EKMEK DERDİ

6 Parmaklı insanlar

Gövdeden büyük kafalar

Kolu bacağından, bacağı kolundan çıkan çocuklar

Bin bir çeşit kanser

Bin bir çeşit hastalık

Bilim kurgu filmlerinden değil sahneler. 29 yıl evvelinden, Çernobil’in bıraktığı mirastan seçmeceler. 20. yüzyılın ilk büyük nükleer kazası Çernobil. Ukrayna’da meydana gelmişti sözde. Ama bilenler iyi bilir, biz soluğunu fazlasıyla hissettik ensemizde. Karadeniz kıyıları yakından tanır. Kazanın ardından artan kanser oranları sanırım en son Kazım Koyuncu’nun ölümüyle hatırlandı. Oysa Çernobil kapıya dayandı.

Ukrayna ne kadar uzağımızdaydı?

Peki ya Sinop’la kaç kilometre var aramızda?

Mersin Akkuyu kaç saat ötemizde?

Marmara’dan Sivas’a, Çankırı’dan Trabzon’a bütün ülkeye yayıldı Çernobil’in radyoaktif parçacıkları. Şimdiyse biz ellerimizle kuruyoruz nükleer santrali. Evet, enerji bağımlılığından kurtaracak bizi. Evet, kaba tabirle, en absürt haliyle ‘deli para’. Ama bunlar mı göze batan?

Güvensizlik!

Almanya 1. Dünya Savaşı’nda yaptığı kanalizasyon ve yolları kullanırken, her sene baştan kaldırım yapan milletiz biz. 72 yılda maden kazalarında 3 bin 754 madenciyi kaybetmişiz. Öyle ya da böyle sudan bahanelerle üstelik. Daha madencimize bile sahip çıkamazken, nerde en ileri modeli örnek alıp, bilim adamlarımızla geliştirerek milli kalkınmayı sağlamak.. Üzülerek, ezilerek yazıyorum bunları. Ülkemi seviyorum, hem de hatalıyız diyebilecek kadar. Çünkü güvensizliğim tedbirsizliğimize. Oldubittiye getirişimize. Ucuza kaçışımıza. Malı, candan kıymetli tutuşumuza.

Neticede muhtemelen kimse ses çıkarmayacak.

O santraller yakında açılacak.

Para derdine, istihdam diye diye insanlar çalıştırılacak.

Ekmek derdine, iş diye diye insanlar çalışacak.
YORUM EKLE