GAZETECİLİK, GAZA GETİRİCİLİK, KUŞAKKAYA VE SEZAİ KÖPRÜLÜ

Aydın insan sahip olduğu bilgi birikiminin ve ahlaksal dokunun ışığında düşüncelerini toplum yararı gözeterek açıklayan insandır diye düşüncelerinizi açıklıyorsanız, bir şehir adına düşünce üretim merkezlerinin yerel gazeteler olduğunu çok iyi bilmeniz gerekir. Çünkü bir şehri içindeki insanlarının yönelimlerini çağdaş ölçülerde takip eden ve yöneten aydın insanlar bu sorumluluklarını ve görevlerini yerel gazetelerde yazdıkları yazılarla yerine getirirler. Onun için yerel gazeteler ve içinde yazan kalemler bir şehrin çağdaş dünyaya açılan markalarıdır.

Kuşakkaya da Gümüşhane’nin patentini ahlaktan alan çağdaş standartlarındaki bir markasıdır.

25 yıldır Kuşakkaya’da yazıyor olmanın onuru ve mutluluğu içinde, Gümüşhane’nin bütün gelişim aşamalarını takip eden bir yazarım.

Onun için Gümüşhane’de kimin heybesinde, fikir dağarcığında ve niyetinde ne var çok iyi biliyorum. Neler gördük, neler geçirdik neler! Gümüşhane’nin bir kent olma bilincini okşayan, tarafsız bir mahfel olma özelliğiyle Gümüşhane’yi geçmişten geleceğe taşıyan Kuşakkaya’da yazmak demek, bir anlamda Turan Tuğlu’nun dizleri dibinde hayatın kendisini öğrenmek demektir. Onun için Kuşakkaya’da ihanetin ve sadakatin yaşanmış, tecrübe edilmiş her şekline şahit olmuş, bizzat hayata dokunmuşuzdur.
Ben kimliğini kimliğimin bir parçası olarak üzerimde sevinçle taşıdığım bu kentin bir insanı olarak, 25 yıldır Kuşakkaya’da sözümü söylüyor ve düşüncelerimi paylaşıyorum.
Kamusal meslek olarak basına ve gazeteciliğe ilişkin olarak düşüncelerimi paylaştığım yazılarımı okuyucularım çok iyi hatırlar. Bunları uzun uzun yazmak istemiyorum.

Öyle her yazı yazana, öyle her eline fotoğraf makinesi alana gazeteci denildiği çok rezil bir ortamda yaşıyoruz.

Gazetecilik demek her şeyden evvel basın İlkelerine ve meslek ahlakına uymak demektir.

Basın meslek ilkeleri…

Meslek ahlakı…

Bu kelimelerin altında yatan anlamın birilerine çok yabancı geldiğini biliyorum. Bu ağırlığı, gazeteciliği şahsi hesapları doğrultusunda vitrin tutmak olarak algılayan insanların tartıları çekmez!

Bizler Turan Tuğlu meşrebinden gelen insanlarız. Ondan öğrendiğimiz kadarıyla gazetecilik belki birilerine göre çok kolay ve zevkli bir iştir, ama itiraf etmek gerekir ki belirli bir kültür ve eğitim düzeyi, sürekli, disiplinli ve sıkı çalışma, güçlü bir gözlem ve espri yeteneği, özel yaşamdan maksimum özveri, parlak ve yaratıcı zeka, sonsuz sabır ve hoşgörü ile basın ilkelerine ve meslek ahlakına uymayı gerektirir.

Ama peki bu gün Gümüşhane basınında durum böyle midir?

Ne yazık ki bu soruya olumlu yanıt veremiyoruz. Yağcılığı ve iktidar yandaşlığını meslek olarak gören insanlarla ve zihniyetlerle bu güzelim elbise kirletilmiştir. Biz kimseden iktidarın eleştirisi üzerinde kemikleşmiş bir ahlak olgunluğu beklemiyoruz, lakin aşağılık derecede övgülerle siyasetçilere gaz verilmesini gazeteciliğin gerektirdiği meslek ilkeleriyle bağdaşır bulmuyoruz. Daha dün bir yerel medya portalında Kelkit’in çok yakından tanıdığım bir siyasetçisinin yerlere göklere sığdırılamadığını gördüm ve meslek ahlakı adına utandım. Çok sıradan insanları bir yerlere şişirerek lanse etmek eylemiyle bir gazeteci(!) neyin peşindedir? Bu sorunun yanıtını bütün okuyucularımın düşünmesini istediğim için yanıtını vermiyorum.

Artık şunu çok net olarak görebilmekteyiz: Ulusal ve de yerel basın habercilikte tümüyle ilkesizleşmiş ve çuvallamıştır. En çok satan ve etkili olduğunu düşündüğümüz, gazete, radyo ve televizyonlar birer yandaş basın, yandaş medya olmuştur. Haber ve yorumlarında halkın yanında olmak yerine, iktidardan, paradan ve güçlüden yana olmayı tercih etmişlerdir.

Güçlü olandan yana olmak adalet duygusunu zayıflatır.

Böylesi bir ortamda Kuşakkaya Gümüşhane için bir şanstır.

Kuşakkaya Gümüşhane’nin övüncüdür.

Gazeteciliğin parayla değil, ilkelerle, yürekle, dik durarak yapılan bir iş olduğunu bizlere Gümüşhane’de Kuşakkaya hatırlatmaktadır.

GAZETECİ Mİ, YOKSA  GAZA GETİRİCİ Mİ?

Günümüz yerel basını, günümüz teknolojilerini kullanarak gelişmiş olabilir, ancak gazeteciliğin basın meslek ve ahlak ilkeleri söz konusu olduğunda, hala yanlış bir zihniyetin devam ettiği saptanabilir bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Nedir bu gerçek?

Hatırlatmak isteriz ki gazetecilik gerçeği aramak, gerçeğin peşinde koşmak ve yayınlamaktır.

Üzülerek görüyoruz ki Gümüşhane’de insanın sabır sınırlarını zorlayan yayınlar yapılıyor.

Siyasetçiden beslenen basın mensupları bu mesleğin yüz karalarıdır.

Gazetecilik, yozlaşmış bir düzenin çıkar anlayışına uyup, belgelere dayanmadan, tarafların görüşü alınmadan, dedikoduyu haber yapmak değildir.

BUNU YAPMAK GAZETECİLİK DEĞİL, GAZA GETİRİCİLİKTİR.

Yerel basın yaşamak için ilkeli olmalıdır.

Yerel basın organları yaşamak ve ayakta kalmak için elbette abone ve reklam gelirleri elde etmelidir. Ancak bunun dışında talepler ya da kişi ve kuruluşları abone ve reklama zorlayan yaklaşımlar hem hukuki değildir hem de basın ilkelerine ve meslek ahlakı açısından doğru değildir.

Etrafımız iki kelimeyi yan yana getirerek yazı yazdığını zanneden sahte gazetecilerle doldu.

Haber uydurulmaz, haber dilenmez, haber yaratılır.

Gerçek gazeteci , haberini yaratan, yaşadığı nesnel gerçeğin çarpıcı sonuçlarına karşı tavrını örgütlü bir biçimde ortaya koyabilen bir kişidir.

Eziklik kompleksini her koşulda ortaya koyan BİR GAZETECİLİK ANLAYIŞIYLA GÜMÜŞHANE YOL BULAMAZ.

Gümüşhane’nin ilkeli, dürüst ve tarafsız bir yayın politikasıyla Türkiye’nin en eski yerel gazetelerinden birisi olan Kuşakkaya ‘yla yoluna devam etmesi gerekiyordu ve nihayetinde de öyle oldu; devir işlemi kazasız belasız gerçekleştirildi.

Turan Tuğlu gibi bir çınarının gölgesinde Kuşakkaya Sezai Köprülü ile ilkelerinden milim sapmadan yayın hayatına devam edecektir.

Sevgili Sezai de bu okulun öğrencilerinden birisidir.

Gümüşhane’de son on yılda yaşanan iktisadi ve siyasi süreç, toplumsal ve kültürel yaşamda birçok değeri alt üst ederken, bizler kendimizi ancak Kuşakkaya çatısı altında koruyabildik.Bu dejenerasyon üzülerek belirtmek isteriz ki artarak devam etmektedir. Hep aynı türden, hep aynı amaca hizmet eden gazetelerin çokça bulunduğu bir ortamda, farklı ve tarafsız bir ses olarak Kuşakkaya Gümüşhane için elzemdir. Çoğunlukla “Kral sen çok yaşa” türünden dalkavuklukların etrafımızı kuşattığı bir ortamda “Kral çıplak!” deme cesaretini göstermiş gazeteler belki çok acı çekmişlerdir ama doğrunun yanında olmanın müsterih ruh haleti içinde gururla varlıklarını devam ettirmişlerdir.

İçtenlikle okuyucularımızla paylaşmak isterim ki;

BİZLER GÜMÜŞHANE’DE (DAHA DA GENEL BİR TABİRLE, YEREL BASINDA)  İKİ TÜR GAZETE VE GAZETECİLİK ANLAYIŞI NIN YEŞERDİĞİNİ GÖRDÜK:

İlki bülten gazeteciliğidir ve  skandal ve şantaja dayalı bir basın anlayışıdır. Her türlü atış serbesttir. bel altı vuruş yapılabilir. Araştırmayan, haber kaynağına ve taraflarına ulaşmayan gazetecilik anlayışıdır. Bu anlayışın her yere soktuğu adamları vardır, kim kiminle geziyor, kim kiminle oynuyor hepsi bilinir. Bu anlayışa göre, belediyenin kaymakamlığın, oda ve derneklerin basın bültenleri yayımlanır. Sayfalar adeta kiralanmıştır. Pravda niteliğinde bir yayın politikası benimsenir. Ben çok iyi biliyorum köşelerini siyasetçilerin borazanlığını yapmaya kiralamış gazeteciler var bu memlekette.  Abone olmayan, ilan ve reklam vermeyen iş adamları ve esnafın açığı kollanır,  bulunursa yazılır, bulunmazsa uydurularak  sinsice bir köşeye sıkıştırılır. Bu anlayış için gazete bir silahtır. Çıkar ilişkileri gazetenin yayın politikasını belirler. Entrikalarla gündem oluşturulur. Benim hayatım hep bunlarla mücadeleyle geçti. Onun için beni çok yakından tanırlar. Hakkımda, iftira ile, Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında yakışıksız beyanlarda bulunduğumu yazdıklarında bile onlara kızmadım, sonuçta herkes kendine yakışanı yapacaktır; doğru, seçmesini bilen halkımızın ve okuyucularımızın ferasetiyle bulunacaktır. Yanlışla doğrunun ilahı yarışında bunun başkaca bir yolu ne yazık ki yoktur!

İKİNCİSİ İSE GERÇEK GAZETECİLİKTIR. Basın ahlak ve meslek ilkeleri ışığında doğru, güvenilir ve gerçek habercilik anlayışıyla uygulanan gazeteciliktir.
İnanıyorum ki Sezai Köprülü kardeşimizle Kuşakkaya bu gazetecilik anlayışının Gümüşhane’deki temsilcisi olacaktır.

Sevgili Sezai, milli haysiyeti ve değerleri karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek hiçbir yazıya yer vermeyecektir. Herhangi bir siyasi görüşü, çıkar grubunu yücelten, küçük düşüren ya da kamuoyunu yanıltmaya yönelik taraflı, ayrımcı yayıncılık yapmayacaktır.

Siyasi doğrucu bir duruşu olan bir gazetedir Kuşakkaya. Kayırmacılık, siyaseti ve siyasetçiyi güvenilmez kılarken, kayırmacı siyasete ve siyasetçilere arka çıkmak da gazetecilik mesleğinin nasıl algılandığını biçimlendirmektedir. Herkes algısıyla ortadadır. Bu anlamda Kuşakkaya’nın geride bıraktığı köklü mazisi  de  Sezai kardeşimize ışık olacaktır.

Bizler Gümüşhane’de neler gördük, geçirdik, neler! Körlerin sağırları ağırladığı bir ortamda tamda bu kaygımız, sağırlaşmış kulaklara ve körleşmiş vicdanlara bir hitaptır.
İşin zorluğu şuradadır: Dünya görüşünüz, siyasi eğiliminiz ne olursa olsun tarafsız olmak zorundasınız. Haber yaparken yorum katmadan olayları olduğu gibi vermek durumundasınız. Yalan haberden ve iftiradan uzak, doğru habercilik yapmak mecburiyetindesiniz. Sansasyonel haberler yaparak haberinizi çekici kılabilir, hele içine biraz da yalan katarsanız okunma ve sanal ortamda tıklanma rekorları kırabilirsiniz. Ama bunların hiçbiri olması gereken habercilik mantığı ve yayın ilkeleri ile bağdaşmaz. Bu şekilde yayın yapan kaç gazete kalmıştır yerel basınımızda?

Herkesin kendine göre beklentileri vardır. Dolayısıyla, yerel gazetecilikte kimseyi memnun edemezsiniz Yazmazsanız, 'olayları takip edemeyen bir gazete' konumuna düşersiniz. Yazarsanız gayri memnunlar grubu ile karşılaşırsınız. Şurası da bir gerçek ki, dediğimiz gibi ne yazarsanız yazın herkesi memnun etme imkânınız yoktur.  Zaten gazetecilik de birilerini memnun edelim düşüncesi ile yapılmaz. Olayları, gerçekleri görmek zorundayız. Bunu yaparken etik, ahlaki kurallara riayet emek durumundayız ki, Kuşakkaya ailesi olarak da öyle yaptığımızı düşünüyoruz.

Dolayısıyla gazetecilik prestijlidir ama aynı zamanda çok zordur; sorumluluk ister. Gazetecilik sıradan bir siyasetçinin ikram edeceği bir haşlama suyu için yapılmaz. Meraklısına bunun detaylarını da anlatırız. Üzerinde “Bedeli ödenmiştir” damgası taşıyan düşüncelerimizle hiçbir siyasiye diyet borcumuz bulunmamaktadır.
 Biz Kuşakkaya ailesi olarak bu ülkeye aitiz ve bu topluma katkıda bulunmak için buradayız.

Ben bu ailenin en önemsiz bireyi olarak bu duygu ve düşüncelerle Turan Tuğlu’ya hizmet aşkıyla geçen yıllarının ardından şükranlarımı sunmayı bir borç biliyorum. Sevgili Sezai ve Sevgili Abuzer’e bu zor görevlerinde başarılar diliyorum.

İnşallah daha, çok daha güzel günlere…
YORUM EKLE