BOZKURT MU, MANKURT MU?

CengizAytmatov’un “Gün Uzar Yüzyıl Olur” adlı eserinde, düşman eline düşen insanların kafaları tıraşlandıktan sonra, deveboynu derisi geçirilip çöl sıcağına bırakılır. Deri kurudukça kafayı sıkar, saçlar tersine uzayıp içine batar. Eğer o kişi, bu işkencede ölmezse, düşünme yeteneğini yitirir.
*
-Kimi iyi niyetlilerimiz bir oranlamayı uygun görmese de- ülkemizde yüzde yetmiş üç gibi büyük bir ekseriyete sahip olan Türkler, Türk ibaresine bunca saldırı ve yok etme girişimlerine rağmen, neden bir karşı duruş göstermez, kendilerini hissettirmezler? Üstelik bir de neden aynı zevata destek veririler?
*
Çünkü bugün muhalefette olanlar, altmış yıldan daha fazla bir zamandır toplumun kafasına deri geçirmeyi ya bizzat siz yaptınız ya yapana yardım ettiniz ya yapanı görmezden geldiniz ya da sadece seyrettiniz. Aklımın yettiği günden beri, vicdanları baskı altında, ülkeyi siyasi çalkantılar içinde, hep yönetilemez halde gördüm. Bir yükselen bir düşen tansiyon gibi, bu çalkantılar, özel hayata müdahale, millete bir işkenceydi. Bu deve derisi milletin kafasını sıktıkça, milletin düşünme yeteneğini elinden aldı.
*
Hâlbuki milletin istediği çok basitti: Azcık aşım, ağrımaz başım. İnancıma, geleneğime, hayat biçimime kimse karışmasın, o kadar. 
*
Ülkemiz İstanbul, Ankara, İzmir’ den ibaret değildir. Diğer Anadolu şehirlerine, özellikle kasabalara bir gidiniz. Millet sanki yıllardır beklediği bir kurtarıcıyı bulmuş gibi, öylesine sakin, öylesine mütevekkil. Ekmeğim az diye, yoksulum diye, her gün asker-polis cenazesi kaldırıyorum diye ne isyanı var ne de itirazı var.
*
Memleketimde, Yüksekova’da şehit olan kuzenimin damadının cenazesine katıldım. İki gün boyunca aileden ve çevreden bu konuda tek bir yakınma, tek bir şikâyet duymadım. Halk bizim sandığımız gibi terörle ilgili olarak, hatta kendi çocuğunun ölümünde bile, bu iktidara zerre kadar sitem etmiyor.
*
Sokaklarda gurup gurup gezen, yürüyerek evlerine giden öğrenciler gördüm. Kız öğrencilerin çoğu başörtülü. Onlar kendi kimliklerini bulmuşlar ve mutlular. Aileler kızlarını bu yüzden okula göndermekte hep tereddüt yaşarlardı. Aileler rahatlamış, mutlular.
*
Cenaze namazı için gelen, camiyi ve meydanı dolduran insanlara baktım. Hepsi, basit hayatları olan, sıradan insanlar. O kadar farklı bir dünyada yaşıyorlar ki, inanın bizim bu sayfalardaki analizlerimizle hiç bir alakaları yok. Düşündüm ki ben bu insanlara ne desem, ne söylesem, bunlara zerre kadar etkisi olmaz. Ne saray ne yolsuzluklar ne hırsızlıklar ne çözülme süreci, ne yalanlar, ne yanardönerlikler umurlarında bile değil. İnsanlar kendinden birinin başlarında olduğuna inanmış, ne dese, ne yapsa, doğru da olsa yanlış da olsa alıp başının üstüne koyuyor
*
Benim gençliğimde, gücümüzün yettiği yerde, başını örten bir kadın, bir kız varsa, bilin ki o ülkücüydü. Kimilerimiz için basitten alınan bu durum, toplumun temel yapısı, ama entelliğimiz bunu görmeye engel oluyor. İnançlarımın, hayat biçimimin dışavurumundaki o sıkıntılı durumları yaşamış insanlardan biriyim. Bize o sıkıntıları yaşatan zihniyetin karşında görünmeye hiçbir zaman cesaret edemeyen, seçilmiş başörtülü vekilinin başını açtıran bir yapının arkasına, milleti davet etmekte bugün sıkıntı yaşıyoruz.
*
“Ülkede bu kadar Türk var, ama bunlar Türklüğü her yerden silmek isteyenlere destek veriyor.” diyorsunuz. Bilmiyorsunuz ki onlar, yaşadıkları karşısında Türk olduklarını düşünmüyorlar bile.
*
 Ey muhalefet, geçmiş dönemin entel iktidarları, bu milletin düşünme yeteneğini elinden siz aldınız! Şimdi de onlara kör diyorsunuz, sağır diyorsunuz, sığır diyorsunuz, koyun diyorsunuz. Belki haklısınız, ama onları siz böyle yaptınız. Şimdi, kafasını cendereye soktuğunuz bu Türklerden bozkurt olmalarını bekliyorsunuz, ama gördüğünüz gibi onlar, ancak efendilerine itaat eden mankurt olmuşlar, fakat o günah onların değil, sizin!
YORUM EKLE