AK Parti Gümüşhane Milletvekili Doç. Dr. Kemalettin Aydın, TBMM Genel Kurul Konuşmasında AK Parti dönemlerinde ülke genelinde eğitimde yaşanan gelişmeye Gümüşhane’yi örnek gösterdi.
Milletvekili Doç.Dr. Kemalettin Aydın, 27 Haziran Perşembe günü TBMM’de eğitim- öğretim ve öğretmen ağırlıklı bir konuşma yaptı.
Doç.Dr.Kemalettin Aydın’ın TBMM tutanaklarına geçen konuşması şöyle:
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ataması yapılmayan öğretmenlerin yaşadığı sorunların araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi konulu Meclis araştırmasıyla ilgili verilen önergenin aleyhinde söz aldım.
Bir öğretmen çocuğu ve ailesinde 5 öğretmen olan ve aynı zamanda da öğretim üyesi olan bir kişi olarak öğretmenlere verilecek hakların aleyhinde söz almam mümkün değildir ama verilmiş olan Meclis araştırmasının gerekliliği üzerinde görüşlerimi belirterek, bu araştırmanın aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Hepimizin bugünlere gelmesinde, evlatlarımızın yarınlara ulaşmasında, onların evlatlarının gelecek yüzyıllarda Türkiye'yi kalkınmış, gelişmiş ve Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi, muasır medeniyetlerin üzerine taşıması için öğretmenlerin emeklerine saygımız sonsuzdur. Geleceğimizin bütün şekillenmesi ve yapılanması öğretmenlerimizin çocuklarımıza verecekleri eğitim bilgisi ve o hamurun yoğrulmasıyla mümkündür.
Bu doğrultuda, iktidara geldiğimizden beri, öğretmenlerimizin tüm özlük hakları, çalışma şartlarının iyileştirmesi için yoğun çaba sarfetmeye devam etmekteyiz. Evden göndereceğimiz çocukların imkânları söz konusu değilse şartlı nakil ile -anneye verilen ekonomik katkıdan- ilk etapta ulaşamayan öğrencilerin yatılı bölge okullarına, daha sonra ilköğretim ve ortaokul, daha sonra da tüm illerimizdeki üniversitelere kadar Türkiye'nin geleceğinin eğitimle olacağını bilen bir siyasi iktidar olarak her türlü hizmeti vermekle yükümlü hissediyoruz ve 2003'ten beri hem ekonomik olarak hem de sosyal şartlarında gelişmeler yerine getirilmiştir.
Neden bu Meclis araştırmasının aleyhinde söz aldım? Çünkü on yıllık sürece baktığımızda Türkiye'nin kamburu olan sistemden 4+4+4 eğitimine geçilmiş olması, dünyanın birçok ülkesinde onlarca yıldır uygulanan on iki yıllık eğitimin zorunlu hâle getirilmesi, imam hatip sorununun çözülmesi, liselerin zorunlu hâle getirilmesi, okul katkı puanlarının ve katsayı farkının giderilmesi, Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz'in hayatını anlatan ve bunun yanında birçok seçmeli dersin öğrencilere sunulması eğitimdeki yeniliklerin başlıcalarıdır.
Tabii ki ben burada yüzlerce yapılan okul, bina ve fiziki şartların yenilenmesi, akıllı tahta gibi öğretmen sorunlarının tartışıldığı bir yerde ekonomiyle çözülmüş olan sorunlardan bahsetmeyeceğim.
Bu sorunların çözülmüş olduğunu sadece Anadolu'nun doksan yıldır ihmal edilmiş bir şehrinden örnek vererek sizlerle paylaşabilirim. Bundan beş yıl önceye kadar Türkiye'de üniversite kazanma sıralamasından 70'inci sırada olan Gümüşhane'mizde bugün ilköğretimde sınıf başına düşen öğrenci sayısı 19, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 21'dir ve birçok çocuğumuz da son beş yıldır üniversiteyi kazanmada Türkiye'de ilk 10'da yer almaktadır. Yani öğretmenlerimizin sorunları mutlaka varken Anadolu'da yaşayan evlatların ve o ailelerin de sorunları vardı. Elbette ki sorunlar sırayla çözülürken ailelerle eğitimin altyapısının sorunları da çözülmüştür.
Yine, hepimiz evlat okuttuk. Bundan sekiz sene önce kırtasiyecilerde kuyruğa yazılırdık "Matematik, Türkçe, sosyal kitapları gelirse benim için kenara ayır." diye ama bugün ilköğretime başlayan çocuğumuz masasında kitabını, yakın zamanda da tablet bilgisayarını bulacaktır.
Bütçeden bahsetmeye gerek yok çünkü öğretmen sorunlarını tartışacağımız bir yerde, yüzde 536 artan bir bütçeyle 1'inci sıraya çıkan eğitimi herhâlde bütün Türkiye biliyor.
Yine, bütçeden aldığı pay da yüzde 7,6'dan yüzde 11'e çıkan bir Millî Eğitimin, Türkiye için, AK PARTİ iktidarları için nasıl önemli olduğunu bütün aileler biliyor. Bunun yanında, özellikle adaletli ve fırsat eşitliğinin sağlandığı bir eğitimde öğretmenlerimizin de çok büyük katkısı olduğunu biliyor ve kız çocuklarıyla erkek çocukları arasında okullaşmada bundan on yıl önce yüzde 10 fark varken, bugün eşit düzeye getirildiğini de gururla söyleyebiliyoruz.
Başka birçok neden söylenebilir ama şunu unutmayalım ki, 750 bin çalışan öğretmenin yüzde 50'den fazlası bizim iktidarımız döneminde ve Sayın Başbakanımızın söz verdiği ölçüde alınmıştır. Şu anda, Millî Eğitim Bakanlığımız 128 bin civarında öğretmen açığı belirlemektedir ve bu hızla giderse en kısa zamanda öğretmen açığı tamamlanacaktır.
Biz, AK PARTİ iktidarları olarak, ülkenin geleceğini gençliğe emanet edeceğimizin bilinci ile gençliğin çağdaş, modern, bilgi seviyesi yüksek, yeni yüzyılın bilgi teknolojilerinden yararlanan iyi yetişmiş öğretmenlerden alacakları bir eğitimle Türkiye'yi iyi yerlere götüreceklerine inanıyoruz.
Öğretmenlerimiz ne hak ederse, ne hak ettiğini düşünüyorsak ve karşılıklı anlaşıyorsak bunların hepsini ülkenin bütçesi elverdiği ölçüde onlara teslim edeceğimiz bilinciyle, Meclisin çalışma temposu içerisinde ve Millî Eğitim Bakanlığımızın ve Hükûmetimizin -programlarından- tüm sorunları bilen ve çözen bir Hükûmet olması dolayısıyla, bu kısa süre içerisinde araştırma önergesinin açılmasını doğru bulmadığımı, uygun bulmadığımı, aleyhinde olduğumu belirtir, hepinize saygı ve hürmetlerimi sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)”
Milletvekili Doç.Dr. Kemalettin Aydın, 27 Haziran Perşembe günü TBMM’de eğitim- öğretim ve öğretmen ağırlıklı bir konuşma yaptı.
Doç.Dr.Kemalettin Aydın’ın TBMM tutanaklarına geçen konuşması şöyle:
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ataması yapılmayan öğretmenlerin yaşadığı sorunların araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi konulu Meclis araştırmasıyla ilgili verilen önergenin aleyhinde söz aldım.
Bir öğretmen çocuğu ve ailesinde 5 öğretmen olan ve aynı zamanda da öğretim üyesi olan bir kişi olarak öğretmenlere verilecek hakların aleyhinde söz almam mümkün değildir ama verilmiş olan Meclis araştırmasının gerekliliği üzerinde görüşlerimi belirterek, bu araştırmanın aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Hepimizin bugünlere gelmesinde, evlatlarımızın yarınlara ulaşmasında, onların evlatlarının gelecek yüzyıllarda Türkiye'yi kalkınmış, gelişmiş ve Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi, muasır medeniyetlerin üzerine taşıması için öğretmenlerin emeklerine saygımız sonsuzdur. Geleceğimizin bütün şekillenmesi ve yapılanması öğretmenlerimizin çocuklarımıza verecekleri eğitim bilgisi ve o hamurun yoğrulmasıyla mümkündür.
Bu doğrultuda, iktidara geldiğimizden beri, öğretmenlerimizin tüm özlük hakları, çalışma şartlarının iyileştirmesi için yoğun çaba sarfetmeye devam etmekteyiz. Evden göndereceğimiz çocukların imkânları söz konusu değilse şartlı nakil ile -anneye verilen ekonomik katkıdan- ilk etapta ulaşamayan öğrencilerin yatılı bölge okullarına, daha sonra ilköğretim ve ortaokul, daha sonra da tüm illerimizdeki üniversitelere kadar Türkiye'nin geleceğinin eğitimle olacağını bilen bir siyasi iktidar olarak her türlü hizmeti vermekle yükümlü hissediyoruz ve 2003'ten beri hem ekonomik olarak hem de sosyal şartlarında gelişmeler yerine getirilmiştir.
Neden bu Meclis araştırmasının aleyhinde söz aldım? Çünkü on yıllık sürece baktığımızda Türkiye'nin kamburu olan sistemden 4+4+4 eğitimine geçilmiş olması, dünyanın birçok ülkesinde onlarca yıldır uygulanan on iki yıllık eğitimin zorunlu hâle getirilmesi, imam hatip sorununun çözülmesi, liselerin zorunlu hâle getirilmesi, okul katkı puanlarının ve katsayı farkının giderilmesi, Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz'in hayatını anlatan ve bunun yanında birçok seçmeli dersin öğrencilere sunulması eğitimdeki yeniliklerin başlıcalarıdır.
Tabii ki ben burada yüzlerce yapılan okul, bina ve fiziki şartların yenilenmesi, akıllı tahta gibi öğretmen sorunlarının tartışıldığı bir yerde ekonomiyle çözülmüş olan sorunlardan bahsetmeyeceğim.
Bu sorunların çözülmüş olduğunu sadece Anadolu'nun doksan yıldır ihmal edilmiş bir şehrinden örnek vererek sizlerle paylaşabilirim. Bundan beş yıl önceye kadar Türkiye'de üniversite kazanma sıralamasından 70'inci sırada olan Gümüşhane'mizde bugün ilköğretimde sınıf başına düşen öğrenci sayısı 19, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 21'dir ve birçok çocuğumuz da son beş yıldır üniversiteyi kazanmada Türkiye'de ilk 10'da yer almaktadır. Yani öğretmenlerimizin sorunları mutlaka varken Anadolu'da yaşayan evlatların ve o ailelerin de sorunları vardı. Elbette ki sorunlar sırayla çözülürken ailelerle eğitimin altyapısının sorunları da çözülmüştür.
Yine, hepimiz evlat okuttuk. Bundan sekiz sene önce kırtasiyecilerde kuyruğa yazılırdık "Matematik, Türkçe, sosyal kitapları gelirse benim için kenara ayır." diye ama bugün ilköğretime başlayan çocuğumuz masasında kitabını, yakın zamanda da tablet bilgisayarını bulacaktır.
Bütçeden bahsetmeye gerek yok çünkü öğretmen sorunlarını tartışacağımız bir yerde, yüzde 536 artan bir bütçeyle 1'inci sıraya çıkan eğitimi herhâlde bütün Türkiye biliyor.
Yine, bütçeden aldığı pay da yüzde 7,6'dan yüzde 11'e çıkan bir Millî Eğitimin, Türkiye için, AK PARTİ iktidarları için nasıl önemli olduğunu bütün aileler biliyor. Bunun yanında, özellikle adaletli ve fırsat eşitliğinin sağlandığı bir eğitimde öğretmenlerimizin de çok büyük katkısı olduğunu biliyor ve kız çocuklarıyla erkek çocukları arasında okullaşmada bundan on yıl önce yüzde 10 fark varken, bugün eşit düzeye getirildiğini de gururla söyleyebiliyoruz.
Başka birçok neden söylenebilir ama şunu unutmayalım ki, 750 bin çalışan öğretmenin yüzde 50'den fazlası bizim iktidarımız döneminde ve Sayın Başbakanımızın söz verdiği ölçüde alınmıştır. Şu anda, Millî Eğitim Bakanlığımız 128 bin civarında öğretmen açığı belirlemektedir ve bu hızla giderse en kısa zamanda öğretmen açığı tamamlanacaktır.
Biz, AK PARTİ iktidarları olarak, ülkenin geleceğini gençliğe emanet edeceğimizin bilinci ile gençliğin çağdaş, modern, bilgi seviyesi yüksek, yeni yüzyılın bilgi teknolojilerinden yararlanan iyi yetişmiş öğretmenlerden alacakları bir eğitimle Türkiye'yi iyi yerlere götüreceklerine inanıyoruz.
Öğretmenlerimiz ne hak ederse, ne hak ettiğini düşünüyorsak ve karşılıklı anlaşıyorsak bunların hepsini ülkenin bütçesi elverdiği ölçüde onlara teslim edeceğimiz bilinciyle, Meclisin çalışma temposu içerisinde ve Millî Eğitim Bakanlığımızın ve Hükûmetimizin -programlarından- tüm sorunları bilen ve çözen bir Hükûmet olması dolayısıyla, bu kısa süre içerisinde araştırma önergesinin açılmasını doğru bulmadığımı, uygun bulmadığımı, aleyhinde olduğumu belirtir, hepinize saygı ve hürmetlerimi sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)”