DİRİLİŞ

“Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez”


Şeyh Edebali Bizlere tarihimizi tersinden okutanların hükmü sona erince; anlı ve şanlı tarihimizi yeniden doğru bir şekilde okumaya, anlamaya ve anlatmaya başladık.

Her zaman isimleri ve hizmetleri ile gurur duyduğumuz cennetmekân ecdadımızı kızıl sultan, vatan haini ve hakir sıfatlarla bizlere deklare eden zihniyetler elbette bunları bir planın gereği ve bir yerlerin dayatması ile yapıyorlardı. Çünkü Türk milletinin mazisi ile bağlarını koparmak yapılacak olan hain emellerin bir öncülüydü, hazırlayıcısıydı, en kolay olanıydı.

Ama yüreği imanla çarpan bizden birileri geldi ve bu oyunu bozdu Allah’ın izniyle. 46 yıllık saltanatında ömrü seferlerde geçen ve son seferinde şehit olan ve tüm Avrupa’nın ‘muhteşem’ ismini yakıştırdığı Kanuni Sultan Süleyman’ı bile haremden çıkmayan bir görüntü ile milyonlara göstermek tarihimize yapılan en büyük zulüm olsa gerekti. Yavuz Sultan Selim savaşa çıkarken bile kütüphanesini yanında götürür, hemen her padişahımız şiirle, sanatla ve tasavvufla hemhal olurken bizler onları yerin dibine sokmak için her herzeyi maalesef yiyerek ecdadımıza küfrü marifet addediyorduk. 

Şimdi DİRİLİŞ var kasıtlı olarak uykuya bırakılan Türk Milletini yeniden uykusundan uyandırmak için. Cihan Devleti Osmanlı’nın evveli, doğum sancıları ve doğuşunun hakiki bir dille anlatıldığı muhteşem bir çalışma, mükemmel bir dille anlatılan dosdoğru bir yapım.  

Diriliş, dünyanın kaderini değiştiren ve belirleyen bir hikâyeyi yazan Süleyman Şah oğlu Ertuğrul’un ümidi, tükendiği yerde adeta küllerinden doğan bir milletin yeniden şahlanışı ve her şeyin bittiği bir anda yeniden dirilişinin adı oldu.

Ve DİRİLİŞ pusatlarını kınından çıkarıp yar eyleyen, yağız atlı orduları ile ilahi muştunun ardından giden, gittiği yerlere insanlığı, sevgiyi, vefayı, paylaşmayı ve kardeşliği götüren güzel yürekli insanların umudu oldu.

Atamız Ertuğrul, göğü çadır, yeri yatak eyleyerek zor bir mücadeleye talip olurken 13. Yüzyılda tüm emperyalistlerin oyunlarını bozdu. Türklerin Sultan Alparslan ile yurt edindiği bu kutsal ve bereketli topraklara ortak olmak isteyen Haçlı ve Moğollarla çarpıştı.

Süleyman Şah oğlu Ertuğrul yıllardır yersiz ve yurtsuz kalan 400 çadırlık obası Kayıların acılarını dindirmeye yeminliydi. İleride Osmanlı’nın temellerini kuracağı güzel bir yurt peşindeydi. Bu kutsal yürüyüşünde Tapınakçı Şövalyeleri, Moğollar ve zalim Türkmen Beyleri onun en büyük düşmanı olarak karşısına çıkmış ve engel olmaya gayret ediyorlardı. Ama o manevi limanı İbn-i Arabî’den aldığı sırla adım adım hayallerine ulaşıyordu. Ve nihayetinde temellerini atacağı devlet, dünyanın kaderini değiştirecekti.

Ve bizler dördüncü sezonunda Çarşamba akşamları şanlı ecdadımızın bu muhteşem yürüyüşüne şahitlik etmeye devam ediyoruz. Yıllardır kasıtlı olarak bağlarımızı kopartmaya çalıştıkları şanlı tarihimizle yeniden barışmanın sevdası ile topyekun olarak, yediden yetmişe, çoluk ve çocuğumuzla bu kahramanlık destanını izlemeye devam ediyoruz.

Sahibi olduğumuz TRT; tarihi, ahlaki, milli ve manevi yapımlarla, dizilerle, belgesel ve filmlerle bizlere gerçek tarihimizi doğru anlatmaya devam ederken bizler uzak ve yakın tarihimizde yapılan hainlikleri, sebeplerini anlamaya çalışıyoruz.

Kör karanlıklara itilen bu milletin artık ihanetlere, zulme ve vefasızlığa tahammülü kalmamıştır. Diriliş bu milletin yeniden ayağa kalkmasına, dik durmasına ve uyanık kalmasına vesile olmuştur. Emeği geçen herkese şükran borçluyuz. Sağ olun, var olun. 

YORUM EKLE