HALEP YANIYOR DÜNYA BAKIYOR

Geleneksel olarak muhalif unsurların yoğun olduğu bir şehir olan Halep, ülkenin ekonomik kalbi konumunda olması, bu kadar önemli olmasının sebebidir herhalde. Aslında Baba Esed’in ülkenin iktisadi ve siyasal fay hatlarıyla oynamasının ilk kurbanı yine Halep olmuştu. Kendi zenginini üretme çabasıyla Halep-Şam rekabetini de derinleştirmişti. Nüfusun en yüksek olduğu şehir olan Halep, Türkiye’yle iç içe geçmiş yapısı sebebiyle önceden de ekonomik ve lojistik öneme sahipti. Afrin ve Ayn’el-Arab’ın PKK, Fırat-Azez arasının da DAİŞ tarafından ele geçirilmesiyle birlikte Azez dışında Türkiye sınırı ile Halep arasındaki lojistik bağlantı kesildi. PKK ve rejim saldırılarla Tel Rıfat, Hardatin, Ratyan gibi noktaları ele geçirince Halep merkezle Türkiye arasındaki koridor da kapanmış oldu.Muhalefetin kontrol ettiği İdlib üzerinden dünyayla bağlantısını devam ettiren Halep, an itibariyle lojistik olarak olmasa da psikolojik açıdan oldukça önemli. Halep’in düşmesi hem muhalefette büyük moral bozukluğuna sebep olacak, hem muhalifleri Kuzey’de İdlib’e hapsedecek, hem de Esed’e yeni bir demografik mühendislik imkanı verecek.Muhaliflerin işi oldukça zor. Zira aynı anda merkez ve güneyde rejimle, Şeyh Maksud’da PKK ile, Kuzey’de de DAİŞ’le savaşıyorlar. Rusya ve İran büyük Halep operasyonuna başladılar. Avrupa mülteci akımını durdurmak dışında hiçbir şey düşünmüyor. BM seyirci. Muhalifler dağınık, ekipman açısından zayıf. İmkansızlıklar içerisinde imkansızın peşindeler. Yine de var güçleriyle direneceklerdir, zira Halepsiz “devrim” yetim kalır.

Esed rejimi ve Rusya tarafından yapılan sivil katliamlar tüm hızı ile devam ediyor. Aylardır rejim ve Rus uçakları hastane okul dinlemeden Halep’te sivillere ölüm yağdırıyor. ABD ise Rusya’yla bazı bölgelerde geçici ateşkes için anlaştı. Halep ve halkı ise rejim ve Rusya’nın insafına terk edildi.Suriye rejimi bu katliamı çatışmaların başından beri yapıyor aslında. Çatışmalar başlamadan neredeyse tüm muhalefet sivildi. Hatta birçoğu hayatında ellerine silah almamış sıradan insanlardı. Rejimin sivil katliamlarına karşı uluslararası toplum harekete geçmeyince kendilerini koruyabilmek için silaha sarıldılar. Rejim doğrudan sivilleri hedef aldı: Muhalefetin kontrol ettiği bölgelerdeki tüm altyapıyı (hastane, okul, cami, elektrik tesisi vs.) yok etmek suretiyle bu bölgeleri yaşanamaz hale getirmeye çalıştı. Canlarını ve mallarını Esed rejiminden koruyamadıkları için bu bölgelerde yaşayan halkın muhalif güçlere karşı öfke ve güvensizliğini artırmak istedi. Büyük oranda muhalefeti destekleyen sivilleri bir taraftan cezalandırırken diğer taraftan da evlerini terk etmeye zorladı. Bu sayede ülkenin etnik, mezhepsel, siyasi yapısıyla da oynadı.Esed rejiminin ve müttefiklerinin herhangi bir ahlaki sınırı olmadığından siviller hedef alınınca milyonlarca Suriyeli mülteci durumuna düştü ya da yerinden edilmiş inanlar haline geldi. Esed Suriye krizini mülteciler üzerinden komşu ülkelere ve Batı ülkelerine yaymaya çalıştı. Bunda başarılı da oldu. Zira, şehirler yıkılırken ve on binler hayatını kaybederken Suriye’yi gündemine almayan Batı dünyası mülteciler sebebiyle Suriye’yi hatırladı. Savaşı durdurmaktan ziyade mülteci akımını durdurmaya gayret gösterdi.

Halep’te yaşanan bu günkü olaylar karşısında Birleşmiş Milletler sadece ve sadece kınama ile yetindiler. Herhangi bir yaptırımı gündeme dahi almadılar. Her zaman söylediğimiz gibi sadece olaylar karşısında üzüldüklerini ifade eder ve geçerler öyle de yaptılar. Batı medeniyeti (!) dediğimiz bu insanlıktan nasibini almamış topluluklar kendilerine yapılan en küçük saldırılarda devlet başkanları nezdinde bir araya gelip çare arayabiliyorlar, birbirlerine kenetlenerek çıkış yolu arayabiliyorlar. Konu İslam coğrafyasında ve Müslüman ülkelerde olunca kör, sağır, dilsiz(şeytan) ve tepkisiz oluyorlar.Tabiki  şu da bir gerçek. Müslüman devletlerin (Türk Devleti hariç)bu olaylar karşısındaki reflekslerinin ne kadar cılız ve yok hükmünde olduğudur. Bir çözüm üretmemenin, çözümden yana tavır koymamanın, böyle sessizliğe bürünmenin sebebi sebepleri neler olabilir. İnsanlığa sığmayan bu olaylar karşısında vicdanların rahatsız olmaması ne ile açıklanabilir. Hiç vakit kaybetmeden öncelikle bütün İslam alemi tek vücut olarak bu vahşeti durduracak bütün argümanları devreye sokmalı. Topyekûn bir yardımlaşma dayanışma örneği ortaya koymalı, bu insanlık dışı vahşete birlikte karşı koymalıdır.(Tıpkı ülkemizde olduğu gibi)

YORUM EKLE