Bir takım alabileceği 3 puanı kendi eliyle rakibine nasıl ikram eder, bunu Gümüşhanespor-Maltepespor maçında gördük.

Bu şekilde gelen sonuca üzülmemek mümkün değil. Rakiplerin kaybettiği haftada bu kadar saçma nedenlerle altın değerinde iki puan kaybeden takım kimseyi suçlamasın.

Bu futbolcuların ve teknik kadronun şapkalarını önlerine alıp düşünmesi lazım. Kimse kusura bakmasın ama bu şanssızlık falan değil. Ciddiyetsizlik. Futbol ciddiyetsizlik ve beceriksizliği affetmez.

Maltepespor karşılaşmasına beklenmedik biçimde kötü başladık. Hemen hiçbir şeyi doğru yapamadık. Ne hücum varyasyonlarını nede defansif kurguyu sahaya yansıtamadık. Rakip ise tam aksine futbol adına yapılması ne gerekiyorsa yaptı.

Her şey tıkandı derken, çabuk düşünme sonucu golü bulduk. Bu golden sonra oyunun rengi değişmeye başladı. Rakip iyi oynadığı karşılaşmada olmayan pozisyon sonucu kalesinde gol görmeyi hazmedemeyince oyun disiplininden kopup, kalemize yüklenmeye başladı. Bunun sonucunda da doğal olarak kendi yarı alanında önemli boşluklar vermeye başladı. Bu boşluklar bize tam yüzde yüzlük üç net gol pozisyonu zemini hazırladı ama maalesef bu ikramları laubali bir şekilde geri çevirdik. Kanaatimce hayati önem taşıyan iki puanı da, o pozisyonları değerlendiremeyince kaybettik.

96.dakikada yenen golün faturasını birçok kişi genç Furkan’ın acemiliğine bağlayabilir. Evet önce topu en azından taca atmayarak, sonrada gereksiz bir faul yaparak beraberlik golüne zemin hazırladı ama alınan beraberlikte Furkan kadar takımın hem yaşça hem de oynama bakımından en tecrübelilerinin de rolü var.

Kimse karşılaşmanın hakemine de suç bulmasın. Çok bariz hatası yoktu. Ayrıca hepimiz iyi biliyoruz ki,  hakemler Gümüşhanespor'u ezmek için fırsat kolluyor. Futbol oynanan alanın içerisinde yaşananlar bunlardan ibaret. Kötü olmasa da, karşılaşmayı gereğinden fazla uzatarak yenilen golde rolü olan hakem ve hem oyunun gereğini oynamayan hem de, haddinden fazla laubali ve ciddiyetsiz futbolcu topluluğu.

Peki, oyun alanını sınırlayan çizginin dışında neler oldu. Öncelikle taraftarımıza bakalım. Karşılaşmanın sonunda gösterdikleri ateşli tepkinin yarısını 90 dakikanın içerisinde gösterseler, hem uyuyan takımımız uyanacak hem de bu kadar laubali olamayacaklar. Karşılaşma sonrası birkaç kişiden aynı cümleyi duydum. Taraftar haklı. Hayır kardeşim taraftar haklı değil. Taraftar neye kızıyor. Sahadaki futbolcular görevini yapmadı diye kızıyor. Peki, sen yaptın mı taraftarlık görevini? Hayır. O zaman haklı olamazsın. Önce görevini yapacaksın ki, görevini yapmayana tepki gösterme hakkın olsun.

Birde oyun alanını sınırlayan çizgilerin dışında belki de en önemli faktör olan kenar yönetimi var. Kenar yönetimi de, tıpkı taraftar gibi Maltepespor karşılaşmasında sınıfta kaldı. Aslında sezon başından beri süregelen sıkıntılı durum Maltepespor karşılaşmasında iyice su yüzüne çıktı. Geride kalan karşılaşmaları hatırlayacak olursak, teknik ekibimizin oyunla alakalı B planı olmadığını görüyoruz. 4-3-3 sistemiyle başladık, öylede devam ediyoruz. Ekstra bir durumla karşılaştığımız zaman, oyunun gidişatını değiştirecek hamlemiz yok. Hücum şeklimiz belli. Yılmaz veya Tekin’in önüne top atabilirsek pozisyon buluyoruz. Başka varyasyonumuz yok. Hal böyle olunca rakiplerin bizi durdurması zor olmuyor ve kolayca tedbir alıyorlar. Maalesef başta da dediğim gibi teknik kadromuz bir alternatif hazırlayamadı. Bunlar olayın teknik tarafı. Birde sahada bu kadar disiplinsiz ve laubali olunmaya taraftar gibi seyirci kalmak tarafı var. Belki teknik zaaflar bertaraf edilebilir ama bu nahoş durum hastalık haline gelirse, tedavisi mümkün olmayabilir.

Bir başka soru işareti ise, devre arasında ekibimize katılan futbolcular. Devre arası transfer takıma güç katsın diye yapılır. Üç yeni isimden birisi bile sıkışan Maltepespor karşılaşmasında süre alamayacaksa o zaman boşuna transfer edildiler demektir. Yeni transferler hakkındaki bu yorumun kaynağı hocanın tercihleridir.