DOĞDUĞUMUZ AMA DOYAMADIĞIMIZ ŞEHİR!

Yıllardır Gümüşhane’de (veya daha genel bir tabirle, doğuda )  bulunan üretim tesisi ve sanayi yatırımlarının, cazibe ve niteliklerinin artırılması için nelerin yapılmasına dair düşünceler geliştiriyorum, geliştiriyoruz.

Konu, çok önemli bir konu, zira bir şehrin var olabilmek, zenginleşebilmek ve evlatlarının karnını doyurabilmek mücadelesi bu konuda alınabilecek başarıya bağlıdır.

AKP iktidarıyla birlikte Gümüşhane’nin güçlü bir iktidardan ve o güçlü iktidara iki milletvekili veren bir il olarak genel yatırımlardan hakkına düşeni alıp almadığı son on senedir tartışılıyor.

Sahi biz devletten (iktidardan) üretime dönük hangi yatırımları alıyoruz?

Gerçi, konu konuya duyarlı kardeşlerimizin ilgisi ve bilgisi dahilinde olan bir konudur ama olsun yine de düşüncelerimizi onların hoşgörüsüne sığınarak ifade edeceğiz:

Her iktidarın öncelikli hedefleri arasındadır, gelişmekte olan illere sanayi teşvik ve yatırımları. Hemen hemen gelip giden her iktidar bu konuda doğu ile batı arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak için doğuya bir takım teşvik paketleri açıklamış, ama ne yazık ki sonuç istenilen oranda gerçekleşememiştir.
Geçmiş yıllarda olduğu gibi şu son yıllarda da  bu anlamda Gümüşhane’de değişen bir şey olmamış, Gümüşhane’de ve doğuda sanayi bitme noktasına gelmiştir.
Geçen gün bir hemşehrimize Gümüşhane’nin tanımını yapar mısın diye sordum, aynen şu cümleyi söyledi:

Doğduğumuz fakat doyamadığımız yer!

Doğduğumuz, fakat doyamadığımız bir şehir…

Sonuç ta baktığınızda vaktiyle Gümüşhane’ye  yapılan yatırımlar (özel sektör yatırımları da dahil)  hep  heba olmuş ve kalkınmış, zenginleşmiş bir Gümüşhane düşüncemiz hep düşte bir özlem olarak kalmıştır.

Ne yazık ki bütün bu gelip geçen süreçlerin sonunda Gümüşhane’ye yatırım yapmak isteyen yatırımcının hayalleri kırılmış, ümitler bitmiş, yatırımlar atıl kalmıştır.

Kentimizde  bacası tüten, çalışan üretim tesisi, maalesef her geçen gün biraz daha azalmaktadır.

Ayrıca şu da bir gerçektir ki, daha genel bir tabirle ifade edelim, doğuda  kaderine terk edilmiş  mevcut yatırım ve tesisler güçlü batı ekonomisinin üretim ve kalite baskısı altında, rekabet edemez durumuna gelmiştir.

Yani Türkiye’nin sanayi ve ticaret merkezlerindeki gelişmiş teknoloji ve yetişmiş insan gücü karşısında doğu ve doğudaki iller, rekabetten yoksun durumlarıyla ve de sahipsizlikleriyle bulundukları bölgelere gelişme, üretim ve zenginleşme şöyle dursun, sorun olmaya başlamışlardır. Ekonominin adına rekabet denen bu acımasız kuralına boyun eğmek mecburiyetinde kalan bu üretim tesisleri, güçsüz, cılız bir vaziyete düşmüş ve nihayetinde kapıya kilit vurur hale gelmişlerdir.

Böyle bir durumda Gümüşhaneliler nasıl doyacaktır peki?

Şimdi ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumu çok iyi okumak zorundayız.

Zira devlet destekli ticari işletmeler süratle ya kapatılmakta ya da özelleştirilmektedir. Ve zaten Gümüşhane’nin siyasi yolla güçlü bir devlet adamı çıkartamaması, (Oltan Bey hariç) Gümüşhane’yi yıllardır devletin yanlış sanayileşme politikasının kurbanı ve mağduru pozisyonuna itmiştir. Bu düşünceme katılmayacak olanlar bir elin parmaklarını geçmez.

Yine Gümüşhane’nin bu yöndeki sahipsizliği nedeniyledir ki yatırım ve üretim tesislerine sözüm ona çıkarılan teşvikler güdük kalmıştır.

Zaten hiçbir girişimci bu teşviklere aldanarak Gümüşhane’ye ve de doğu illerine yatırım yapmamıştır. Bu teşvikler, mevcut yatırımların yarasına merhem olmadığı gibi, beklenti içerisindeki bu yatırımcılara çok zaman kaybettirmiştir. Atıl kalan tesisler bu gün çürümeye terk edilmiştir.    

Devletin ekonomiden hızla çekilmesi, ortamı özel müteşebbis ruha bırakmıştır.

Peki, özel sektörün Gümüşhane’ye yatırım yapması için neler yapılmıştır?

Ya da şöyle sormak lazımdır, hangi özel sektör yatırımcısı Gümüşhane’de bir sanayi teşekkülü ve ticaret yapma imkânı bulmuştur?

(Medar-ı iftiharımız Sayın Aydın DOĞAN, kesinlikle bu soruların kapsamı dışındadır ve de çok istisnai bir durumdadır. Sayın Aydın Doğan Kelkit’e okul yaptırıyor, park yaptırıyor (Kiptaş Parkı Aydın Doğan’ın sayesinde yaptırılmıştır, meraklısına bu yatırımın bütün aşamalarını anlatabiliriz!), siyasi temsilci önlenemez bir iştahla çıkıp bu yatırımları biz yaptık diyerek sahiplenebiliyor!!)

Sonuçta söylemek istediğimiz şudur: Sayın Aydın Doğan’ın yatırımları ne yazık ki hiç utanılmadan yerel siyasetçiler için siyasi malzeme olarak kullanılmıştır. Bu yatırımlar siyasetçiyi o kadar çekmiştir ki, baksanıza adına organik tarım festivali bile yapılıyor. Soru şudur: Organik tarım adı altında sen ne yaptın? Her halde Sayın Aydın Doğan’ın yatırımlarının siyasi bir yanının olmadığı bütün hemşehrilerimizin izan sınırları dâhilindedir.

Sayın Aydın Doğan’ın yatırımlarına sahip çıkarak kendisi yapmış veya yaptırmış imasıyla pozlar veren siyasetçi Kelkit Kibrit Fabrikası’nın kapısına kilit vurulduğunda ortalıklarda hiç gözükmedi!!

Demek ki bizim memlekette siyaset böyle yapılıyor!

Okuduğumuz manzara şudur:

Mevcut yatırımcılarının beyninde, doğuda yatırım yaptıysan cezanı da çekersin düşüncesi hâkimdir. Gerek tabiat şartları, iklim koşulları ve gerekse devletin ekonomik düzenleme teşvik ve uygulamaları, sonuç olarak yatırımcıların içine düştüğü mevcut durum bu görüşü desteklemektedir.

Geçen gün bir dostumuz şöyle bir izahatta bulundu, bunu  bütün okuyucularımla paylaşmak isterim:

“YATIRIMCILAR,  SANAYİ VE ÜRETİM TESİSLERİ YERİNE, PARALARINI TARLA ALIMINA YATIRSAYDILAR, BUGÜN TARIMA VERİLEN, DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİ VE DİĞER TEŞVİKLERLE ÇOK DAHA KÂRLI DURUMDA OLACAKLARDI. YATIRIMA ÖDEDİKLERİ PARA KARŞILIĞINDA TARLA SATIN ALMALARI, BUGÜN VERİLEN DESTEKLERLE ÜRETİM TESİS VE YATIRIMLARINDAN ÇOK DAHA FAZLA, AYRICA DA ZAHMETSİZ PARA KAZANDIRMIŞ OLACAKTI.”

İnsan ister istemez bu düşünceler karşısında ürperiyor.

Sadece tarla sahibi olmak desteklenme gerektiriyorsa, bir sanayi tesisi olmanın, bir üretim tesisi sahibi olmanın da, istihdam doğurup üretim yapmanın da bir karşılığı olması gerekmez mi?

Geçen gün illerin ihracat oranları açıklandı.

Merak eden Gümüşhane’nin neyi ve ne kadar ihraç ettiğine lütfen bir baksın!

YANİ VE YANİ EĞER GÜMÜŞHANELİLER, KELKİTLİLER DOYMAK İSTİYORLARSA BALIK TUTMAYI ÖĞRENMEK ZORUNDADIRLAR.

Başkalarının tuttuğu balıkla bir seferlik karnını doyuran insanlar, sistemin aradığı tüketim malzemeleridir. Çok kötü siyasetçiler bu insanları kendilerine muhtaç oldukları için çok severler!

Ve iyi bir siyasetçi de kimdir biliyor musunuz:

BALIK TUTMAYI HALKINA ÖĞRETEN KİŞİ!
YORUM EKLE