BAŞBAKANIN YENİ SEÇİM HAMLELERİ

Not: Sevgili okurlar, bu günden sonra yazdıklarımın “komplo teorisi” veya “deli saçması” olmadığını; gerçekte büyük bir bilgi birikiminin sonucu olduğunu görebilmemiz amacı ile yazılarımın başına parantezler açacağım ve yazının yazılma tarihi, o dönemdeki güncel siyaset ve olayların o günkü durumunu yazacağım. Zira sonradan bu yazılarımı tekrar okursanız eğer; yazılarımın sebep-sonuçlarını da kıyaslamış olabileceksiniz…
 
(Bu yazıyı yazdığımda; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile İmralı’da Mit, Abdullah Öcalan ile doğrudan görüşmeler yapmakta, DTP Eşbaşkanı Gülten Kışanak, yere düşen Türk Bayrağını BDP Diyarbakır il kongresinde yeniden yerine astırmış, herkes “barışın geleceğini” ümit etmeye, “Kürt sorunun çözüleceği konuşulmaya” başlanmış, ancak bu sorunun Ak Parti ve İmralı arasındaki hangi gizli gündemle çözülmek istendiği hiç konuşulmamıştı.)
 
Sayın başbakan, bir gazetecinin sorusu üzerine “Başbakan benim, gündemi tabii ki ben belirleyeceğim, diğerleri beni takip edecek” demişti. Bu konuda ne kadarda başarılı değil mi?
 
Başbakan, Türkiye’nin ilk başkanı, en azından Cumhurbaşkanı olmak istiyor.

Bunu açık açık söylemese de; konu ile ilgili piyasayı şöyle bir silkeledi. Her zamanki taktiği gereği en son kendisi konuşacak şekilde ayarlama yapıyor. Tabi sazanlar atladı bir bir… Herkes safını belli etti. Tabi “kargadan kurnaz tilki var” misali Abdullah Gül, yağladı balladı Başbakanı, tabir caiz ise “ağzına bir parmak bal çaldı.” Kardeşlik hukukundan bahsetti.
 
İşin önünü ne açtı nede kapadı…
 
Son sözü bu defa kendinsin söyleyeceğini ima etti herkese...
 
Gelelim Başbakanın son politik hamlelerine..
 
Ne yazmıştık bu köşeden 02 Mart 2012’de?
 
Demiştik ki;
 
“-Saçma sapan bir alana sapan “Kürt açılımı” Kürtleri,

-Saman alevi gibi yanıp sönen
 “Alevi açılımı” Alevileri,

-“Ergenekon tutuklamaları”,
 Ulusalcıları, Kemalistleri ve Laikleri,

-“Komşularla sıfır sorun”
 hedefine dayalı dış politikanın iflası ve “komşularla azami kavga” durumuna dönülmüş olması Milliyetçileri,

-En son “bu benim adamım buna dokunamazsınız” hareketleri ise Muhafazakar Kesimleri,

Ak Partiden uzaklaştırdı!”
 
 
 
Şimdi Başbakan ne yapıyor? Seçim yatırımı olarak?
 
Kürtleri yanına çekmeye; hatta BDP’nin oylarını dahi almaya yönelik hamle yapıyor. Kürt açılımını büyüttü “çözüm” den bahseder oldu. BDP ve PKK ile Kürt sorunu nasıl çözülebilir siz düşünün? Başbakan ne vaat etti ki bunlara, bunlar bir anda Ak Parti’den çok Ak Partili oluverdiler? Önceki haftalarda yazdık bunları.

Ergenekon hamlesini de yaptı başbakan. Önce “İlker Başbuğ’a terör örgütü lideri” denilmesini kabul edemeyeceğini, tutuklama sürelerinin uzun olmasının yanlış olduğunu söyledi. Ardından Ergün Saygun’u ziyaret etti.(Başbakan, bir zamanlar Kılıçdaroğlu’nu Ergenekon’un avukatı olmakla suçluyordu.)
 
Başbakan birkaç hamle ile Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş gibi muhafazakarları da bünyeye monte etti. Bu işi yaparken insan doğasındaki en büyük zaafları Abdulhamid Han vari kullandı ve bu zatları “Paşa” yapıverdi…
 
Geriye iki kesim kaldı. Biri Aleviler, diğeride Milliyetçiler… İleriki günlerde Başbakanın bu iki kesime yönelik hamlelerini tabii ki göreceğiz. Bu sebeple lüften hafızamızı kuvvetli tutalım. Tutalım ki siyasetçinin hiçbir zaman değişmeyeceğini anlayalım…
 
Başbakan bunları neden mi yapıyor? Ona sorsanız çok sebebi var. Ama bana göre (02 Mart 2012’de yazdığım gibi) “Abdullah Gül dışında bir Ak Partilinin yani kendisinin Cumhurbaşkanı (Onun beklentisi ile Devlet Başkanı) olabilmesinin” önünü açabilmek için. Zira bugün Ak Partinin bünyesinde olan %18’lik bir grup böyle bir seçimde Tayyip Erdoğan’a oy vermeyecek. Bu açığı işte bu hamlelerle kapatabilirse kapatacak. Kapatamazsa o zaman görün siz Tayyip Erdoğan’ın “Kasımpaşalılığını”…
 
Hem de en yakınındakilerden başlayarak “Aziz başkan vari “ben ne dersem o, boşuna bir yerinizi  yırtmayın” derse şaşmam…
YORUM EKLE