Gümüşhane’nin kayıp mağaraları

Değişen ve gelişen dünyada insan ihtiyaçlarının ve tercihlerinin aynı şekilde kalması beklenemez. Yeni yerler, yeni kültürler, yeni insanlar tanımanın yanı sıra çok az insanın tanık olabildiği bölgelerde keşfe çıkma isteği klasik turizm anlayışını her geçen gün değişikliğe uğratmaktadır. Her ne kadar güneş ve sahil tercihinin etkinliği halen koruyor olsa da, turistlerin değişen talepleri alternatif turizm türlerinin turizm pastasından daha fazla pay almasına neden olmuştur.

Bilgi paylaşımının kolaylığı, artan turizm bilinci ve yerel unsurların da devreye girmesi ile birlikte hızla büyüyen bir sektör haline gelen “turizm”, şehirlerin dış girdisini artıran, yerel ekonomiye katkı sağlayan, bölge insanlarına istihdam yaratan ve bu özellikleri ile yerel ekonomileri canlandıran önemli bir faktör konumundadır.

Şehirlerin kalkınma planları arsında üst sıralarda yer bulan sektör, büyük rekabetleri de beraberinde getirmiştir. Bu rekabette; hedef kitleyi iyi belirleyen, kısıtlı imkânları efektif olarak kullanan, doğru yatırımlara imza atan, farklı ürünlerini ve alternatif turizm türlerini öne çıkartan şehirler bu sektörden daha büyük bir pay elde etmektedirler. Alt yapısı yeterli olan, olumlu bir imajı bulunan, iletişim olanaklarını iyi kullanan ve sahip olduğu değerleri en iyi şekilde tanıtan şehirler, turizmi kalkınma unsuru olarak kullanılabilmektedir. Bu nedenlerden dolayı coğrafi konumu itibari ile kıyı turizminden yararlanamayan Gümüşhane; sahip olduğu diğer alternatifleri ortaya koymak ve bu doğrultuda çalışmalar yapmak durumundadır.

Gümüşhane, mevcut mağara potansiyeli ile mağara turizminde öne çıkabilecek ve önemli bir konuma gelebilecek doğal zenginliğe sahiptir. Yalnızca Karaca Mağarasının etkinliği ile bile kat edilen mesafe ortadadır. Toplamda yüzlü rakamları aştığı tahmin edilen, ayrıca tespiti yapılmış 25 adet turizme açılabilir mağara sayısı ile Gümüşhane, keşfedilmemiş sırların merkezi konumundadır. Dolayısı ile mağara turizminin geliştirilmesi için yapılacak her türlü araştırma ve çalışma; turizmin çeşitlendirilmesine, turizmde kalış süresinin uzatılmasına, her bölge ve yöredeki potansiyel değerlerin turizme kazandırılmasına katkıda bulunacaktır.

Son olarak ifade edilmelidir ki, 1989 yılında tescili yapılmış olan Zigana Mağarası ve 1999 yılında tescili yapılmış Tomara Mağarası son derece önem arz etmektedir. Durum bu minvalde olmasına rağmen yüzeysel olarak yaptığım araştırmada mağaralar ile ilgili tescil edilmiş olması haricinde herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Her iki mağaranın da, yer aldıkları bölgede ki turizm hareketliliğini artıracağı göz önünde bulundurulduğunda konunun hassasiyeti daha iyi anlaşılmaktadır.
YORUM EKLE