EN GÜZEL KARNE

“Yurdu savunmanın en ucuz yolu eğitimdir.”
Buckel

1994 yılından bugüne birleştirilmiş sınıf, müstakil sınıf öğretmenliği ve nihayet Rehberlik Uzmanı olarak 23 yılımızı tamamlamış durumdayım. Kars Kağızman, Gümüşhane Kürtün ve nihayetinde Gümüşhane’de vatana, millete, bayrağa ve mukaddesatına bağlı ve dahi güzel ahlaklı yüzlerce öğrencinin yetişmesinde Rabbim nasip etti vesile olduk.

Bana dünyaya bir daha gelsen hangi mesleği seçerdin diye bir imkân verilse yine öğretmenlik derdim ama bir farkla. O da onlar benim özel gereksinimli öğrencilerim dediğim engelli yavrularımızın öğretmenliği olurdu. 

Bizim okul farklı zihinsel engel özelliklerindeki yaklaşık 40 öğrencimize hizmet veren, onlara ilkin öz bakım becerileri kazandıran, tabiri caizse hayata bağlayan ve onları tıpkı diğer öğrenciler gibi ileriki eğitime ve hayata hazırlayan bir eğitim öğretim yuvası. 2004 yılından bu yana eğitim veren bu yuvadan ilk mezunlarımızı geçen yıl verdik. Sayın Valimiz Okay Memiş’in müjdesi ile mezunlarımızın eğitimlerine devam edeceği Gümüşhane İş Eğitim Merkezi’nin açılacağı günü bekliyoruz. Çünkü bu özel öğrencilerimiz her şeyin en güzeline layıklar.    

2004 yılında yavrusunu bize teslim eden bir velimiz 2016 yılında duygularını şöyle ifade etmişti;

“12 yıldan beri çocuğum tek hayalimiz olan önlüğünü giydi, her gün servisine bindi, ödevlerini yaptı ve büyük özveriyle çalışarak nihayet geçen yıl diplomasını aldı. Biz önce anasınıfına verdik, sonra ilköğretim olur mu acaba dedik. Sonra orta kısım ve nihayetinde lise kısmı da geçti şükürler olsun. Çok mutluyum. Böyle bir çocuğum olduğu için çok şanslıyım. Bu çocuk benim sabır sınavım ve ben hayata bu açıdan bakıyorum. İnşallah o benim aynı zamanda cennet vesilem. İnşallah öbür âlemde yavrumla cennette de birlikte olacağız.”        

Evet, yukarıdaki ifadeler engelli bir yavrusu olan bir annemizin samimi ifadeleri. Sizler hala evdeki küçük çocuğunuzun küçük tatlı yaramazlıklarından mı şikâyetçisiniz? “Dert gördüm derdime imrendim” diyor gönül erenlerinden biri.

Hepimiz öğrenci olduk vakti zamanında. Karne heyecanı, hele teşekkür, takdir ve iftihar belgesi heyecanı birbirine karışır o son günü adeta iple çekerdik. Birçoğumuz karnesini ve belgesini çerçevelettirir evin en güzel yerine astırırdık.

Eskiden elimizle yazardık karneleri. Karnenin sol tarafındaki notlardan çok sağ taraftaki davranışları önemserdim hep. Öğretimin sonuçları dersler icabında düşük olabilir ancak o sağ taraftaki eğitim dediğimiz değerler eğitimi var ya onların düşük olması asıl vahamet olan. Ve daha önemlisi karnenin arkasındaki “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” şuurundaki Ulu Önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi tüm öğrencilerin özellikle manasını ezbere bilmeleri gereken en büyük değeri olmalıdır.

Şimdi birçoğu aldığı notun ne olduğunu, belgenin ne anlama geldiğini dahi bilemediği o öğrencilerimizin heyecanını bir görseniz. Hemen her gün her saat başı kapımızı çalıp “Öğretmenim yarın mı alacağız karneleri” sorusu bile bir başka ediyor ruh dünyamızı. Gözyaşlarımı içime akıtarak “evet yavrum yarın olsun karnelerinizi bizzat ben vereceğim” diyorum. O umut ve sevgi hayata bağlıyor işte onları.

Anlıyorum ki öğrencilik başka bir duygu öğretmenlik ise bambaşka bir duygu. Öğrenci her yerde aynı öğrenci, beklentiler hep aynı, sevinç aynı üzüntü de öyle.

Karne alacak yavrularımızın değerli velileri ve okurlarım. Ara dönem tatili için ödev verilmiyor malumunuz. Ancak çocuklarınıza lütfen bol bol kitap okutun. Televizyonu yarım saatliğine de olsa kapatın ve birlikte kitap okuyun. Okuduğu kitaptan ne anladığını öğrenmek adına küçük sorular sorun ve yorumlayın. Göreceksiniz ki kitap okuyan ile okumayan arasında dağlar kadar fark olacaktır.

YORUM EKLE