EY “ORUÇ “ TUT BENİ

Oruç: Hayatın her anında inancın yasaladıklarından “Ramazan ayında ise aralıksız olarak, şafak vaktinden günbatımına kadar yemek, içmek ve meşru cinsi münasebetten uzak durmak.” Rahman’a adanmak” [i].zamanlar ve zeminler üzeri bir tutkuyla onu tutmaktır.

Oruç: İnsanlıkla yaşıt bir kulluk vecibesi[ii] tutan iman ailesinin mensubiyetine  cennete giden kervanına  dâhil olmaktır. Oruç üzerinden her mü’min aidiyetinide ilan etmektedir.

Oruç: Arapçada Sükunet, hareketsizlik, tutmak, el çekmek” anlamlarına gelir

Aslında Allah’a kulca bir teşekkürdür. Kur’an’ın doğumuna şahit olan ayı oruçla kutlamaktır. Kur’an’a layık biri olabilmek için etkili bir nefis terbiyesi ve ruh tezkiyesi sağlamak. Orucun, insan tekinde gerçekleştirdiği derinliğine bir operasyondur. Oruç bedenin aç bırakılmasından çok ruhun beslenmesidir. Oruç yüreğe doğru yapılan zorlu bir yolculuktur; sevgi ve nefretin, iman ve inkârın, red ve kabulün merkezi olan yüreğe, insandaki sorumluluk bilincini artırması, Rabbine, kendine, insanlara, tabiata ve eşyaya karşı daha sorumlu davranmaya itmesidir.  

Hani halk arasında bir deyim varya türkülerede konu olmuş,“Minareden at beni, aşağıda tut beni”  aslında oruç için söylenmiştir. Minareden ezanla atılır başlar. Aşağıda mü’minlerce tutulur. Zarar ziyan vermeden yine ezanla minareye atılır. Ahirette buluşulur ogün bayram olur.

Derizki: ” Ey oruç tut beni! Uçur beni! Götür beni geldiğin yere.

Her ibadet gibi orucun da çift kanadı vardır. Biri bireyden Allah’a, diğeri bireyden topluma uzanır. Bu iki kanattan biri eksik veya kırık olursa oruç bizi geldiği yere  götürmez.

Ey oruç tut beni: Aç gözlülüğümden, tamahımdan. O  Tamah şiddetli arzu, bir şeye fazlasıyla meyil ve rağbetimi gösterir. Dünyalıklar, zevkler, harcamalar, biriktirmeler, satın almalar yönünden doymam. Daha fazlasını, daha ötesini, daha çoğunu aşırı bir şekilde isterim. Eldeki ile yetinmeyip, başkasının elindekine göz koyacak kadar iştahla zevklere ve maddi şeylere dünya malına meylederim. Şüphesiz nefsim çok şeye sahip olmak ister.

Hırslarımdan tut beni: Bir şeyin üzerine çok düşerim, ona aşırı derecede tutkun olurum, sonu yoktur hırslarımın. Doyumsuz faydasız şeylerin peşine koşturabilirim. Gaflete düşürüp, asıl görevlerimi yapmaya bilirim. Sonunda da iman duygusundan uzaklaşıp huzursuz olabilirim. Hırslarımı elde etmeyi mutluluk sanarım. Tut ve kurtar beni hırs ve ihtiras duygularımdan.

Tokluğumdan tut beni: Aç kalırım diye korkuyorum. “Yarın ne olacak, yeterince geçimlik bulabilecek miyim, bugün sahip olduklarım yeter mi acaba” diye içim titriyor. Yarın aynısını ya bulamazsam.  Çok çeşitli yemeklerim olur soframda, bide hanım dünkü yemeği getirirse sen gör ozaman ne gönül kuleleri yaparım,  üzerinden düşen hayatta kalmaz  hemen ölür. İşte tam orada tut beni.

Tûl-u emellerden tut beni: Oyalar beni, âhireti unutturur, düşürür beni dünyevî arzu ve tutkuların girdabına. Sanırımki hiç ölmeyeceğim, çok iştahım kabarır dünyalıklara ve dünya zevklerine karşı aşırı düşkünümdür. Ölüm çıkar aklımdan ibadetlerimi terkederim. Tam oradan vur beni.

Ecelimden tut beni: Bugün yaşıyorumu değil yarın neler yapabilirimi düşünüyorum. Bugün imkanlarım neyse hep öğle kalacak. Korkutmayın beni ölümden, ben ölüden ölmekten çok korkarım. Ölmeden öldür beni.

Tutarsak orucu, tutar bizi. yaşatır bizi: Oruçla insan açlığı yaşar, tadar, hisseder. Buna alışır, biraz açlık biraz mahrumiyet onu yıkmaz, onu endişelendirmez, önce iç dünyasını sonra da bedenini buna alıştırır. İçine birikebilecek aç kalma korkusunu bastırır. Bu korkunun kendisini işgal etmesine engel olur. İnsanlardaki açgözlülüğün, cimriliğin, başkasının elindekine göz dikmenin, yığmanın, biriktirmenin asıl sebebi de bu değil mi? Kimileri bu korku sebebiyle öylesine açgözlülükle biriktirir ki, birktirdiklerini yemeden, harcamadan, faydalanmadan göçer gider. Oruç bu duyguya da denge getirir. Bu kurt gibi aç kalma korkusunu, bu yersiz endişeyi, bu saplantıyı, bu takıntıyı azaltır.

Bugün sağlıklı olan yarın hasta olabilir. Bugün yediklerinin tadını alan alanın yarın tad alma duyguları, bir sebepten gidebilir. İnsan hasta olabilir, zayıf düşebilir, engelli olabilir. Bundan dolayı da elinde çok olsa bile onlardan az faydalanabilir veya hiç faydalanamaz. İnsan bugün hangi sebepten rızıklanıyorsa, yarın da benzer sebeplerden dolayı rızka kavuşabilir. O halde bunu takıntı ve korku haline getirmenin faydası yok.

Eğer oruçu bilinçli tutarsak korkuturuz korkuları, tutar ve korur bizi ahlaken evde, sokakta, mahallede, çarşıda, ticarette, trafikte dünya ve ahiretde.

Sonuç olarak “ey oruç tut beni” sen onu tutarsan oda (oruçluyu) tutar, saklar, korur, gözetir. eksikliklerini tamamlar, yırtıklarını yamar, döküntülerini toplar, unuttuklarını hatırlatır, veremediklerini verdirir, sevmeyi unuttuklarını sevdirir, kendisiyle sevindirir.

Kötülüklere, hırsa, dünya malına düşkünlüğe, aç gözlülüğe, günaha, şeytana dost olmaya, gaflete, isyana karşı korur gözetir.

Sahibine elbiselerin en görkemlisi ve en süslüsü olan “takva elbisesi”ni giydirir, onu bununla korumaya alır. Oruçlu, Ramazan’ı inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek değerlendirirse şöyle diyebilir: Ben orucu tuttum, ki o da beni tuttu.

Bu günü oruç olanın, yarını bayram olur.

[i] Meryem 26

[ii] Bakara 183

YORUM EKLE