasi düşüncelerinin paralelinde olmaya gayret eder. Bunun adı da demokrasidir. Bu durumun böyle olması A. Gül'ün devlet adamlığına ve ülkeye hizmetlerine helal getirmemelidir. Onun hak ve hukukunu göz önüne alırken; muhalefet partisinin yada başka bir siyasi görüşün ona kıymet vermesi, onun üzerinden hesaplar yapması bizim onu kıymetsiz hale getirmemiz için bir neden olmamalıdır. İnsanız, aklımıza soru işaretleri takılabilir, acaba diyebiliriz ama sağduyumuzun onu geçmişiyle değerlendirme zorunluluğu vardır.

Bizler, fani dünyada üç beş dakikalık bir yolculuktan sonra ebedi mekanımıza giderek yaptıklarımızdan hesaba çekileceğiz. Her şey görüntülü ve alt yazılı karşımıza gelecek. Gerçekleri yok saymaya çalıştıklarımız da umulur ki hesap konusu olabilir. Bu nedenle dikkat etmek lazım gelir. Eski cumhurbaşkanlarımızdan rahmetli Turgut Özal hakkında da o zaman yıpratma ve itibarsızlaştırma çabaları olmuştu. Şimdi onun hak ve hukukunu tarih tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Türkiye'nin kabuğunu nasıl kırdığını ve ülkemizin önünü nasıl açtığını herkes kabul ediyor. Peki rahmetli sağken niye böyle hoyratça saldırıp, onu huzursuz etmiştik.?!!!.Bu sorunun cevabı işte benim bu yazıyı yazmamın nedenidir. Cumhurbaşkanımız A. Gül hakkında da gün gelip söylediklerimizden pişmanlık duyabiliriz.

Birde insanların gelecekte neler yapabileceğini tahmin etmek için onun geçmişte neler yaptığına bakmak gerekir. Onun birlikte yürüdüğü arkadaşlarıyla olan münasebetlere ve davranışlarına bir bakın. O hiç kıran taraf olmuş mudur? Cevap olmamıştır. Peki, arkadaşları tarafından kırılmış mıdır? Cevap; cevap veremiyorum. Bu soruyu herkes kendine göre cevaplasın..

Devlet memuru olarak siyasi konulara fazla değinmiş olmaktan imtina ediyorum. Belki yanlış yapıyorum, bu yazdıklarım aslında herkesin düşündüğü ama söylemediği şeylerdir diyerek kendime cesaret veriyorum. Sosyal toplumda siyasetle iç içe yaşadığımızdan hareketle yazılanlar hoşgörülür umarım...

Son olarak demem o ki; konjonktür bize iyiye kötü dedirtmemeli, kendi ikbalimiz için başkalarının hukukuna helal gelmemeli, kişi kötü bir fiil işlemeden zanla onu karalamamalı ve geçmişine değer verdiğimiz Cumhurbaşkanımızın hakkını teslim etmeliyiz. Bir gün gelirde ülkesinin menfaatlerine zarar verecek bir davranışta bulunur ve bunu bizler müşahede edersek o zaman söyleyecek başka sözlerimiz de olur elbet. Şimdi söyleyeceğim şudur ki; eski Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül benim tanıdığım en iyi devlet adamlarından birisi hatta en önde gelenlerindendir. 1560 'lı yılların Sokullu Mehmet Paşası neyse,1900'lü yılların Ahmet Cevdet Paşası neyse, 2000 li yılların Abdullah Gül'ü odur. Söylemezsek hak geçer.

YORUM EKLE