Cenaze nedeniyle kapalıyız...

Bir süredir Gebze’deyim. Hayatının baharında yakalanıdığı amansız hastalığa verdiği uzun süreli mücadeleye karşılık,  yenik düşen kardeşimize son vazifemizi yerine getiriyoruz. O güzeller güzeli dosta, arkadaşa, kardeşe Cenab-ı Allahtan rahmet ve mağfiret diliyorum. Mekanı cennet olur inşallah.

Ölüm, hayatın en acı gerçeklerinden biri. Hele  genç yaşta karşılaşıldığında daha da büyük bir yıkıma sebep oluyor. Her şeyin yarım kaldığı, dünyalık nimet ve zenginliklerin hiç bir anlam ifade etmediği bir durum. Haliyle insan kendini, çevresindekilerini  ve yaşadıklarını sorguluyor. Kısa olarak ifade edilebilecek bir ömrü ne kadar hoyratça harcadığını, gereksiz ayrıntılara takılıp kalırken aslolan noktayı nasıl kaçırdığını anlıyor.

Maalesef sonsuz bir yaşam için mücadele etmek yerine, bir kelebeğin renkli ancak günübirlik hayatına özeniyoruz. Evimiz, işimiz, arabamız veya herhangi bir çıkarımız için herşeyi mübah görüyor, yaşadığımız günü abat etmek uğruna geleceğimizi berbat ediyoruz. Dinimizin uyarılarına kör ve sağır kalırken, insan nefsinin tükenmek bilmeyen isteklerinden beslenen kapitalizmin esiri oluyoruz.

Öyle bir düzeni benimsemişiz ki; göz boyamaya, sahtekarlığa, yalancılığa kılıf uydurup reklam diyerek meşrulaştırırken, üçkağıtçılığın her çeşidini satış stratejisi olarak adlandırıyoruz.

Manav oluyor; altta kalan çürük ve pörsümüş sebzeleri satmak için üstlere parlattığımız ürünleri yerleştirmekte hiç bir beis görmüyoruz.

Balıkçı oluyor; bayat veya ince hamsiyi elden çıkartmak için kasaların üzerine sık sık su vuruyor, zor da olsa bulduğumuz birkaç büyük hamsiyi görünür hale getirebiliyoruz.

Bankacı oluyor; müşterileri urbasına, parasına, banka hesabına göre sıraya koyuyor, insanları yürüyen banknot olarak değerlendirebiliyoruz.

İdareci oluyor; dayısı olanların önlerindeki engelleri bir bir temizliyor, niteliğine ve yeterliliğine bakmadan hakkaniyet ilkesinden uzakta olsa makam ve mevki dağıtabiliyoruz.

Siyasetçi oluyor; yandaş ve yalaka diye işe adam almakla yetinmiyor, adam için iş uydurup havadan maaş bağlayabiliyoruz.

Başta kendimiz olmak üzere her birimizi farklı seviyelerde de olsa bu düzenin acımasız çarkları içerisinde ufalanıp gidiyoruz. Her geçen gün yaklaştığımız o kaçınılmaz hesap gününü unutarak yüzsüz ve  riyakar bir şekilde günümüzü gün etmeye çalışıyoruz.

Şüphesiz ölümden kaçmak mümkün değil. Her birimizin gözlerini bu dünya için kapatacağı gün gelip çatacaktır elbette. Önemli olan sınırlı ömrümüzün sonunda hayırlarla yad edilebilmek, hoş bir seda bırakmaktır. Aşığın maşukuna kavuştuğu andaki mutluluğu ile emaneti sahibine, saf ve temiz teslim edebilmektir.

Cenaze nedeniyle kapatmadan, kendimize bir çeki düzen verme zamanı sizce de gelmedi mi?
YORUM EKLE