Bilgi, Kültür ve Ahlak

İnsan var olduğundan beri hep bir mücadelenin içinde olmuştur. Bu mücadelede başarıya ulaşmak için insanoğlu en çok eğitime ihtiyaç duyar. Eğitim sayesinde hayatta güçlü olabilir ve dünya serüvenini başarıya ulaştırabilir.

Eğitim belki de kapsamı en geniş, ilişkisiz hiçbir alanın olmadığı ender sözcüklerden biri. Dolayısıyla eğitim zor bir süreçtir. Bu süreç ana rahminde başlayıp ölene kadar sürer. Yaşamın kendisidir aslında eğitim.

Eğitim ne kişi, ne aile, ne okul, ne de sadece çevre ile açıklanabilecek bir olgudur. Her şeyi kuşatan, saran, sarmalayan bir özelliği vardır eğitimin.

Eğitimin üç sayacağı vardır. Bilgi, kültür ve ahlak. Bir kişide bu üç özellik varsa o kişi kâmil insan olabilir. Eğer bu özelliklerden biri yoksa o kişi yarım kalır, eksik yaşar hayatı.

Bilgi, kişinin kendisini akademik yönden geliştirmesiyle elde edilebilir. Bugün teknolojinin ulaştığı seviyeyi göz önüne aldığımızda “Bilgiye ulaşamıyorum” diyen birisi deve kuşu misali hayata bakıyordur. Bilgiye hem örgün hem de yaygın eğitimle ulaşmak mümkündür. İletişim teknolojisinin nimetlerinden yararlanmak kişinin gelişimine ciddi katkılar sunacaktır.

Kültür, bir milletin maddi ve manevi bütün ögelerini içerir. Kültür bir anda ulaşabilecek bir şey değildir. İnsanların dili, dini, tarihi, adetleri, töreleri, gelenek ve görenekleri, giyim kuşamları, yemekleri, coğrafi yapısıyla insanları bir kültürün parçası yapar. Bizim kültürümüz “Orhun Yazıtlarında belirtildiği üzere “Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe ilini, töreni kim bozabilir?” sözünde anlamını bulan sözlü ve yazılı Türk töresidir. Örneğin Türkiye’de yaşayıp da Türk kültürüne yabancı olan ya da yabancılaşan topluluklar olabilir. Öyleyse kişi kendisini bilgi bakımından ne kadar geliştirse de kültür yönünden eksik kalacaktır.

Ahlak, yüce erdemlerin toplamıdır. Bir toplumun temel taşıdır. Milletler ancak ve ancak onun üzerinde yükselebilir. Uygarlık tarihine baktığımız zaman adı ahlaksızlıkla anılan birçok topluluk görmekteyiz. Sedum halkı ahlaksızlıkları yüzünden helak olmuştur. Bir kişi bilgili ve kültürlü olup ahlaksızsa yine eksik kalır.

Bu üç değer –bilgi, kültür ve ahlak- insanlara verilmesi gereken en önemli üç özelliktir. Tabii bu anlayışın yerleştirilmesi ancak milli eğitim politikasıyla mümkündür. Gelecekle ilgili strateji planları hazırlanırken sadece bilgiyi değil kültürü ve ahlakı da planlara dahil etmeliyiz.

Güzel hasletlerimizin bir bir kaybolduğu bu günlerde bir daha düşünmek, yeniden düşünmek zorundayız. Toplum cinnet geçiriyorsa, sokakta hatta evde güvende değilsek, yarınımızdan endişe ediyorsak önce kendimizi, sonra çevremizi, daha sonra da sistemi sorgulamamız gerekmiyor mu? Sorgulanmayan bir hayat hayat mıdır? Sokrates bir ifadesinde “Sorgulanmayan bir hayat yaşamaya değmez” der. Öyleyse hayatımızı yaşamaya değer kılmak için hayatımızı sorgulamamız gerekmiyor mu?

Ben de diyorum ki bugün ama bugün yeni bir düşünceyi – bilgiyi, kültürü ve ahlakı- bu toplumun beynine kazımaya var mısınız?
YORUM EKLE