GÜMÜŞHANE’NİN KURTULUŞU VE 'PAŞAM BEN TÜRK ASKERİNİ ALTI AY BAKABİLİRİM' GERÇEĞİ

Mondros ve Sevr antlaşmalarına dayanarak yurdumuzu işgal etmeye hazırlanan; İngilizi, Fransızı, İtalyanı ve Yunanı tam bağımsızlık düşüncesi ve Kuvay-ı Milliye ruhuyla mağlup eden Mustafa Kemal Atatürk’ün etrafında kenetlenen Gümüşhaneli hemşerilerimin 15 Şubat kurtuluş gününü tebrik ediyorum.

Üzerinde özgürce yaşadığımız bu aziz vatan topraklarının canları pahasına bize hediye ederek şehitlik mertebesine ulaşanları, başta anne ve baba tarafından (arşiv kayıtları mevcut olan) Ehl-i Beyt soyundan gelen Gazi Mustafa Kemal olmak üzere silah arkadaşlarını rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Gümüşhane halkı, geçmişten geleceğe her daim M.Kemalin yanında olmuş asil bir topluluğun ve dahi coğrafyanın adıdır.

Gümüşhane insanına güvenen  M.Kemal iki ayrı hükümette Maliye Bakanlığını hemşerimiz Hasan Fehmi ATAÇ’a vererek bu asil milleti onurlandırmıştır.

Mustafa Kemal “Harp çıkacak, askerimiz aç kalır” dediği zaman hemşerimiz, vekilimiz merhum ATAÇ Mustafa Kemal’e döner ve; “Paşam, ben Türk askerini altı ay kendim bakabilirim” der. Ve Atatürk Hasan Fehmi Ataç’ı Maliye Bakanı olarak tayin eder. Hasan Fehmi Ataç Türk ordusuna iki teneke altını bağış ettiği tarihi bir gerçektir.

Çok başarılı bir mebus olan merhum ATAÇ, devlet gelirlerinin azlığına rağmen ordunun bütün ihtiyacını karşılama becerisi ve başarısı göstermiştir.

ATAÇ, Doğu ve Batı cepheleri için iki ayrı ordu defterdarlığı kurarak subay maaşlarının düzenli olarak ödenmesi ve masrafların belgelendirilmesini sağlayarak bu sayede Büyük Taarruz'un finans kaynaklarını bulan, organize eden ve gerekli yerlere ulaştıran bir Maliye Bakanı olmuştur.

Gümüşhane siyasi ve ictimai olduğu kadar milli ve manevi yönden Mustafa Kemalin yanında yer alarak milli mücadeleye,tam bağımsızlık anlayışına tam destek vermiş bir ilimizdir.

Mustafa Kemal’in ve kahraman Türk ordusunun verdiği milli mücadeleye karşı Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendinin verdiği “Bu savaş batıldır, Mustafa Kemal’in ordusunda savaşıp ölenler kafirdir, padişahın yanında M. Kemal’e karşı savaşıp ölenler şehittir” fetvası da emperyalist işbirliğinin karşısında duran vatanını, milletini, bayrağını, özgürlüğünü seven Gümüşhaneli din adamları kıyamete kadar gurur kaynağımızdır.

Ankara Fetvasına imza atarak “Mustafa Kemal verdiği kurtuluş savaşında haklıdır” diyen Gümüşhane müftüsü  Mehmet Fevzi bey başta olmak üzere Gümüşhane ulemasından İmam Mustafa, Hapsman ulemasından Osman Şemseddin  öne çıkan din adamlarımızdır.

İşte bizler böyle bir neslin evlatlarıyız ve Gümüşhaneliyiz dostlarım.

15 Şubatın Gümüşhane’mizin kurtuluş günü olması münasebetiyle ilimizin tarihi geçmişiyle ilgili bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birazda geçmişimize dönersek, adını gümüş maden yataklarından alan şehrimiz 1514 yılında Osmanlı İmparatorluğu yönetimine bağlanarak, Osmanlı hazinesinin beşte 1 oranında gümüş sikke ihtiyacını karşılamış örnek bir şehirdir.

Gümüşhane'yi ziyaret eden Evliya Çelebi, buralarda gümüş madeninin çok olduğundan bahsederek 70 kadar ocak bulunduğunu bildirmektedir. Bu ocaklardan yedi koldan kurşunsuz gümüş cevheri çıkarıldığını ve bu şehirde Emin Mahallesinde darphane olduğunu yazarak, üzerinde "Canca'da basılmıştır" yazılı birkaç akçenin kendisinde olduğunu anlatmaktadır.

İlimizde doğan her çocuğun gümüşten kaşığının, çatalının ve tabağının olduğu yazar kitaplarda.

Gümüşhane, 87 yıl sonra, Birinci Dünya Savaşı sırasında, 19 Temmuz 1916 tarihinde Ruslar tarafından işgal edilmiş ve yaklaşık iki yıl Ermenilerin vahşetine sahne olmuştur.

Gümüşhane işgallerinin en önemli yönü işgal sırasında bölgede azınlık olan Rum ve Ermenilerin halka düşmanca tavırları ve çekilme esnasında ve işgalden sonraki bir haftalık boşlukta Ermenilerin giriştikleri katliamdır.

İşgalin bir sonucu da ecdadımızın muhacirlik dediği göçe neden olmasıdır. Diğer bir hususta halkın can, mal ve ırzına yönelik saldırıların meydana gelmesi, halkın yoksulluğa ve sefalete düşmesidir.

Gümüşhane insanı başları dik, alınları açık özgürlüğüne düşkün insanların yaşadığı yöredir. Arşivimde bulunan eski Gümüşhane Milletvekili Sabri Özcan San’ın anlattığına göre işgal öncesi göçemeyenlerin bir bölümü dağlara, tepelere çekilmiş, işgalcilere boyun eğmemiştir. Halkın büyük bir bölümü ise iç bölgelere; Amasya, Çorum, Sivas, Yozgat, Kayseri gibi şehirlere göçmüşlerdir.

Geçimini büyük ölçüde topraktan sağlayan bu insanların iki yıla yakın bir süre boyunca düştükleri sıkıntıyı, çektikleri yokluğu ve kıtlığı bugünün şartlarıyla anlamak imkânsızdır.

Ne mutlu o günleri gerçek anlamda anlayabilenlere…
YORUM EKLE