GÜRGEN DALIYLA GÜRLER

Yöremizde öyle güzel atasözleri vardır ki, uzun uzadıya söylenecek duygularımızı bir çırpıda dile getirir. Başlıkta ki “Gürgen dalıyla gürler” atasözü Gümüşhanemiz de sıklıkla duyduğum bir sözdür.

Yol arkadaşlığını, dava arkadaşlığını, kader birliğini ne güzel ifade eder. Aynı amaçlar doğrultusunda bir araya gelenlerin, samimiyet ve içtenlikleri ne kadar canlı olursa, hedeflenen netice o denli başarıyla gerçekleşir.

Ancak son zamanlarda gerek Gümüşhanemizde ve gerekse gurbette yaşayan hemşehriler  arasında ki gönül köprülerinde ciddi zaafiyetler oluştuğunu gözlemliyorum. “Bizden ve bizden olmayanlar”, “Benim gibi düşünenler, düşünmeyenler” gibi hem toplumsal hemde milli birliği tedirgin eden, tehdit eden, güç birliğini zedeleyen tavır ve düşünceler sıklıkla tezahür etmektedir.

Kuşkusuz kişiler hakkında yanılgılarımız olacaktır. Kuşkusuz herkesin bizler gibi davranış sergilemesini beklemek yersizdir. Ancak dedikodu, fitne vede fesatlık deryasına girenlerin; “dostluk” gibi  “hemşehrilik bağı” gibi önemli olduğunu düşündüğümüz kimlikleri tahrip etmemelidir.

Kişisel egolara feda edilemeyecek kadar kıymetli olan şehrimiz ve insanlarımızı, sırf şahsi ikbal ve bir kısım insanların siyasi yahut ekonomik geleceklerine tercih etmemeliyiz.

Geçtiğimiz günlerde Ankara’dan Gümüşhane’ye seyahat ederken aynı uçakta bulunan üç değerli dostmuzla anlamlı sohbetler ettik. Farklı dünya görüşlerine rağmen kenti için önemli hizmetler ettiklerine şahit olduğum dostların ortak düşüncesi; Gümüşhane çok daha güzel şeyleri hak ediyor olmasıdır.

Gerek Gümüşhane Ticaret Odası Başkanı dostumuz İsmail Akçay bey, gerek Baro Başkanı dostum İsmail Taştan bey ve gerekse Organize Sanayi Bölge Müdürü Metin Şeker bey her cümlesinde kentin güzelleşmesi, gelişmesi ve modern bir kent haline dönüşmesi için beyin fırtınası yaptıklarına şahit oldum. Çokta mutlu olduğum, faydalandığım güzel bir sohbetti. 

İsmail Akçay beyin her sohbetimizde; Gümüşhaneliler birbirini sevmeli, sevmedikçe başarılı filan olamayız cümlesini bıkmadan kullanması manidardır. Çünkü yılların tecrübesi olarak kendiside iyi biliyor ki, sevgisiz toplumları yine sevgisizler yönlendirecektir.

Samimiyetin diliyle konuşmak başkadır, kerhen ve şirin gözükmek için “sevgi”, “birlik” sözünü etmek başkadır. Maalesef hiçbir taşın altına eline koymayan, kıyıda köşede kişisel hesaplarla kişileri eleştirenler, etkin ve yetkinlikleri ile meselelere çözüm bulması gerekenler artık bu acziyet içerisinden çıkmalıdırlar. 

Eleştiri mutlaka etik kurallar gözetilerek, şahsiyetler korunarak yapılmalıdır. Özellikle seçim sathı mahaline girdiğimiz şu günlerde, herkes üslubunu ayarlamalı, derin izler bırakacak söz ve eylemlerden kaçınmalıdır diye düşünüyorum. Eskiler ne demiş, biz kırk kişiyiz,  birbirimizi biliriz.
YORUM EKLE