AYDIN KOCAMAN İLE SÖYLEŞİ: AYDIN KOCAMAN İLE SÖYLEŞİ

Aydın Kocaman; mütevazı kişiliği, kültürel dolgunluğu, ufuk açıcı tahlilleri ile Gümüşhane için bir zenginliğin adıdır.

Sıradan şeyler dışında yeni, ufuk açıcı görüşler ve tahliller duymak istiyorsanız Sayın Kocaman’la yarım saat bir sohbet bile sizin için yeterli olacaktır.

Sayın Aydın Kocaman’ı uzun yıllardan beri tanırım. Sohbetlerinde hep var olandan bir adım ötesini konuşmuştur.

Sayın Kocaman ile 1 Ocak 2013 tarihinde Gümüşhane’yi konuştuk. Sizleri Sayın Kocaman’la yaptığımız söyleşi ile baş başa bırakıyorum.



HASAN PİR- Bize kendinizi tanıtır mısınız, Aydın Kocaman kimdir?
AYDIN KOCAMAN -
1950 yılında Gümüşhane’nin Süle köyünde dünyaya geldim. İlkokulu köyümde okudum. Ortaokul ve meslek lisesini Erzincan’da okudum.1968 yılında teknisyen kadrosunda devlet memuru oldum. 1974 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Makine Bölümü’nden ziraat yüksek mühendisi olarak mezun oldum. Türk-Alman Tarımsal Mekanizasyon Merkezi’nde kısa süre çalıştıktan sonra askere gittim. Polatlı Topçu ve Füze Okulu’ndan teğmen olarak terhis oldum. Toprak Tarım Reformu Urfa Bölge Müdürlüğü’nde uzman kadrosunda çalıştım. Tekirdağ ve bölgedeki Torak-İskân hizmetlerinde başmühendis kadrosunda çalıştım. Toprak-İskân Müdürü ve Köy Hizmetleri Müdürü olarak değişik illerde görev yaptım. Köy Hizmetleri Müdürü olarak en uzun süre memleketim olan Gümüşhane’de çalıştım. 2004 yılında emekli oldum, kendi köyüme yerleştim. İki kızım bir oğlum var.

HASAN PİR - Gümüşhane Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nde uzun yıllar müdürlük yaptınız. Müdürlük yaptığınız yılların Gümüşhanesini bizimle paylaşır mısınız? O yıllarda en çok neler dikkatinizi çekiyordu?
AYDIN KOCAMAN -
Bizim işimiz Gümüşhane il hudutlarıyla çevrili 6575 km2 alan üzerinde olduğu için yıllar içerisinde Gümüşhane’nin bütün köylerini, yerleşim yerleriyle, insanlarıyla, alt yapılarıyla, arazileriyle, dağlarıyla, toraklarıyla, su kaynaklarıyla bilme ve tanıma imkânım oldu. Yeni seçilen muhtarların çoğu kendi köyünün sorunlarını benden öğrenirdi. Çocukken rahmetli babamla yürüyerek eşeklerle köyleri dolaşıp eski bakır toplardık. Bayburt köyleri dâhil gitmediğimiz köy çok azdır. Köyler arasındaki mesafeler bana İstanbul kadar uzak gelirdi, yılgınlık yaratırdı. Eşeklerin dahi rahat gidemediği patika köy yolları vardı. Her köyün huyu suyu farklıydı. Köy kadınlarından, değil Gümüşhane’yi, komşu köyleri görmeden doğup ölenler vardı.  Köyler sanki bağımsız, birbirinden kopuk içine kapanmış, dışarıyla iletişimi olmayan küçük küçük devletçiklerdi. Yaşadıklarımı ve gördüklerimi hiç unutmadım. Köy hizmetleri müdürü olunca da unutmadım. Şimdiki köylerle eski köyler kıyaslanamaz. Şimdiki köylerde artık çöp sorunu var; bu bir göstergedir.

HASAN PİR - Uzun yıllar Köy Hizmetleri Müdürlüğü yaptınız, köyleri iyi tanıyorsunuz. Köylerde demokrasi var mıdır?
AYDIN KOCAMAN -
Köylerimiz 07.04.1924 tarihinde yasal olarak demokrasiye geçmiştir. Köydeki sıradan insanların seçmen olması, güce ve tercihe sahip olması öyle kolay kolay hazmedilecek kabul edilecek bir durum değildi. Seçmenin seçmen olduğunun farkına varması, kavgalar, çatışmalar, seçim sandıklarının tekmelenmesi sürecinde muhtarlık demokratik ve  siyasal anlamda kurumlaşmıştır. Köyün silahlı kuvveti olan bekçi, tüfeği muhtara çevirmeyi aklının ucundan geçiremez. Muhtarın muhalifleri de bu duruma müsaade etmezler. Muhtarın işini sandıkta bitirmeye uğraşırlar. 1924 yılında nüfusun % 85’i köylerde yaşıyordu. Okuma ve yazması çok düşük olan bu insanlar seçmenin seçilmenin sandığın,  ne olduğunu zaman geçtikçe yaşayarak öğrendiler. Kullandıkları oyun kendi yaşamlarını nasıl etkilediğini gördüler. Demokrasi kültürü kazandılar. Tecrübelerini genel seçimlerde de kullanmaya başladılar. Bu gün şehirlerdeki seçmenler bu insanlardır. Ankara, 1950 yılından bu tarafa, demokratik siyaseti kurumlaştıramadı. Ülkemizdeki bütün olumsuzlukların sebebi siyasetin kurumlaşamamasıdır. Bugün asker ve sivilin siyaseti kurumlaştırmak için büyük gayret sarf ettiklerine inanıyorum. İnşallah yeni bir anayasayla sonuçlanır. Kolay bir iş değil.

HASAN PİR - Köylünün “Devlet ve Cumhuriyet” anlayışı nasıldır?
AYDIN KOCAMAN -
Köylerde devlet ve adalet kavramları Osmanlıdan beri oturmuş temel kavramdır. Devleti güce kudrete, adaleti dine dayandırırlar. “Kâfirin adaleti bizde yok” gibi şikâyet sözlerini çok duydum. Devleti soyut bir varlık olarak düşünmezler. Deli devlet akıllı devlet gibi sözleri rahat kullanırlar. Köyün manevi şahsiyeti derler. Muhtar bizi temsil eder derler. Fakat devletin manevi şahsiyeti dediklerini hiç duymadım. Cumhuriyet öncesi düşünceleri net: Devlet demek Padişah demektir. Cumhuriyet sonrası düşünceleri karışık. Köy Kanununda “İş bu köy kanunu köy mekteplerinde çocuklara belletilir” şeklinde bir hüküm vardır. Benzer bir hüküm şimdiye kadar yapılan anayasaların hiç birine konulmamıştır. Köylünün anayasayı bellemesi ise ya sakıncalı görüldü ya aklı ermez denildi ya da işlerine yaramaz denildi. Hukuk terimleri/kavramları metre, litre, kilogram gibi tanımlanıp yaşantılarına girmediği için hukuktan hukukçudan devletten korkarlar. Devletle olan işlerinde adamını bulmaya yeltenirler.

Dinlediklerime göre Cumhuriyetin ilanını, yıllar sonra duyan köyler ve köylüler varmış. Bu iş nedir diye biri birlerine sorduklarında: “Devlet İstanbul’dan Ankara’ya taşınmış, devletin kapısındaki Devlet-i Aliye-i Osmaniye levhası indirilip yerine Türkiye Cumhuriyeti levhası asılmış. Babadan oğula geçme işi kalkmış. Başsız değiliz; başımızda Atatürk var. Atatürk’ten sonra ne olacak? Bir hal yolunu bulurlar. Bu Cumhuriyetin mala davara bir zararı var mı? Yok. O zaman herkes baksın işine” deyip yaşamlarını sürdürmüşler. 

Köylüler, Cumhuriyeti hiç abartmadılar. “Biz Cumhuriyeti istemiyoruz” diyen bir köylüye rastlamadım. Konuşmalarında Cumhuriyet kelimesini kullanmazlar devlet kelimesini kullanırlar. Yalnız Güneydoğu Anadolu’nun dağ köylerinde sohbet ettiğim yaşlı insanlar genellikle devlet kelimesi yerine Cumhuriyet kelimesini kullanmaları dikkatimi çekerdi. Bizim çok önemli saydığımızı onlar önemsiz sayabilirler. Muhtarın birisine başörtüsü meselesin sordum: Bizim öyle bir derdimiz yok dedi. “Bizim köydeki karıların ne giyineceklerini nasıl giyineceklerini tarla, bahçe, ahır, yaz, kış,  bayram, düğün, cenaze, gece, gündüz ve yaşları belirler.” dedi.



HASAN PİR - Köylüler tembel midir?
AYDIN KOCAMAN -
Bir ömür boyunca günde ortalama dört beş saat uyuyup çoluğuyla çocuğuyla çalışıp sofradan aç kalkan insanlar gördüm. Bu insanları fikri ve fiziki araçlar dediğimiz teknolojiyle buluşturmada çok ihmalkâr davrandık. Bu nedenle OECD ülkeleriyle aramızdaki açığı kapatamadık. Ülke olarak bir noktaya geldik. Maalesef üniversitelerimiz ve siyasetçilerimiz yıllarca şeytan taşlamaktan ihlası okumaya vakit bulamadılar. Çok kavga ettik.

HASAN PİR - Türkiye’de son yıllarda yaşanan değişimi Gümüşhane özelinde nasıl değerlendiriyorsunuz?
AYDIN KOCAMAN -
Olumlu değerlendiriyorum.

HASAN PİR - Gümüşhane gibi küçük illerde il müdürlüğü gibi üst görevlere atananlara potansiyel siyasetçi olarak bakılır. Siz siyasete girmeyi hiç düşündünüz mü? Ya da niçin siyasete girmediniz?
AYDIN KOCAMAN -
Bir seçmen olarak siyasetin içindeyim, takip ediyorum ve siyaseti yapıyorum. Benim için yeterli. Siyaset bizim ülkede tanımsız bir kavramdır. Köşeli bir kavram değildir. Ortama, şartlara, ihtiyaca ve amaçlara göre siyaset algılaması ve tarifler değişmektedir. İşimin gereği hep seçilmiş insanlara muhatap oldum; muhtarlar, sendikacılar, encümenler, parti başkanları, belediye başkanları, milletvekilleri. Bu insanlar seçmenin gücünü ve tercihini almış temsil görevleri olan, diğer taraftan seçmen desteğini sürdürmek ve yeni seçmen kazanmak için iş yapmak zorunda olan kişilerdir. Bu insanları anlayan birisiyim. Bu insanlara saygı göstermek gerekir. Verici insanlardır. Çektikleri çileleri bilirim. Çok az da olsa Seçmen sorumluğu taşımayan, hukuk beni bağlamaz deyip şer işlerin peşinde koşan kişilerle de karşılaştım; bunları ben siyasetçi saymıyorum. Bunlar hırsızlar.
 
HASAN PİR - Emekli olduktan sonra uzun yıllardır yaz ve kış köyde yaşıyorsunuz. Köy hayatından memnun musunuz? Köyde zamanı nasıl değerlendiriyorsunuz?  
AYDIN KOCAMAN -
Her ne kadar köy kavramı öteden beri  “zor hayat” içeriğine sahip olsa da köylere yönelik hizmetler durumu değiştirmiştir. Köyümüz profesörlerden becerikli inşaat ustalarına kadar her meslekten yetişmiş insana sahiptir. Köyümüz eskisi gibi değil, tatil ve dinlenme merkezi olarak kullanılmaktadır. Köylülerimi seviyorum. Köyümün bazı eksiklikleri olsa da internet dâhil alt yapıda sıkıntımız yok. Köy hayatından memnunum. Bedenen çalışarak yaptığım işlerim var.

HASAN PİR - Geleceğin Gümüşhanesi sizce nasıl olmalıdır? Bu kenti yöneten veya gelecekte yönetmeye talip olanlara tavsiyeleriniz nelerdir?
AYDIN KOCAMAN -
Okullarından dağılıp sokakları, caddeleri kaplayan çocuklar insanı ürpertiyor. Bunlar yarın meşru iş isteyecekler. Bu durum bir tehlike ve tehdit olarak algılanmalıdır. İstihdam sağlayacak işletmelerin kurulması ve ülke genelinde rekabet edebilmesi için yatırımcının ve işlemecinin kendisinden kaynaklanmayan olumsuzlukların coğrafya, iklim, girdi maliyetleri artıran diğer unsurlar siyasi kanallara aktarılarak yeterli teşvik ve desteğin alınması önemlidir. Bu işletmelere kendi malımız gibi sahip çıkmalıyız. İş yerlerini denetleyen bürokratların, müfettişlerin yapıcı olmalarını sağlamalıyız. En önemlisi iş verenlere saygı göstermeliyiz onları onurlandırmalıyız. Tavsiyem budur.

HASAN PİR - Aydın Kocaman’ın hayattaki üç doğrusu nedir?
AYDIN KOCAMAN –

1-Yazan adi bir tükenmez kalemi, yazmayan altın kaleme tercih ederim.
2-Felakete uğramış çaresiz kalmış bir insanın malını satın almam. İmkânım varsa yardımcı olurum.
3- Mazlumun cinsini cibilliyetini inancını ahlakını öğrenmek istemen. Mazlum mazlumdur.

HASAN PİR - Gençlerimize tavsiyeleriniz neler olur?
AYDIN KOCAMAN -
Gençlerin tutum ve davranışlarını değiştirmek olumlu davranışlarını pekiştirmek amaç sahibi yapmak için önce anne baba öğretmen olarak kendimizi sorgulamamız gerekir. Karşılıklı güven çok önemlidir. Benim gençlere tavsiyem şu internetin şer çeşmelerinden su içmesinler; hayır çeşmelerinden içsinler.

HASAN PİR - Aydın Kocaman’ın hobileri nelerdir?
AYDIN KOCAMAN -
Fikri ve fiziki bir şeyler üretmek. Okumak, çalışmak bunlar zorunlu. Boş durmuyorum fakat hobi sayılacak bir merakım ve uğraşım yok.

HASAN PİR – Teşekkür ederim.
AYDIN KOCANMAN-
Ben de size teşekkür ediyorum.