BU NEYİN ÖZGÜRLÜĞÜ?

Almanya’nın Hamburg kentinde iki gün süren G20 Liderler Zirvesi yapıldı. G20 liderleri öncelikle, "Terörle Mücadele" temalı toplantıda bir araya geldi. Toplantının ardından liderler aile fotoğrafı çektirdi. Toplantı "Küresel Büyüme ve Ticaret" başlıklı birinci çalışma oturumu ile devam etti. Bu arada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'la görüştü. Erdoğan'ın yanında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da bulunuyordu. İkilinin sohbeti yirmi dakika kadar sürdü. Zirvenin ikinci günü ise "Afrika'yla Ortaklık, Göç ve Sağlık" temalı üçüncü çalışma toplantısıyla yapıldı. Bu toplantının ardından "Dijitalleşme, Kadınların Güçlendirilmesi ve İstihdam" başlıklı dördüncü oturum yapıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zirvesi'nin ikinci gününde, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. Zirve öncesinde şehirde geniş güvenlik önlemleri alındı. Şehir merkezinde birçok cadde trafiğe kapatılırken, bazı noktalarda ise toplu ulaşımda aksaklıklar yaşandı. Zirvenin düzenleneceği Hamburg Fuar Merkezi çevresinde kuş uçurtmayan güvenlik güçlerine, polis helikopteri de havadan destek verdi. İçeride liderlerin toplantısı devam ederken dışarıda da protestolar durmaksızın devam etti. Araçların, kurulan barikatların ve çöp bidonlarının yakıldığını hepimiz gördük. Kanada delegasyonunun aracının lastiklerinin delindi, bir karakollara taşlı saldırı yapıldı, polis araçları tahrip edildi. Altona bölgesindeki bir helikoptere aydınlatma fişeği atıldı. Moğolistan Konsolosluğunun camları kırıldı. Özellikle G20 Liderler Zirvesi'nin düzenlediği Fuar Merkezi çevresindeki yolları kapatmak için sokaklarda oturma eylemlerinin yapıldığı yerlerde, polis göstericilere müdahale etti. Polis oturma eylemi yapan göstericilere de tazyikli suyla müdahale etti. Olaylar nedeniyle bir çok kişi gözaltına alındı. Zirve karşıtı gösteri düzenleyen gruplara polisin orantısız müdahalesi etmesi sonucu çok sayıda kişi yaralandı. Göstericilere sert müdahalede bulunan polis, olayı görüntüleyen gazetecilere de artık basın özgürlüğü yok diye saldırdı. Bu olay ülkemizde yaşansa idi başta bizim aklı evveller feveran edeceklerdi daha sonra ise onları kukla gibi kullananlar, olayı dünyaya canlı yayınlarla göstererek algı operasyonlarına başlayacaklardı.


G20 Zirvesinin ardından konuşan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Sınırlarımızın yanı başında terör örgütlerinin desteklenmesi, silahlandırılması, bölgede terör adacıklarının oluşturulmasına kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmayacağız" diyerek duruşumuzu net olarak dünya basını önünde deklare etti. Ülke güvenliğimizi tehdit eden oluşumlara karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanmakta tereddüt göstermeyeceğimizi de açıkça söyledi. Cumhurbaşkanımız Erdoğan açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Erdoğan basın mensupları ile ilgili sorulara verdiği yanıt ise şöyle. Basın mensupları sınırsız bir özgürlüğe sahip olmadığını söyledi. Basın mensuplarının da suç işleyebileceğini ifade etti. Suç işleyenlere nasıl müdahale edileceği hukuk devletinde çok açık ve net olduğunu söyledi. Basın mensubu iseniz özel koruma altına alınacaksınız. Yok, öyle bir şey dedi. Bizde aynı düşüncedeyiz. Basın özgürlüğü ayağına yatıp kirli niyetlerinizi, düşüncelerinizi aleni bir şekilde milletin gözünün içine baka baka söyleyeceksiniz. Düşünce özgürlüğü kısıtlansın demiyorum. Tam aksine düşüncelerimizi açık bir şekilde anayasanın da verdiği hak şeklinde kullanalım diyorum. Sadece basın mensupları değil herkes düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olmalı. Tabiki burada sınır olacak, sınırı anayasa koymuş. Kişi hakları ve hürriyetleri engellenmeyecek, vatanın birliğine dirliğine dil uzatılmayacak, mukaddesata hakaret edilmeyecek, bölücülük yapılmayacak, terör örgütlerine destek verilmeyecek vs. Bu saydıklarımıza karşı suç işleyenler kim olursa olsun yargı karşısında hesap vermeli. Suç işleme durumunda da  yargı gerekli değerlendirmeyi hemen yapmalı Avrupa için 'Özgürlükten bahsetmesinler ‘dedi Sayın Cumhurbaşkanımız. Alman yönetimi ve eyaletlerin salon toplantısı yapmasına müsaade etmediğini buna tahammül edemediklerini yüzlerine baka baka söyledi. Acaba bu yapılanları hangi özgürlük anlayışı ile bağdaştıracağız. Eğer özgürlükler dünyasında yaşıyorsak, Türkiye Cumhuriyeti'nin halkının yüzde 52'sinin oyunu alan bir Cumhurbaşkanına Almanya'da bir salon toplantısında konuşma müsaadesi vermeyenler, kusura bakmasınlar özgürlüklerden bahsedemezler. Bu bir siyasi intihardır. Şu anda bir telekonferansla bile konuşma arzumuza dahi tahammül edememişlerdir. Ancak PKK'nın dağdaki eşkıyalarına müsade etmişlerdir. Onları polis kordonu altında yürütenler, buradaki meşru derneklere müsaade etmiyorlar diyerek milletin onlara vereceği cevabı vermiş oldu. Sürekli özgürlükten demokrasiden dem vuranlar devlet başkanımıza ve bakanlarımıza her türlü engellemeyi yapmaktan çekinmiyorlar. Onların gerçek bir demokrasi anlayışını tam olarak benimsediklerini söyleyemem. Neden mi? Nedeni çok açık. Sadece kendi menfaatleri için kendi vatandaşları için demokrasi ve özgürlük istedikleri için. Böyle bir anlayış bugün Avrupa’da hüküm sürüyor. Orada yaşayan vatandaşlarımızla bakanlarımız, cumhurbaşkanımız buluşturulmuyor. Bu engelleme Avrupa Birliğine ortak olmak isteyen tek Müslüman ülke Türkiye’ye karşı. Bu karanlık, köhne zihniyet İtalya’da siyasilere, Felsefesi ve adı ile, İslam düşmanlığı yapacak bir parti kurdurdu. Bu durum Avrupa’nın geldiği noktanın vahametini gösteriyor. Bu ve buna benzer şeyler bizde olsa idi,  sözde özgürlükçüler zannedersem bu gün itibari ile dünyayı ayağa kaldırırlardı, ülkemize her türlü saldırıyı, engellemeyi yaparlardı ve ambargo uygularlardı. Devlet büyüklerimiz sırası gelince onlara gerekli dersi verecektir. Almanya’ya incirlik üssü için verilen ders gibi.

YORUM EKLE