FİKİR İŞÇİSİ, TÜRK MÜTEFEKKİRİ: “CEMİL MERİÇ”

Cemil Meriç, öyle birkaç kitapla okunup anlaşılacak bir aydın değildir. Hatta diyebiliriz ki aydın sıfatı onun için yavan kalır. Cemil Meriç, Türk milleti için sadece deneme yazarı olmaktan öte, bir sanat, düşünce ve edebiyat abidesidir. O, yaşadığı dönem çerçevesinde toplumdan hep bir adım önde gitmiş, topluma bir şeyler öğretmek, aşılamak için fedakârlıklarda bulunmuş mükemmel bir şahsiyettir.

Hayatının tamamını Türk irfanına adamış müstesna bir kişiliktir. Onun değimiyle “Türk irfanına adanmış münzevi ve mütecessis bir fikir işçisiyim.” Türk aydınının olaylara ve kişilere tepeden baktığı bir dönemde O, bütün Türk milletinin nabzını tutmuş tam bir aydındır. Ülke sorunlarını aklında ve yüreğinde hissetmiştir.

Türk sosyolojisinin çağdaş ve en akılcı yorumlayıcısı O’dur. Bir imparatorluğun parça parça edildiği asırda böylesi bir aydının elbette sosyal, psikolojik ve ekonomik pek çok sorunu olmuştur. Ancak sorunların üstesinden gelmek için onda yeterince azim vardır. Bütün olumsuzluklara rağmen Cemil Meriç, kendini ilme ve memleket sorunlarına adamıştır. Bu uğurda gözlerini kaybetmeyi bile göze alabilmiştir.

Antakya’da geçen çocukluk yılları türlü zorlukla geçmiştir. Farklı din ve kültürden insanların olduğu bu mekân onu yer yer sıkmış olsa da geniş düşünebilmesindeki en önemli aşama da olmuştur.

Okumak, araştırmak ve yazmak… Onun bütün meşguliyeti işte buydu. Ayırmadan ve at gözlüğü takmadan okumak… İşte onun başarısı burada gizliydi.     Okumaya başladığı ilk günlerde “Türk Sazı” onun zevkle okuduğu bir dergiydi. Bu dergideki şiirleri heceleye heceleye ve gür sesle okumuş, bundan da büyük zevk almıştır.

İyi düzeyde Fransızca bilmesi Batı’yı tanımasında en önemli etkendir. Doğu’dan da Hint edebiyatına merak duymuş ve bu merakı onu büyük bir başarıya taşımıştır. Doğu medeniyetini ve Batı medeniyetini çok iyi değerlendiren üstat, sosyolojik tespitleriyle günümüze ışık tutmuştur.

Osmanlı imparatorluğunun parça parça edildiği bir asırda kurtuluş üzerine çeşitli fikir akımları doğmuştu. Cemil Meriç de bu akımların yer yer içinde bulunmuştur. Dünya ülkelerinin millileştiği bir zamanda en çok da Türkçü şair ve yazarların etkisinde kalmıştı. Hiçbir fikrin körü körüne savunuculuğunu yapmamış olmakla birlikte çeşitli fikirlerin içine girmiş ve çıkmıştır. Çeşitli tarihlerde bazı fikirlerin damgasıyla yaftalansa da O, hiçbir İzm’in savunuculuğuna soyunmamıştır. Her fikre eşit uzaklıkta kalmayı başarması sayesinde onu bir kalıba sokmak imkânsızdır. Olayları sosyolojik, psikolojik olarak ele almış bilimsel ve nesnel çıkarımlarda bulunmuştur. Bu yönü onu bir bilim ve sanat adamı yapmıştır.

Olgunluk döneminde bir tespitte bulunmuş ve şöyle demiştir: “Gençliğim allahsız bir çölde akıp giden başıboş bir ırmaktı.” Bu tespit bile tek başına onun sorgulayıcılığını gözler önüne sermektedir. Batı’nın ezen ve kan döken baskıcılığının karşısında daima onurlu durmuş; medeni ülkelerin faşist tavırlarına karşı durmuştur. Özgürlük ve eşitlikten yana tavır almıştır. Türkiye’nin işgaline karşı dimdik durabilmiştir. Kapitalist Avrupa’nın ikiyüzlülüğü karşısında özgür iradesini kullanmış ve kalemini bir silah gibi işletmiştir.

Türk kültürünün Türkçe’nin yaşatılmasıyla mümkün olacağını her fırsatta dile getirmiştir. Bu çerçevede “Kamûs namustur.” Demiştir. Daima iyilikten ve doğruluktan yana olmuştur. Güçlünün yanında bulunmaktansa ezilenin yanında bulunup acıya ve haksızlıklara karşı direnmeyi ilke edinmiştir. Yeni, yeni olduğu için alınmamalı; yeni, işe yaradığı için ve o oranda alınmalı demesini bilmiştir.

“Yobaz, Şark’ın nefis müdafaası. Yobaz, samimiyet, yobaz kendini bir nass’a hapseden idrak; bir nass’a, yani sonsuza. Yobaza düşmanlık, tarihe düşmanlık. Yobaz biziz, en güzel tarafımızla biz.” Bu ve bunun gibi onlarca veciz ifadeyi barındıran Bu Ülke’yi illa ki okumalıyız. Eğer okursak görürüz ki “İzm’ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri…’dir.

Bu Ülke, Türk tarihini, Türk dilini, Türk kültürünü sosyolojik açıdan gözler önüne seren seçkin bir eserdir. Okuyalım, okutalım. Kendimizi tanıma yolunda en önemli adımı atabilmek için bunu yapmalıyız.

Aklınız ve gönlünüzle yolunuz açık; alnınız ak olsun. 
Muzaffer ARSLAN

YORUM EKLE