ÇOCUK EĞİTİMİ ÜZERİNE

Çocuğun eğitimi ne zaman başlar? Bu soruyu cevaplayarak başlayalım. Çocuk eğitimi anne rahmindeyken başlar. Annenin yediği, içtiği, dinlediği, gördüğü her şey çocuğu da etkiler. Bu yüzden sağlıklı birey yetiştirmek isteyen aileler bunun bilincinde olmalıdır. Özellikle hamilelik döneminde annenin sigara, alkol gibi kötü alışkanlıklardan ve stresli ortamlardan uzak durması gerekir. Çünkü iyi, kötü bütün dış etkenler anne yoluyla bebeğe geçer. Psikologlar üçüncü ve altıncı aylar arasında çocuğun zihinsel gelişiminin başladığını ve annenin heyecana bağlı ortamından etkilenen çocuğun, çeşitli uğraşlardan da etkilendiğini belirtiyorlar. Örneğin hamileliğin ikinci döneminde sürekli müzik dinleyen bir annenin, ileriki zamanda çocuğunun müziğe olan ilgisini ve yeteneğini ortaya çıkardığı gözlenmiştir. Bebeklerin bilinçaltı daha anne karnında iken başlıyor. Annenin mutlu iken salgıladığı hormonlar bebeğe huzurlu ve güvenli bir ortamda olduğu mesajını veriyor. Bebekler anne karnında iken öğrenmeye başlar, hatta sizinle iletişim kurarlar. Bu yüzden erişkinlerde saptanan aşırı korkular, takıntılar gibi bazı davranış bozukluklarının araştırılması aşamasında anne karnı ve özellikle doğum anına kadar inilebiliyor. Bilinçli bir aile bebeğin üzerinde pozitif etkiler bırakabilir. Buna en güzel örnek annenin sesli kitap okumasıdır. Böylece çocuk ileriki zamanlarda diğer çocuklara oranla kitap okumaya daha eğilimli olurlar. Hamilelikte özellikle anne-bebek ilişkisi çok önemlidir. Annenin bebeği ile kurduğu sevgi dolu bağlar onun yaşama güvenle hazırlanmasını sağlar.

Ailenin çocuk üzerindeki ilgisi, sevgisi, şefkati çocuğun sağlığını, eğitimini, başarısını ve toplumla olan ilişkisini etkiler. Çocuk yaşadığı çevrede ilk anne ve babasını model alır. O yüzden ailenin çocuk üzerindeki etkisi ölçülemeyecek kadar fazladır. Çocuklar söylenene değil daha çok yapılana odaklanır ve taklit ederler. Anne-babanın birbirine karşı olan tutum ve davranışları çocuğun çevreye gösterdiği davranışlar üzerinde etkilidir. Çocuğa karşı aşırı ilgi, sıkı kontrol ya da aşırı ilgisizlik, vurdumduymazlık; çocuğu yalan söyleme, hırsızlık, pasiflik ve aşırı saldırganlık gibi olumsuz davranışlara sürükler. Aile çocuğunu başka çocuklarla kıyaslamamalı. Bu davranış çocuğun psikolojisini etkiler ve çocuk kendini yetersiz, değersiz biri olarak görür. Bu da çocuğun toplum içinde çekingen ve pasif kalmasına sebep olur. Her çocuk mükemmel değildir ama aile çocuğunun yanında olarak onu mükemmele ulaştırabilir. Çocuklarımıza her zaman onları sevdiğimizi dile getirip, değer verdiğimizi göstermeliyiz. Çocuklarımızla ilgili karar verirken onların görüşlerini alıp, kararlarına saygı göstermeliyiz. Bu davranış onları gerçek hayatla daha erken tanıştırır. Hiç hata yapmayan insan yoktur. Hatalarımız bizlere doğruyu açık ve net gösterir. O yüzden çocuklar hata yaptıklarında veya olumsuz bir davranış sergilediklerinde, onları cezalandırmak yerine yaptıkları hatayı gösterip ders çıkarmalarını sağlamalıyız. Devamlı eleştirilen bir çocuk; kınama ve ayıplamayı, intikam ortamında yetiştirilen bir çocuk; kavga ve şiddeti, alay edilerek yetiştirilen bir çocuk; sıkılıp utanmayı, utanç duygusu ile eğitilmişse, kendini suçlamayı öğrenir. Hoşgörü ile yetiştirilen çocuk; sabırlı olmayı, destek vererek yetiştirilen çocuk; güven duymayı, övülerek yetiştirilen çocuk; takdir etmeyi, saygı gösterilerek yetiştirilen çocuk; adil olmayı, güven ortamında yetiştirilense; kendinden emin olmayı öğrenir.

Hoşgörülü bir ailede yetiştirilen çocuk toplum içinde aktif, girişken, yaratıcı fikirler üreten bir birey olur. Genel olarak Türk aile ve eğitim sistemine bakıldığında aileler otoriter, aşırı koruyucu ve kontrol edici bir yöntem içinde çocukları, kurallara uyup, sessiz olduğunda ödüllendirilen; aktif, sorgulayıcı ve atılgan olduklarında ise cezalandırılan bir davranış sistemi hâkimdir. Araştırmalarda ödüllendirmenin cezalandırmaktan daha etkili olduğu görülmüştür. Disiplin çocuğun yaşına uygun olmalıdır. Çocuğumuzdan istediğimiz her davranışı yapmasını bekleyemeyiz. Çocuğun yaşına uygun bilgiler vermeli ve yaptığı hatalara karşı çocuğa, özüne yönelik cezalar verip onu pasif kılmamalıyız. Sorgulayan, eleştiren, araştıran, atılgan bireyler yetiştirmeliyiz. Unutmayalım ki onlar bizim ve milletin geleceği. Çocuğun anne ve babadan aldığı iki şey vardır: sevgi ve eğitim. Sevgi kabullenme. koruma, kollama ve sevecenlik gibi bütün olumlu duyguları içerir. Eğitim ise; öğretilen her şeyi, verilen bilgileri, becerileri, yasakları, kuralları, inançları, değer yargılarını, görgü kurallarını ve insanın sosyalleşmesi için gerekli olan tüm toplumsal değerleri kapsar.

Sonuç olarak çocuğun eğitimi ilk olarak anne karnında başlar. Anne karnında eğitimin verilmesi için ilk koşul bebeği kabullenmek olmalıdır. Çünkü istenmeyen hamilelik sonucu doğan çocuklar bunu anlar ve hayatı boyunca güven sorunu yaşar. Anne hem kendisi hem de bebek için sakin müzikler dinlemeli, bu ikisine de huzur verecektir. Çocuğun eğitiminde ilk olarak anne ve bebek ilişkisi çok önemlidir. Bu eğitim sürecinde okul, çevre ve arkadaş ortamları da etkilidir. Fakat çocuk çevresinde öncelikle anne ve babasını model alır. O yüzden aile eğitim kurumlarının başında gelir. Ailenin çocuk üzerindeki etkisi yadsınamaz. Olumsuz aile tutumlarında ailenin verdiği eğitim ya sıkı ya da gevşek olmaktadır. Bu da çocuğu olumsuz etkilemektedir. Çocuğumuza vereceğimiz eğitim ileriki zamanlarda onun hayatını şekillendirecektir. Araştırmalarda eğitimli ailelerin çocukları ile eğitimsiz ailelerin çocukları karşılaştırılmıştır. Eğitimli ailede büyüyen çocuk; demokratik, hoşgörülü, kendine güveni olan, atılgan, üretken çocuklardır. Eğitimsiz ailede büyüyen çocuklar ise; kavgacı, savurgan, kendine güveni olmayan, geri planda duran, çekingen çocuklardır.
YORUM EKLE