İki çınarın asırlık öyküsü

Gümüşhane'nin Kürtün ilçesine bağlı Yeşilköy köyünde yaşayan Bilgin çifti, çileli geçen hayatlarını Gümüşkoza için anlattı.

İki çınarın asırlık öyküsü
Gümüşhane'nin Kürtün ilçesine bağlı Yeşilköy köyünde yaşayan Bilgin çifti, çileli geçen hayatlarını Gümüşkoza için anlattı.

Bilgin Çifti; Örümcek ormanlarının hemen girişinde yeralan köylerinde sürdürdükleri mütevazı hayatlarının kapılarını Fotoğraf Sanatçıları Fikret Pezük ve Mustafa Zengin’e açtı. Her ikisi de 1929 doğumlu olan çift; 87 yıllık ömürlerini, sevinçlerini, üzüntülerini, evliliklerini ve hala canlı tutukları hatıralarını paylaştı. Günümüz çiftlerine öğütlerde bulunan asırlık çınarlar, evlilikte mutluluğu yakalamanın sırlarını da verdi.

67 yıllık evliliklerini anlatan Elmas ve Ömer Bilgin çifti, bu süre zarfında derin acılar yaşadıklarını, bir o kadar da güzel günler geçirdiklerini anlattılar.

Kendilerinin nüfus kâğıdına göre 1931 doğumlu göründüğünü ancak gerçek doğum tarihinin 1929 olduklarını belirten Bilgin Çifti, teyze çocukları olduklarını ve 1950 yılında evlendiklerini kaydettiler.

O yıllarda 2 sene olan askerlik dönemi ile ilgili olarak bilgiler veren Ömer bilgin, bu 2 sene zarfında zatürreye yakalandığını ve 3 ay hava değişimi ile birlikte toplam 24 ay Bursa’da askerlik vazifesini yerine getirdiğini söyledi. Çok kez gurbete gittiğini ifade eden Ömer Bilgin, “1946 yılında ilkokulu bitirir bitirmez babamın cebinden 10 lira çalıp İstanbul’a gittim. Kadıköy’de amelelik yaptım. Müteahitin iflası ile tekrar köye döndüm. Yine burada duramadım, iki ay sonra tekrar kaçıp İstanbul’a gittim. Üç lira yevmiye ile Küçükyalı’da, Söğütlüçeşme’de ve TRT’nin Radyo binasının önünde beton döktüm, amelelik yaptım” diye konuştu.

“Kaçarak gittiğim memleketime hasret duygusu nedeniyle döndüm”

Bu gurbet sırasında birçok olaylar yaşadığını anlatan Bilgin, “ Balıkesirli bir müteahhit vardı. Beni çok severdi. Çalışma ahlakımı beğenirdi. Hatta beni evlat edinmek istediğini, kızını bana verip yanında kalmamı teklif etti. Ancak kaçarak gittiğim memlekete duyduğum hasret sonrası dönüp geldim. Ben dönüp gelirken poyur poyur ağladığını hatırlıyorum” dedi.

“Kemençeye tel yerine kendir ipliği gıvratır takardık”

Çocukken kemençe çalmayı öğrendiğini bu nedenle de çevredeki kızlar tarafından ilgi gördüğünü anlatan Ömer Bilgin, “Çok sevdalıklarım oldu. Çobanlık yaparken kendim kızılağaçtan kemençe yapardım, çalar söylerdim. Tel yerinede kendir ipliğini gıvratır onu takardık. Davarın malın peşinde ‘dız dız’ sesi ile çalardım. Kızlar da bana âşık olurdu” diye konuştu.

“Aileler istedi biz de evlendik”

“Yengen teyzemizin kızıydı” ifadesi ile evlilik hayatını anlatan Bilgin, “Babam onu gelin etmeyi çok isterdi. İki üç sene direndim ama sonunda evlendik. Görücü usulü ile oldu denebilir ama çocukluğumuzdan beri beraberdik. Aileler istedi biz de evlendik. O zaman öyle kafana göre hareket edemezdin. Ne derlerse onu yapardın” dedi.

“Üç oğlumun üçü de genç yaşta öldü. Onların acısı hiçbir şeye benzemiyor”

Bu evlilikten 3 oğlunun olduğunu ve üçünü de genç yaşta kaybettiğini belirten Bilgin, bu acıların hiç bir şeye benzemediğini söyledi. İlk çocuğunu 1959- 60 yıllarında Harşit Çayı’nda sele gittiğini kaydeden Bilgin,  “ Henüz 7 yaşındaydı. Olay olduğunda gurbetteydim. Haberi bir hafta sonra mektupla öğrendim. Çalıştığım yerden başımı alıp kaçtım gittim. Gönlümü eğlendirmek için, yüreğimde ki acıyı biraz olsun hafifletmek için amaçsızca dolaştım. Elden bir şey gelmeyince de dönüp geldim. Mevlam bana 2 erkek çocuk daha verdi. Büyük oğlum okula gitmek istedi ben inşaat için yanımda koymak istedim. O benim babama yaptığım gibi bırakıp İstanbul’a gitti. Askerlik çağı geldiğinde onun için eğlence tertip ettik. Eğlence gecesi öğrendik ki sadece asker yolcu etmiyor, aynı gece düğün de yapıyormuşuz. Oğlum akrabamızın torununu kaçırmış. Hem asker yolculaması, hem de düğün yapmışız haberim yok. Onun 3 kız iki oğlan beş torunum oldu. 32 yaşında arabasında rahatsızlandı. Hastaneye götüremeden vefat etti. Üçüncü oğlum ise 25 yaşında İstanbul’da çalışırken hayatını kaybetti. O da şoför idi. Allah mekânlarını cennet etsin. Büyük oğlum ve dört kızımdan toplam 16 torunum var. İşte böylece ömrümüzü tamamlıyoruz” diye konuştu.  

“Evlilikte bulunamayan eşin kendisi değil, yüreklerde bitmeye yüz tutan hoşgörü, sevgi, saygı ve tabii sadakat duyguları”

Evlilik ile ilgili olarak televizyonların çıkması, iletişimin hayatımızı işgal etmesi ile birlikte her şeyin değiştiğini sadakatin, sevgini ve saygının menfaat çarkı içerisinde ufanıp gittiğini söyledi. Evliliğin meyvesinin çocuk olduğunu kaydeden Bilgin, “Çocuklarım bana çok vurgundu. Annesiyle yatmaz benim kucağımda uyurdu. Nereye gidersem onu da götürürdüm. Onların varlığı mutluluğumuzun kaynağıydı. Eskiden hep birlikte aynı tabağa kaşık çalardık. Herkes kendi kabuğuna çekilip durmazdı. Nezaman ki televizyon çıktı, internet çıktı bu bağ koptu. Sevgi, saygı muhabbet kalmadı. Paylaşılanlar azalınca da boşanmalar arttı. Gençler birinden bulamadığı muhabbeti diğerinde arıyor. Ancak asıl bulunamayan eşin kendisi değil, yüreklerde bitmeye yüz tutan hoşgörü, sevgi, saygı ve tabii sadakat duyguları. İşte meselenin özü bu” ifadelerini kullandı.

Röportajın son bölümünde ise eşi Elmas Bilgin’i yanına oturtan Ömer Bilgin; geçmişin sesini, duygularını, yaşanmışlığın verdiği acıları, sevdaları kızılağaçtan kendi yaptığı, kendirden kıvratıp taktığı kemençesi ile dile getirdi.

Haberin Kaynağı: Gümüşkoza Gazetesi

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER