GÖNÜL MUHABBET İSTER

“Sevgi muhabbet kaynar, yanan ocağımızda,
Bülbüller şevke gelir, gül açar bağımızda.
Hırslar, kinler yok olur, aşkla meydanımızda,
Aslanlarla ceylanlar, dosttur kucağımızda”

Böyle başlar Hacı Bektaş-ı Veli Efendi muhabbet erenlerini anlatırken söze. Ocağımız muhabbet yeridir, yoktur orada kin nefret diye devam eder. Gönül’e dokunmak, gönülden dokunmak bir başkadır.  Yesevi dervişleri gibi kalpleri yumuşatmak gerek, Yunus gibi gönüllere, Karacaoğlan gibi sözlere girmek gerek. Sözde değil özde sevmek gerek. Pir Sultan nidasıyla haykırmalı Muş’lu Müştak Baba ile serinlemeli gönüller. Hani diyor ya müştak Baba;
“Cânânı buldu hasta gönül, cânı istemez,
Bir hastadır ki çâre-i Lokmânı istemez”

İşte bendeki hastalık öyle bir hastalık ki derman istemem. Kalbe çalınmış bu muhabbet ortak istemem. Düştük Evliya çelebi gibi yollara, olduk Piri Türkistan ereni aldık soluğu Alparslan diyarında. Hani o türkülere konu olan “Burası Muştur” diye ağıtlar yakılan, yolu yokuş densene uçsuz bucaksız bağrını bize açan samimiyetin ve hoş görünün en güzel şehirlerinden birine vardık.

İçişleri Bakanlığı Dernekler dairesi başkanlığınca desteklenen “Basın mensupları, Gönül elçileri” programı için “Seyahat” dedik ve çıktık yollara. Devlet o devlet ya anlamış meseleyi. Meselenin gönülden çözüleceğini bilmiş ki bizleri elçi tayin etmiş. Elçiye zeval olmaz sonuçta. Bizde elçiliğimizi yerine getirmeye çalıştık. 

Yukarıda da dediğim gibi gönülden sevmek gerek. Gönül ister ise muhabbet gerisi sadece işin teferruatında kalır. Yıllarca terör belası yüzünden çok çekmiş insanlar. Canı yanmış bugüne kadar iktidara gelen hükümetlerin politikalarından. Yerini yurdunu terk etmiş insanlar. Gözlerindeki yorgunluğu görmeden anlayamaz kimse. Çok şey istemiyorlar bizden. Para, mal, mülk zerre umurlarında değil onların. İstedikleri tek şey muhabbet. Millet farkı gözetmeksizin kardeş diyebilmek. Emperyalizm ’in girdiği bu topraklardan çekip aldıkları o kardeşlik duygusunu istiyorlar. 

İstiyorlar ki Varto ilçesini sadece “çukur” dizisindeki Vartolu Sadettin’den dolayı sevmeyin. Bizi biz olduğumuz için sevin. Osmanlıda sevdiğiniz devşirme paşalar kadar sevin. Hani diyorlar ki ırk temelinde değil muhabbet temelinde sevin bizi. Bir İngiliz vatandaşına bir Fransız vatandaşına duyduğunuz Muhabbet’in yarısı bize yeter diyorlar. Yıllardır terör büktü belimizi birde siz bükmeyin diyorlar. 8 bin kilometre ötedeki senle aynı kültürü aynı inancı yaşamayana kardeş diyorsun da bize neden demiyorsun diyorlar. 

Çok şey değil efendiler Muhabbet istiyorlar Muhabbet. 

“Gönül ne kahve ister be kahvehane, 
Gönül sohbet ister kahve bahane”

Devletin ağırlığını bölgede hissettirmesi ile vatandaş biraz rahat etmiş bölgede. Örgütün vatandaş üzerindeki baskısının azaltılması insanların biraz daha rahat nefes almasını sağlamış. Medyanın bölgeye yönelik yıllardır sürdürdüğü yanlış algıyı yıkmak için Karadeniz’den çıktık bizde yola. İyi de oldu. Muş’a giderken kendimi de sorguladım ve bir şeyin farkına vardım. Muş gezisi bölge ile olan bağlarımı güçlendirdi ama hepsinden daha öte kendi sektörüm ile olan bağlarımı daha da güçlendirdi. Neden mi diye soracaksınız söyleyeyim hemen. Biz Karadeniz’de Karadenizli gazeteciler olarak birbirimizi çok fazla tanımıyoruz. Bu gezi dolayısıyla bölgemde medya sektöründe çalışanlar ile sıkı bağlar kurmuş oldum. Bu işe ön ayak olan ve her şeyinden fedakarlık yapan kıymetli büyüğüm Ahmet Külekçi’ye de sevgilerimi sunarım.

YORUM EKLE