GÜMÜŞHANE’DE YAZAR OLMAK

Üniversite yıllarında Ankara Belde Gazetesi’nde günlük bant karikatürleri ile başlayan hobimizi yerel ve bölgesel gazetelerde, dergilerde ve sanal alemde devam ettiriyoruz. Devlet memuru olmamız hasebiyle genelde fincancı katırlarını ürkütmeden eğitim, sanat, kültür ve edebi konularda arzı kelam ediyoruz. Bu şehrin her gazetesinde yazdım, yazıyorum. Bu hafta elime geçecek olan Gümüşhane Eğitim Tarihi kitabı ile on ikinci eserime imza atmış olacağım. Yazımızın başlığında ifade ettiğimiz “Gümüşhane’de Yazar Olmak” yerine “Gümüşhane’de Her Şeye Rağmen Yaşamak” arasında git gellerim oldu şüphesiz.

Her zaman yazmanın ve okumanın kutsiyetini ve güzelliğini savunan bir kişi olarak yapılan kişisel ve komisyon eserlerinin -taklit ve adres fihristi eserler (!) hariç-  tamamını takdir ediyor ve kütüphanemin en müstesna yerine koyuyorum.

Gümüşhane’de yazar olmanın ötesinde Gümüşhane’de birey olmak, öğrenci olmak, gazeteci olmak, esnaf olmak belli başına yürek isteyen birer hareket belli başına. Çünkü Cumhuriyet’ten bu yana sürekli göç veren bu güzide şehir bağ ve bahçelerini tarumar ederek yerini beton yığınlarına terk ediveren bir mahrumiyet coğrafyasından başka bir şey değil. Güzel ve asil insanları vardı bu şehrin. Bağlarında ve bahçelerinde envai çeşit meyveleri, dallarında onlarca çeşit kuşları, henüz kirlenmemiş Harşit Çayı’nda raks eden balıkları, gözeler misali tertemiz suları ve Kuşakkaya ve Canca’dan üfül üfül bahar estiriveren mis gibi bir havası vardı bu şehrin.

Yama Devri’ne ve muhacirliğe şahit olan atalarımızın inançlı izlerinden giden torunları gittikleri her beldede haklı ve gururlu birer kimlik sahibi olarak Gümüşhane adını dünyaya duyurdular adeta. Hemen her alanda Aydın Doğan’dan Mahmut Oltan Sungurlu’ya kadar uzanan bir geniş yelpazede tüm hemşerilerimizle yine Sungurlu’nun deyimiyle; 

Hiçbir Gümüşhaneli kimliğinden utanmadık” şükürler olsun. 

Gelelim asıl konumuza. Gümüşhane’de yazar olmak. Zor bir zanaat aslında bizimkisi. Gerçekten çıkardığı yararlı ve bu şehrin kültürüne katma değer veren eserlerine imza atan her kalemini kutluyorum. Gerçekten bu şehrin sorunlarını, derdini, sevdasını kaleme alan, hiçbir siyasi güdüme girmeyen ve gerçekten tarafsızlığı ile göz kamaştıran gazetelerini ve yazarlarını da takdir ediyorum.

Bu şehri sadece seçim arefesinde hatırlamayan, bu şehirle olan gönül bağlarını koparmayan, bu şehrin mazlum halkı üzerinden nemalanmayan, okullarına, kurum ve kuruluşlarına, öğrencilerine yardımlarını esirgemeyen kişileri ve dernekleri yürekten alkışlıyorum.

Öte yandan bu şehrin ismi çatısı altında yuvalanıp kendi öz hemşerisi yerine başkalarını destekleyen, söz verdiği halde adımızı verdiğimiz eserimizi çalan, kendi nefis ve egolarını her türlü hesabın üstünde görüp kartvizit peşinde koşanları da sağduyulu hemşerilerimizin takdir ve vicdanlarına havale ediyorum.

Evet, sevgili dostlar. Elimizi ve ayağımızı bağlayan prangalara rağmen bu kadar da olsa bir mesaj vererek bir yerlerin artık nefis ve egolarından sıyrılmalarını ve gerçekten bu şehri riyasız, çıkarsız ve ihtirassız sevmelerini bekliyoruz.

Dünyayı kazansalar nafile. Kazandıkları ile bu şehre bir çivi dahi çakmayanları bu şehir maalesef kabul etmemektedir. Bu şehri sevmek Aydın Doğan, Ali Beyaz, Mahmut Oltan Sungurlu ve Mustafa Can gibi değerler misali bu şehre hizmetkâr olmakla mümkündür. Malum çıkarlar uğruna ayda yılda bir hatırlanmak bu şehrin kaderi olamaz.
YORUM EKLE